Miss gibi Turkey bu mu?
İki gündür Miss Turkey güzeli tartışılıyor. Babası Ukrayna Büyükelçisi diye neler söylenmiyor...
Yok, Büyükelçi Levent Bilgen’in kızı olmasa Türkiye Güzeli seçilir miydi...
Yok; bir o kalmıştı, güzellik yarışmasına da mı torpil soktular...
Yok, bari güzellik garibanlara kalsaydı...
Yok, o seçkin aile ve o diplomayla podyumda ne işi vardı...
İyi eğitimli, saygın bir aileden, tıp mezunu, 24 yaşındaki bir genç kıza denmedik bırakılmadı.
İdil Bilgen’e söylenenlerin kırıcılığı, kıyıcılığı, güzellik yarışmalarının gerekliliği ve neye hizmet ettiği bir yana...
Miss Turkey tartışması, Türkiye’nin mis gibi olup olmadığı hakkında çok şey anlatmıyor mu!
İç güzelliği, dış güzelliği ironileri patlatılıyor ama bizim de topluca içimizin, dışımıza vurduğu örneklerden biri oldu.
Karşılıklı tahammülsüzlüğün, güvensizliğin, diş bilemenin toplumda vardığı boyutları gösteriyor.
Katledilen Narin, istismara uğrayan Sıla Bebek örneklerinde de gördük, görüyoruz. En sarsıcı kayıplarda, en kahredici haberlerde bile kendi çıkar hesabını görmekten geri durmayanlar sızmıyor mu araya?
Üç günlük dünyada, kimseye kalmayacak bir iktidar mücadelesi uğruna geldiğimiz, getirildiğimiz hâle bakın!
Kutuplaşmanın lânetine uğramış gibiyiz.
Korkunç bir acıyı, dehşete düşüren bir trajediyi dahi siyasete âlet ve istismar etmekten çekinmeyenler çıkıyor.
Bir ülkede bütün kazanlar aynı anda fokurdar mı? Bizde fokurduyor.
Siyasetin, ekonominin, sosyal hayatın kazanları harıl harıl kaynıyor. Hem de hepsi aynı anda.
Her şey birbirine geçmiş sanki. Ekonomik sorunların üstüne toplumsal gerilimler ekleniyor. Partizan akıncılar da kaynayan kazanların altına yeni odunlar atmakla meşgul.
Birbirine değen her kazan, bir diğerini harlıyor ve bu kısır döngü kızışıyor giderek.
Kutuplaşma ateşiyle birlikte toplumdaki huzursuzluk da körükleniyor
Kültürel çatışmalar, farklı kimliklerin birbiriyle didişmesi... Kin ve nefret ateşi, alevlendikçe alevleniyor.
Mahalleler arası mesafeler kapanacak gibi değil. Giderek birbirimize daha uzak, daha tahammülsüz ve daha tepkili oluyoruz.
Sosyal medya, televizyon, sokaklar… Bıçak bilercesine biliyor tarafları.
Siyasetçiler, kavga kazanlarını ateşlerken diğer kazanlara ne yaptıklarının ya farkında değil yahut umursamıyor.
Isınmak için yakılan ateş, her yeri sararken soğutmaya, söndürmeye koşan yok.
Çünkü itfaiye görevi, ateşi körükleyenlerde.
Bu ruh hâliyle, bu yüksek tansiyonla nereye kadar! Durup düşünmesi gerekenler, yine bunun sorumluları.
Miss Turkey’i bırakın da şuna bakın biraz: Hayâl ettiğimiz mis gibi Türkiye, vaat edilen Türkiye Yüzyılı bu muydu?