Muhalefetin doğrusuna da yanlış diyorlar
99’da Meclis’e başörtüsüyle gelen Merve Kavakçı için “bu kadına haddini bildirin” diyen, DSP lideri Ecevit’ti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yine de bundan Kılıçdaroğlu CHP’sini sorumlu tutuyor.
Önceki gün şöyle basıyordu damarlarına:
“Milletin oyuyla Meclise gelen bir kadın vekilimize, ana muhalefetin geçmişteki temsilcisi durumunda olanlar; ‘bu kadına haddini bildirin’ demişti.
Ne demek bu ya? Seçilerek gelen bir başörtülü kadına ‘haddini bildirin’ ne demek bu? CHP, siz onların devamısınız. Hiçbir farkınız yok. Sıkıyorsa şimdi de had bildirin bakalım!”
Oysa bugünkü DSP Genel Başkanı Önder Aksakal’la AK Parti’nin arasından su sızmıyor. En son TOGG töreninde beraberlerdi. “Ecevit’in makamında oturuyor” denilerek Erdoğan’la KKTC’ye de götürülmüştü.
Ne yapsaydı CHP lideri Kılıçdaroğlu! Başörtüsü özgürlüğüne yasal güvence getirmeyi teklif etmese daha mı iyiydi? Hata mı etti? Yasağı savunması mı isteniyor? Başörtüsüyle niye kavga etmiyor diye mi bu kızgınlık?
Çocuğa dini nihakla tecavüz skandalında da muhalefetin geneli, kabahatli çıkarılıyor.
“Münferit, çok istisnai” bir olay üstünden milletin inancına saldırmakla suçlanıyorlar. Erdoğan, bir kez daha ağızlarının payını verdi ve hadlerini bilmeye çağırdı.
Kabak başlarına patlamasın diye ses etmeseler miydi? Sapkınlığa kılıf uydurmakta kullanılan çarpık, sakat din hurafeleri yok mu?
Dini, sübyancılığa alet ve kalkan eden istismarcılara tepki göstermek mi dine saldırı? Muhalefetin genel tepkisinde, bu ithamı hak edecek ne yanlışlık vardı?
Mersin’deki terör saldırısını sertçe kınadığı için, cezaevindeki Demirtaş da iktidarın hışmına uğramıştı.
Soylu, “katil Demirtaş” diye çıkışmıştı. Kınamak suretiyle “suç ortağı PKK’yı temize çıkarması”na geçit vermemişti.
Sussa, kınamasa mıydı yani Demirtaş! İçişleri Bakanı, bundan daha mı memnun olurdu?
Demirtaş’ın hatası, terör savunucusu rolünü oynamamak mı? Siyasi muhalefeti karalama kurgusunu mu bozuyordu? Neydi iktidarı bu kadar rahatsız eden?
Örnekleri, giderek çoğalıyor. Muhalefet, ağzıyla kuş tutsa iktidara ‘doğru’sunu beğendiremiyor.
Muhalefet ne yapsa yanlış, iktidarın her yaptığı doğru!
İktidar, “ahmak” diyorsa doğrudur. İmamoğlu alıp o sözü iade ederse hapislik suç, başkanlığı da düşer, siyasetten yasaklanır.
Çünkü küfür ve hakaret etmek, muhalefet için “uygun bir davranış” değil.
İktidarın, kitlesine mesajı bu. Kafalarını karıştırma, doğruyla yanlışı birbirinden ayırt ettirmeme pahasına!
Adına da “tekkeye mürit aramıyoruz, siyaset yapıyoruz, harp hiledir” diyorlar.
Siyaset, bu muydu!
Oldu olacak, “ördeğime kaz diyorlar” türküsü de çaldırılmasın artık radyolarda. Halkı, kara propagandaya karşı kışkırtıyor.
İMAMOĞLU’NUN UZUN VE İNCE YOLU
CHP ve Kılıçdaroğlu, dünkü grup toplantısında İmamoğlu’nu bağrına bastı.
Kılıçdaroğlu; aralarının açılmasına, aralarına girilmesine izin vermedi. “CHP’nin de benim de evladımdır, baba-oğul gibiyiz” benzetmesiyle gerilimi bitirdi.
Saraçhane’deki ilk gün Akşener, “bu şarkı da burada bitmez” demişti. Erdoğan’ın hikayesine göndermeydi.
İmamoğlu’nun şarkısı, burada bitiyor demek değil. Siyasi kaderini partisine, Altılı Masa’ya ve halka emanet etti. Ayrılık, çatlak, çatışma hesapları böylece suya düştü.
Fakat “bu şarkı burada bitmez” repertuvarı, tek parçalık değil.
İmamoğlu’nun önünde; beraber yürünecek yollar, beraber ıslanılacak yağmurlar ve gündüz gece gidilecek uzun, ince bir yol açıldı demektir.