Sandıkta gerileyenler ve ilerleyenler
Meclis seçimlerinde AK Parti, Cumhurbaşkanlığında da Erdoğan birinci çıktı. Ama güç kaybederek.
Önde bitirmekle birlikte iktidarın oyları geriledi.
Erdoğan'ın üçüncü Cumhurbaşkanlığı seçimiydi. Ve ilk kez yüzde 50'nin altını gördü, ilk kez ikinci tura kaldı.
Kılıçdaroğlu ise oylarını artırdı. Ama kazanmaya yetecek kadar değil. CHP ve Millet İttifakı Meclis'te, Kılıçdaroğlu da Cumhurbaşkanlığı yarışında kazanamadı.
Seçimden önceki son yazımda, galibin bile mağlup sayılmayacağı bir sonuç dilemiştim. Öyle olmadı yani.
Sandıkla kavga edilmez, millet ne diyorsa o. Fakat ne söyledi?
Milli iradeye saygıda kusur etmeden anlamaya çalışıyorum...
Erdoğan, Kılıçdaroğlu'na karşı yarışmadı. Karşısına Allahsız, kitapsız, dinsiz, imansız, işgalci ve küffar teröristleri, Türkiye düşmanlarını koydu.
Din ve vatan elden gitmesin, bağımsızlığımızı kaybetmeyelim diye cami avlusuna çekildi, oradan cemaati istiklâl mücadelesine çağırdı.
Seçmenden; dış güçleri sevindirmemesini, teröristlere kazandırmamasını, kendisini patatesle soğana değişmemesini istedi.
Milletin gerçeklik algısıyla, ayarlarıyla oynamakta hiçbir sınır tanınmadı.
Bu seçimin Biden, emperyalizm, dış güçler, din düşmanları, imansız darbeciler ve kitapsız teröristlerle Erdoğan arasında geçtiği söylendi.
Onlardan hesap sorma dolduruşlarıyla, nasıl yönetildiğimiz gerçeğinden koparılarak sandığa gitmeye ne dedi peki seçmen?
Milletin yarıdan fazlası, Erdoğan'a karşı Biden'ı, din düşmanlarını, dış güçleri, teröristleri mi seçti? Onlara karşı Erdoğan'ı seçmedi mi?
Güya Kandil'den emir alanlar, emri Allah'tan alanlara bir turda yenilmemiş mi oldu?
İmansız kitapsız teröristlerle işgalci düşmanın işi bitmedi, hatta çoğunluğun desteğini kazanma şansları bile mi var?
Hayır, elbette bu çıkmaz. Din ve vatan, çoğunluğun oyunu kaybetmedi. Din ve vatan istismarı kaybetti.
Böyle bir seçim yapmayı, reddetti çoğunluk. Kışkırtıcı ve yanıltıcı propagandayı, ucuz popülizmi onaylamadılar.
Sandıkta Müslümanlığın oylatılmasına, milletin yarıdan fazlası onay vermedi.
Türkiye iyi mi yönetiliyor, kötü mü? Kim daha iyi, adil ve yalansız yönetir? Erdoğan, bunu akla bile getirmeden küffara karşı oy kullandırmak için ne lazımsa yaptı.
Doğruyla yanlışı, gerçekle yalanı ayırt edemesin diye iradesini sakatlayacak bir bombardımana tutuldu seçmen.
Onca kafa bulandırmadan sonra iktidarın beklediği sonuç, net bir zaferdi.
İstediği sonucu iktidar alamadı da muhalefet, seçmeni aksine ikna edebildi mi?
Hayır. İktidar, devlet gücü ve imkanlarıyla orantısızca abandığı halde iddiasını koruması, muhalefet açısından başarı sayılmazsa tabii.
Her ne kadar milletin sağduyusu, yanıltıcı dolduruşlara karşı tümden kaybetmediyse bile muhalefet de kazanamadı.
İktidar, ölüm-kalım mücadelesine çevirdi. Kaybetmesi halinde dünyanın sonu olacakmış gibi gösterdi.
Oysa din de vatan da dünya da yerli yerinde duruyor, bir yere gittikleri yok.
İkinci turda Cumhurbaşkanlığını kim alırsa alsın, yine bir yere gitmeyecekler.
Kaybeden taraf için de dünyanın sonu olmayacak.
Muhalefet tabanında hayal kırıklığı açık ama sonucun, iktidar cephesini de tam memnun ve tatmin ettiği söylenemez.
2002'den bu yana Erdoğan kaybetmeye, muhalefetse kazanmaya ilk kez bu kadar yaklaştı.
Gerileme dönemine girenler de ilerleyişi sürenler de değişimin illaki bir gün geleceğini ve bir arada yaşamaya devam edeceklerini unutmasın. Gidişata bakılırsa hem de çok uzak değil, yakınlarda bir gün.
Ne öğütlüyor pehlivan dualaması; üste çıktın diye sevin ama çok da gerinme, altta kaldın diye üzül ama çok da yerinme. Ne olur ne olmaz.