Sadık Abi dönemi
Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan'ın siyasi literatürümüze armağanı, Sadık Abi'yi o soktu gündemimize.
Kendisi, görevi enflasyonla mücadele olan kurumun başında. Fakat gerçek enflasyonu TÜİK'ten sormuyor, apartman görevlileri Sadık Abi'den soruyormuş. Hürriyet'e tam sayfa röportaj verdi, orada söylüyor.
Sadık Abi; Merkez'in Başkanı'na, enflasyondaki düşüşü yanlış bildiğini nasıl ispatlıyor, derseniz...
Soğan fiyatıyla... 'Sandığın gibi değil, inmedi, inanmıyorsan git de bir markete bak' diyerek.
MB Başkanı da soğanın ucuzlamadığını, hayat pahalılığı ve mutfaktaki yangının sürdüğünü oradan ölçüyor.
İstanbul'da kiralar yüksek olduğu için ayrı ev tutamayıp annesine yerleşmiş. Onu da bilelim istiyor.
Ayrıca fakirlikten geldiğini, parasızlıktan kıvrandığı günler olduğunu, ABD'deyken başlarda uçak bileti alamadığı için ailesini görmeye dahi gelemediğini de sunuyor dikkatimize.
Peşinden iyi kazanmaya başladığına getirecek lâfı; "Allah nasip etti sağ olsun"la giriyor. Ankara'da yeni ama muhafazakârlara göz kırpmayı ihmal edecek kadar değil.
MB Başkanı'nın bir mesajı da dolar muhafazakârlarına. Yüzde 40'a çıkarmışlar, bu faizlere rağmen hâlâ dolardan TL'ye geçmeyenleri anlayamıyor.
Ne çıkarırsınız bunlardan?
Amerikan bankacılığından transfer edildiğine bakmayın; MB Başkanı aslında halktan biri, ay sonunu getiremiyor, o da yüksek kiralardan şikayetçi, yanlış ekonomi politikalarından sizin kadar mağdur, barınma sorunu yaşıyor, herkes gibi geçim sıkıntısı çekiyor, maaşı ev tutmaya bile yetmiyor ve TÜİK'e de güvenmiyor.
Tanınmamak için saçını toplayarak arasına karıştığı halktan tek farkı, marketteki fiyat değişimini Sadık Abi kadar iyi takip edememesi. Etiket kontrolü, Sadık Abi'de.
Muhafazakârlardan tek farkı da jargonlarına henüz tam hakim olamaması. Biraz zaman tanırlarsa neden "Allah da nasip etti sağ olsun" ifadesinde falso verdiğini öğrenecektir. Hocasını değiştirirse belki jargona yabancılığı daha çabuk atabilir üstünden.
"Allah, Allah'tan razı olsun; o da yardım etti" cümlesinin neden uygun kaçmadığını, neyi sakatladığını, niye ağzında eğreti durduğunu hızla kavraması gerek. Yoksa bir süre daha böyle Tansu Çiller potları kırmaya devam edecek.
Dolar muhafazakârlarından pek bir farkı ise yok. İkisi de TÜİK'e güvenmiyor. Faizi yüzde 40'a da çıkarsanız kurallı yönetimle güven verilmeden TL'ye dönülmeyeceğini anladığında hiç farkları kalmayacak.
Ticaret Bakanı Ömer Bolat'la farkına gelince; Bolat, kiraların yüzde 25 düştüğünü sanıyor. Sadık Abi'ye danışmasına gerek yok, MB Başkanı'na sorsa yetecek, aralarındaki fark kapanır.
İktidar propagandasının kurbanlarıyla da ufak bir farkları, görüş ayrılıkları var. Ki onca kusur, kadı kızında da bulunur.
Propaganda takımının terânelerine inananlar, hamdolsun biz gene iyiyken soğanı asıl Hans'la George'un yiyemediğini sanıyor. Pahalılıktan Almanlar aç yatar, İngilizler donarken bizde çok şükür ekmek sudan ucuz, doğal gazsa bedava ama Sadık Abi gibi şükürsüzler nankörlük ediyor, zannediyorlar.
Hafize Gaye Hanım, muhafazakâr jargonla birlikte popülist siyasetin dilini de kaptı mı, önü açık. Uzaklardan gelip ekonomiyi kötü yönetimden kurtaran halk kahramanı edâsıyla nereye koşmaksa isterse oraya koşabilir.
Siyasete mi oynuyor, geleceğin Tansu Çiller'i olmaya mı aday? Cenâbıhak ne nasip ederse artık.
UYANDIRANA DEĞİL UYUTANA KIZIN
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, Meclis'te şu hazır cevabı yetiştiriyor muhalefete:
"Sizin cemaat-tarikat dediğiniz, bizim STK dediğimiz yapılarla 10 tane protokolümüz var. Onlarla protokol yapmaya devam edeceğiz. STK'lar, çocukları dağa çıkarmanıza engel olduğu için rahatsızsınız..."
Polemik, demagoji şahane de bu filmi izlemiştik sanki.
Bugün için 'size göre cemaat-tarikat, bize göre STK' dediklerine, yarın 'yeni FETÖ' demeyecekleri ne malum? Bakan Bey, tarihin tekrarlanmayacağını garanti edebiliyor mu? Yine aldatıldık, diye milletten af dilemeyeceklerini?
Şimdi FETÖ, dediklerini de vaktiyle cemaat, diye savunduklarını ve uyaranlara inat iş tuttuklarını hatırlatınca sadece siyasi muhataplar kızmıyor. Onların taraftarları da size kızıyor.
MB Başkanı Erkan'la Ticaret Bakanı Bolat ve TÜİK, ayrı telden çalıyor. Üçü de aynı anda doğru olamaz. Ama taraftarları, kendilerine doğruyu söylemeyene köpürmüyor. Doğru söylemiyorsa söylemiyor, sana ne, bize doğru söylemiyor, diye size köpürüyorlar.
Seni ütüyorlar, dediğinizde ütene değil uyarana, yapana değil söyleyene patlayan bir anlayış bu.
Siyasetçilerine, yöneticilerine söz vermiş gibiler. 'Benden yana rahat ol, tutarlı olmak zorunda değilsin, günü kurtarmak için ne gerekiyorsa sen onu söyle ve yap, ben idare ederim' sözü. Aralarına girene de kafa karıştırdığı için fena bozuluyorlar.
Şehrâzad, binbir gece masallarını, Şah Şehriyâr'ın öfkesini uyutmak için anlatıyordu. Siyasi masallarsa halkın öfkesini uyutmak için anlatılıyor, demeye görün!
Uyutana değil uyandırana kızıyorlar, hayret.