Neyi oyladığımızı unutmadan
50'lerde İsmet Paşa'ya asker kaçağı denmiş.
73 seçimlerinde Erbakan'ın rakıyla sahte fotoğrafı yayılmış.
Her iki uydurmaya da inanan çıkmış.
Bugünse ilk turda Kılıçdaroğlu'nun teröristlerle düzmece videosu kullanıldı.
Sonrasında da "ama montaj, ama şu, ama bu; gençlerimizin kıvrak zekasının ürünü" denildi. Yanıltacaklarını yanılttıktan, suyu bulandırdıktan sonra.
Ve hayır; Hira Dağı'nın çocuklarıyla Olimpos'un çocukları arasında da geçmiyor bu seçim. Bu milletin öz evlatları arasında geçiyor.
Oy karşılığı cennet vaat eden, cehennemle korkutan var...
Cennetle cehennem arasında bir seçim de yapmayacağız. Öbür dünyamızı oylamıyoruz. Sandıktan alınmıyor ki o yetki, Allah'a ait.
Bu dünyada hayatımızı cehenneme çevirmeden, kim daha iyi, adil ve yalansız yönetir; onu seçmeye gidiyoruz.
Olmadık istismarlarla yanıltıcı propagandaya kim başvuruyorsa gerçekte neyi oyladığımızı saklamak istiyordur. Milli iradenin yanlışla doğruyu, yalanla gerçeği ayırt etmesinden korkmayan, buna ihtiyaç duymaz.
Millet, seçeneklerini doğru bilerek oy versin de varsın seçtiğimizi seçmesin.
Yanıltıcı propaganda gibi, yanılgının bedeli de bu seçimde ağır...
Bilanço makyajları ve dış güç mazeretleriyle, manipülasyonlarla üstü kapatılan, halının altına süpürülmüş sorunlar birikti, dağ gibi yığıldı. En kötüsüyse ekonomide.
Merkez Bankası rezervleri dibe vurmasa, kasa boşalmasa, para suyunu çekmese Erdoğan, perşembe akşamı canlı yayında içimizi şöyle rahatlatır mıydı:
“Kriz tellallarına kimse kulak asmasın. Kimse endişe etmesin. Ekonomimiz, bankacılık sistemimiz, finans sistemimiz gayet sağlam. Bu arada da yine Körfez’den filan bizim sistemimizin içerisine, sağ olsun, para depo eden ülkeler oldu. Bu da tabii ister istemez kısa bir süre için de olsa Merkez Bankamızı, piyasamızı rahatlattı."
Ne kadarlık bir süre için, ikinci tur bitene kadar mı, ondan sonra bizi ne bekliyor, 29 Mayıs sabahı nasıl bir ekonomiye uyanacağız?
Erdoğan'dan anlaşılıyor ki taşıma suyla dönüyor değirmen. Ve gümlememek için diş sıkıyor ekonomi, dayanacak gücü kalmadı.
Biz yine de dışarıdan emanet parayla dışa karşı ekonomik bağımsızlığımızı kazanıyoruz sanmaya devam edelim...
Peki ya ikinci turdan sonra! Ertesi gün senaryosu kara mı, ak mı; buradan bakınca ne görünüyor ufukta?
Yok; Hira Dağı'nın çocukları, Olimpos'un çocuklarına karşıymış da... Yok; Haç'la Hilal'in savaşıymış da... Kuru hamasetle havanda su döve döve geldiğimiz yer burası. Yüzleşmeyi daha fazla ertelemeye imkan kalmadı.
Yanıltıcı propaganda kurbanları da dahil hiçbirimiz, gerçeklerle karşılaşmaktan artık kaçamayacak.
Ne Hira'sı, ne Olimpos'u; sorunlar Himalayalar'ı aştı. Everest'in zirvelerindeyiz belki de.
'Biz gidersek öcü gelir, dağda harami bekliyor, ayrılanı kurt kapar' korkusu salınıyor.
İpek yüklü kervanı olanlar düşünsün. Olmayanın kapısına haramiler, ellerinde kabarık faturalarla çoktan dayandı. Hortlaktan beter hem de.
Kim kazansa dağ gibi yığılmış sorunları devralacak.
Kılıçdaroğlu mu, Erdoğan mı? Değişim mi, böyle devam mı? Çoğunluğun dediği olacak. Ama sonuçlarını da hep birlikte yaşayacağız.
Bilet almayana piyango vurmaz, biliyorsunuz. İstediğinize kazandırmak, istediğiniz kazanmazsa da kazananı dengelemek sizin elinizde.
Geleceğimize sahip çıkmanın yolu, oyumuza sahip çıkmaktan geçiyor.
Söz millette. İrademiz sayılırken yok yazılan, sonra yok sayılmaktan şikayet etmesin. Haydi sandığa!