Millet sadaka değil hakkını istiyor
2025 bütçesinde sosyal yardımlar için 651 milyar lira ayrıldı.
2024 bütçesinde sosyal yardımlara ayrılan pay, 497 milyar liraydı.
Her sene Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu rakamın büyüklüğüyle iftihar ediyor.
İktidar medyası, halka dev destek olarak sunuyor.
Az buz bir meblağ değil, haklılar.
Fakat yanlış ekonomi politikalarının bir sonucu olarak yoksulluk da artıyor.
Devlet desteği olmadan ayakta duramayan, ısıtma ve aydınlatma giderlerini karşılayamayan 2 buçuk milyondan fazla hane vardı. Artık İstanbul gibi büyükşehirlerde barınma yani kira giderlerini de karşılayamıyorlar.
Sosyal yardımla geçinen hane sayımız 5 milyona, destekle hayatını sürdüren vatandaş sayımız da 20 milyona dayanmış durumda.
Cumhurbaşkanlığı sistemine geçtikten sonraki 5 yılda, kendi yağında kavrulamayan ev ve nüfus sayısı, yaklaşık ikiye katlanmış.
Ortalama her 4-5 kişiden biri, yardıma muhtaç hâle gelmiş.
Elektrik ve doğal gaz faturalarını devlet desteğiyle zar zor ödeyenler, karınlarını da güç belâ doyuruyor artık.
Buna karşılık iktidar ne yapıyor, yoksullukla nasıl mücadele ediyor, derseniz...
2025'te toplayacağı vergilere yüzde 46, asgari ücrete ise yüzde 30 zam yapıyor.
Başka mı?
Ceza ve harçlarda yüzde 44'lük, kiralarda yüzde 60'lık artışları uygun görürken... Emekliye, memura maaş zammında 2024'te gerçekleşen yerine 2025'te beklenen enflasyon oranını uyguluyor.
Daha başka mı?
E vergiyi, cezayı, harcı yüksek gerçekleşen enflasyonla toplayıp maaşı, daha düşük beklenen enflasyonla veriyor. Daha ne olsun...
İktidar, buna da asgari ücretlisi, emeklisiyle halkı enflasyona ezdirmemek, diyor.
Çünkü...
Maaşlara gerçekleşen enflasyonla zam vermek, delik kovayı suyla doldurmaya benzermiş. Enflasyon daha da artar, zam da boşa gidermiş.
Önce kovanın dibini düzeltmek, yani enflasyonu indirmek gerekirmiş. O da gerçekleşen enflasyonun altındaki gelecek enflasyon tahminine göre maaş zammı vermekle mümkünmüş.
İyi de enflasyonun altında bırakıp bir de ezdirmediğinizi söylemeyin bari.
Ayrıca kovanın dibi kendi kendine mi delindi, kim nasıl deldi, emekliyle asgari ücretli mi, halk kimin yanlış kararlarının faturasını ödüyor; onu da anlatın.
Ve şunu...
Hadi maaşlara zam, enflasyonu artırıyorken vergilere zam, artırmıyor...
Sosyal yardım bütçesine yapılan zam da mı enflasyonu etkilemiyor?
Eksik maaş zammının üstünü devlet desteğiyle tamamlıyorsunuz. Aynı kapıya çıkmıyor mu?
Madem öyle, o parayı yardım olarak dağıtacağınıza milletin maaşına ekleyin, istediği yere harcasın. Hakkını vermek yerine sadakaya alıştırmak, yardıma bağlamak niye?
Hani yoksullukla mücadele; yoksulu zenginleştirmekle, milli gelirden aldığı payı artırmakla, refahı âdil bölüştürmekle olurdu. Yoksulları çoğaltırken yardım bütçesini büyütmekle değil...
Ne oldu 3Y'nin bu Y'siyle mücadeleye? Diğer ikisi gibi o da unutuldu mu?
ASGARİ ÜCRETTE 1 LİRALIK YANILGIM
Asgari ücretlinin hakkı geçmesin diye küsurat üzerine çetin müzakereler yürütüldüğünü, pazarlıkların küsuratta tıkandığını yazmıştım.
Doğru çıktı, kaynağım sağlammış. Aynen dediği gibi, zam oranı yüzde 30 olarak açıklandı.
Yalnız bir yerde yanıldım, kaynağım yanılttı.
Demişti ki; artış yüzdesinde anlaşmışlar, 22 bin lira olacak da küsuratı 103 TL mi, 603 TL mi olsun, onda anlaşamıyorlar...
Aradaki fark, bir kilo kıyma ederdi. Asgari ücretlinin hakkı geçmesin diye kılı kırk yardıklarına yormuş, maşallah bile çekmiştim.
Umudum yüksekti, bir kilo kıymayı asgari ücretliden esirgemeyeceklerini düşünüyordum.
Ancak netleşti; küsuratı 103 lira değil 104 lira...
Gerçi yine kılı kırk yardıklarını, ince eleyip sık dokuduklarını gösteriyor. 1 lira daha verip vermemek üzerine bin kere düşünmüşler, Allah razı olsun.
Ama kıymayı unutun.