Yok sayınca yok olacağını zannettiklerinden değil. Yüzleşemedikleri için, Rusya’nın YPG’yle ilişkisi yokmuş gibi yapıyorlardı.

Daha iki gün önceydi. İktidarın bir gazetesinde “ABD’nin YPG’yle kardeşliği” yazılırken diğer gazetesinde Rus komutanın YPG’yle toplantı haberi çıktı.

Ancak AK Parti Sözcüsü, “Suriye’deki terör örgütlerini hangi müttefikimizin koruyup desteklediğini çok iyi biliyoruz” demişti. ‘Müttefikler’ dememişti. Sorumluyu tekil tanımladığında da parmaklar, sadece ABD’ye sallanıyordu.

Rusya’nın rolü, bir görünmezlik zırhına saklı. Ne büyütülüyor ne üstüne gidiliyor.

Halbuki İstiklal’deki saldırı üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan da Rusya’nın, sözünü tutmadığını nazikçe söyledi.

2019’daki Soçi anlaşmasına uymadılar. 150 saat içinde YPG’yi, Kobani’den çıkaracaklardı. Kaç yıl geçti üstünden. SDG adıyla hala oradalar. Rus komutanla da koordine oluyorlar.

Erdoğan “Terör örgütlerine kimlerin cesaret verip silanlandırdığını gayet iyi biliyoruz” derken hiç değilse çoğul konuşuyor.

Şu ifadesi de Rusya’yı dışlamıyor:

“Türkiye’yi harf değiştirerek, teröristlerin yanında kendi askerleri ile görüntü verdirerek oyalayacaklarını sananlar için yolun sonu gelmiştir.”

İsim değiştirerek, askerleriyle görüntü verdirerek oyalayacağını sananlar, tek değil yani. Birden fazlalar, en az iki demek ki. Rusya’ya gönderme değilse ne?

Yine de iktidar medyası, Rusya’yı ayırıyor, görmezden geliyor.

İlla görmesi gerektiğinde de YPG’yle münasebetlerini hayra yoruyor.

Dünkü bir gazeteden size örnek:

“Suriye’deki Rus Kuvvetlerinin Komutanı Aleksandr Çayko, PKK elebaşı Ferhat Abdi Şahin’le görüştü...
‘Bu size son teklifimiz. Türk harekatı başlarsa Rusya durduramaz’ mesajı veren Çayko, PKK/YPG’den işgal ettiği tüm kurumları rejime devretmesini şart koştu. PKK elebaşı Ferhat Abdi Şahin’in bu teklifi reddettiği belirtildi.”

Fakat ABD’den ayrıcalığı ne? Türkiye’nin güvenliği için hiç kimseden izin alınıp hesap verilmeyeceği söylenirken Rusya’ya tanınan dokunulmazlık, nereden geliyor? Elçimiz olarak, Türkiye adına mı görüşüyor; YPG’ye mesajımızı mı iletiyor? Sorulmaz mı!

Bir soru da şu:

2019’dan beri ABD’den uzaklaştırdığımız YPG kollarını, ABD kaybetti ama Rusya ve Esad kazandı.
Türkiye, mecbur kalıp ABD’den Rusya ve Esad’a sığınsınlar diye sıkıştırmayacağına göre; bu mu ‘grand strateji’?

Rusya, şimdi yine Türkiye’yle korkutarak YPG’yi, Esad’la anlaşmaya bir adım daha zorluyor. Daha mı emniyetli, Rusya’yla Esad’a daha çok güvenebilir miyiz, Türkiye’nin bundan çıkarı ne?

Esad’ın, Ankara’yı karşılamaya istekli bulduğu talepleri arasında YPG’yi, kendisine doğru itmek olmasa gerek.

Başkasına yaradığını anladığımızda geç olmasın yine!

İktidar ne grand strateji izliyor, medyası ne zannediyor, la havle!

Enflasyon da emirle iner mi?

Faiz, emirle tek haneye indi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, enflasyonun da böyle düşeceğine örnek gösterdi.
Aynen faiz gibi olacaksa düşmesi, bir emre ve bir laf dinleyene bakar demektir.

Faizde laf dinleyen, Merkez Bankası’ydı. Enflasyonda TÜİK’in gayreti yeter mi? Marketler de emre uysa fiyatlar aşağı düşer mi? Ekonomistler karar versin.

Küresel enflasyonun seneye düşmesi beklenmiyor, ona takılıyorum ben.

Malum, bizde enflasyon yoktu. Dünyada vardı. Ve bu küresel enflasyon, bize yüksek fiyat artışları ve pahalılık olarak yansıyordu.

Avrupa ve ABD merkez bankası yetkilileri, bu hafta üst üste açıkladı. Enflasyonda henüz zirveyi görmediklerini, durdurmak için faiz artışlarına devam edeceklerini anlatıyorlar. Ancak enflasyon düşüşe geçtikten sonra faiz indirimlerine başlayabilirlermiş. O da 2024’ü bulurmuş.

Emir sadece demiri kesmiyor, faizle enflasyonu da indiriyor. Haberleri yok.

Bu cehaletle küresel enflasyonu yükseltmeyi sürdürürlerse 2023’te de bize fiyat artışları ve pahalılık olarak yansıması nasıl önlenecek? Onların nârına biz de 2024’e kadar yanmaz mıyız?

Avrupa ve ABD merkez bankalarına laf dinletmeden işimiz zor. Ne halleri varsa görsünler deyip geçemeyiz. Bizi etkiliyor.

Ne bileyim; Bakan Nebati, şu meşhur 5 aileyle görüşse bir yol bulunamaz mı?