Muhalefetle değil terörle mücadele edecektiniz
Daha 2015'e kadar AK Partili bakanlar, şehit cenazelerinde kovalanıyor, yuhalanıyor, Başbakanları protesto ediliyordu.
Kayseri'de bakan yumruklandı, Bursa'da bakan belediyeye sığındı. Google'da sorgulayın, 2015 tarihli haberleri çıkacak karşınıza. Ancak polis kalkanıyla şehit cenazelerine katılabildiklerini de göreceksiniz.
Bittabii bugünkü gibi dünküler de organize tepkilerdi.
AK Partililer ve Erdoğan'sa halkı kendilerine karşı dolduran böyle provokasyonlara pabuç bırakmamakta kararlıydı.
16 Temmuz 2013'te, şehit aileleri ve gazi yakınlarıyla iftarda Başbakan Erdoğan, şöyle konuşuyordu:
“Ölüm haktır. Öyle veya böyle hepimiz öleceğiz... Kimin nerede, ne zaman, nasıl öleceği belli değildir. Ne bir saat ileri, ne bir saat geri... Herhangi bir hastalık sebebiyle olabilir, trafik kazası sebebiyle olabilir. Şu anda trafik kazalarında kaybettiğimiz insan sayısı, teröre maalesef şehit olarak verdiğimizden çok daha fazla. Bununla ilgili feryat var mı, yok. 'Trafik kazası’ diyor, gelip geçiyoruz ama terörle ilgili olduğu zaman birileri çok kaşıdığı için, üzerine üzerine giderek buradan maalesef birileri bir şeyler toplamak istiyor."
Yine 4 Nisan 2013'ten bir sözü:
"Her yıl belli sayıda şehit vermeyi, büyük bedeller ödemeyi sineye çeken, kabullenen bir anlayış, ne insanidir ne de vicdanidir."
Şimdi bunları söylediği için CHP ve muhalefet, benzer dolduruşlara hedef oluyor. AK Parti ve Erdoğan da bunu destekliyor.
ERDOĞAN ŞEHİT İSTİSMARINA KARŞI AMA TERÖRLE MÜCADELEYİ TARTIŞMAKTAN YANAYDI
Teröristi Meclis'te, seçim sandığında, belediyelerde ararken terörle mücadeleye 12 şehit daha verdik.
Fakat 12 vatan evladı, siyaseten milleti bölüp ayrıştırarak düşmanlaştırmakta kullanılmak için şehit düşmedi. Cenazeleri istismar edilsin, diye de değil...
Bu gerçeği, 7 Ekim 2008'de Erdoğan'dan dinlemiştik:
"Bakın, çok açık ve samimi söylüyorum; kimse terör üzerinden siyaset yapmasın. Kan üzerinden siyaset yapılmaz; şehitlerimiz, gazilerimiz üzerinden siyaset yapılmaz. Bu hepimizin ortak derdi, ortak meselesidir. Bunun üzerinden siyaset yapanlar, kan üzerinden siyaset yapanlar, o kanın içerisinde kendileri boğulurlar...
Zira tepkisel davranışlar ve söylemler, terörün varmak istediği amaca hizmet edebilir. Millet olarak, terör sorunu karşısında rasyonel bir tavır geliştirme becerisini göstermeliyiz. Hiçbir toplumsal mesele, tepkisel tavırlarla çözülemez. Toplumsal meselelerimizi çözmenin yegâne yöntemi, aklıselim çizgisinde yürümek, sağduyuyu elden bırakmamaktır...
Bunu söylerken, terörü üreten toplumsal dinamikleri ve bir bütün olarak devletin terörle mücadele pratiğini tartışmayalım, üzerinde konuşmayalım, demek istemiyorum. Makul ve serbest bir tartışma olmadan meselelerimizi çözemeyeceğimiz de aşikârdır. Önemli olan, makuliyeti kaybetmemek, tartışmanın akıl dairesinde yürümesini sağlamaktır. Düşmanlık üreten, bu toplumun kardeşliğini zedeleyen söylemler, ancak terör odaklarına hizmet edebilir."
Doğrusu buysa İktidar, terörle mücadelenin doğru yapılıp yapılmadığını niye şimdi sorgulamaya kapatıyor? Kendisi için siyasete açmadığı alan bırakmazken muhalefete her alanı neden yasaklıyor?
AK PARTİ'YE HELÂLSE CHP'YE NİYE HARAM?
Doğru yapılıp yapılmadığını sorgulatmamak; varsa yanlışlar, yapanları korumaya yarar. Terörle mücadelenin değil iktidarın hayrınadır.
Kurtuluş Savaşı'nı bile Ankara'ya ulaşan top sesleri altında serbestçe tartışabilmişken terörle mücadeleyi Meclis'te konuşturmamanın izahı yok.
Bunu istedi, diye CHP suçlanıyor. Mehmetçiğin yanında durmamış ve PKK terörünü lanetlememiş gibi gösteriliyor.
Oysa ayrı bildiri yayınlamış, ortak bildiriye imza vermeyerek sadece AK Parti'nin yanında durmamış. Buna kızıp eleştirsinler ama... Mehmetçiğin yanında durmadı, terörü lanetlemedi, demek su götürmez bir karalama.
Özel, bunun için Manisa'daki şehit cenazesinde bir kışkırtmaya da hedef yapıldı.
21 Nisan 2019'da, Çubuk'ta Kılıçdaroğlu'nun canına kastettiren, saldırıya uğratan tehlikeli tahrikler bunlar.
26 Ağustos 2016'da, 3. köprü açılışında 15 Temmuz darbe girişimine ve uğradığı terör saldırısına karşı korkusuz duruşu için Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan övgü ve teşekkür dahi almıştı. Kılıçdaroğlu yine de bu nefret ve düşmanlaştırmalara hedef edilmekten kurtulamamıştı. 'Terörist içeride' çığlıklarıyla sığındığı evi ateşe verip yakmaya dahi kalkmışlardı.
MUHALEFET ŞEHİT CENAZESİNE KATILMASA KİM KAZANACAK?
Cumhurbaşkanı, dün Sabiha Gökçen Havalimanı'ndaki pist açılışında meseleyi seçime getirdi:
"Bir tanesi Manisa'da gitmiş, orada gövde gösterisi yapacak. Artık bu millet, kimin kim olduğunu gayet iyi biliyor. Öyle herkese yol geçen hanı, demiyor. Sabırla, inşallah 31 Mart'a hazırlanacağız ve 31 Mart'a öyle hazırlanmalıyız ki bunlar kapımıza uğramaya inşallah ne yüzleri, ne gözleri hiçbir şeyi olmaması lazım."
Terörle mücadelenin, siyasi iktidar mücadelesine ve seçim propagandasına alet edilmesine en çok Erdoğan karşıydı. Bu partizanlık ve istismarlardan epey de çekmişti.
Şehit cenazesine sokulmama kampanyalarına kendilerinin maruz kaldığı yıllara dönsek şunu AK Partililer soruyor olurdu:
Şehit cenazesine katılmak, aynı zamanda bir gövde gösterisi ama teröristlere karşı bir gövde gösterisi.
CHP liderinin şehit cenazesine katılmasından kim, niye rahatsız olur?
Hem şehit cenazesinin belediye seçimleriyle alâkası ne? Bir partiye seçim kazandırmak için şehit düşmüş değiller ki!