Meğer tek başlılık çok mu iyiymiş!
Cumhurbaşkanı Erdoğan'la kimi ateşli muhalifleri, aynı fikirde: Altı kaptan gemiyi batırır, bir kaptan şahane yüzdürürmüş.
Erdoğan'ın, çift başlılığı ortadan kaldırıp Bahçeli ve diğer ortaklarla tek başlı sisteme geçmesi, fıstık gibi olmuş demek.
Kişi hükümeti yani tek adam yönetimi, bazı muhaliflerin de gözüne güzel görünmeye başladı birden, tıkır tıkır işliyormuş.
Böyle güçlü, istikrar getiren, bulunmaz bir sistem varken istikrarsız ve kaotik bir çoklu yönetim vaadiyle seçim mi kazanılır? Milletin kafasını bulandırmaktan başka bir şey değilmiş.
Altı 'uyumsuz' parti, tutturmuşlar bir Altılı Masa... Ortak aday çıkaracaklarmış da... Ortak akılla birlikte yöneteceklermiş de... İktidarı, sorumluluk ve yetkileriyle paylaşacaklarmış da...
Öyle ya; tek aklın, tek başlı yönetimin nesi eksik! Cumhurbaşkanı değil de kayyum mu seçecekler; kendilerine kukla, bostan korkuluğu mu istiyorlar!
CHP ile İYİ Parti; oylarına bakmadan eşit söz hakkı bekleyenlere katlanmak, boylarından büyük laf edenleri taşımak zorunda değilmiş.
Ufukta güya kara göründü ya; kimi muhalifler, bu ortaklık masasını beğenmemeye, gereksiz bulmaya, dudak bükmeye soyundu.
Her kafadan ayrı bir ses, neymiş bu Altılı Masa kakofonisi!
Onun kaprisini, bunun kahrını, öbürünün bagajını ne çekecekmişsin!
Küçük büyük demeden uzlaşma mecburiyeti mi, bir gemide altı kaptan mı olurmuş, bu ne saçmalıkmış...
CHP ile İYİ Parti için ayak bağına dönmüş diğerleri ama haberleri yokmuş. Yol yakınken kurtulmaları şartmış.
AK Parti ve MHP ile BBP, Perinçek'in partisi gibi diğer iktidar ortakları da aynen bunu diyor işte. Kimi hızlı karşıtlarıyla Erdoğan, birbirlerini anlamaya ve hak vermeye başladı desenize.
Davutoğlu'nun kafaları karıştırmasına kızmak, eleştirmek, tepki koymak başka. Onun üstünden Altılı Masa'ya, çok başlı diye karşı çıkmak başka.
Sorunu gemide değil kaptanda arayanlar, eğri gemiyle doğru sefere çıkılabileceğini sanıyor.
Tek başlılığı değil, kimin başta olduğunu dert edenleri tutmamak lazım. Çok başlılık kötü, tek başlılık iyiyse adres belli; aman ha yanlış masaya gitmesin oyları.
PAŞALAR KILIÇDAROĞLU'NU ALKIŞLASAYDI
Başbakan Erdoğan, Barolar Birliği Başkanı Feyzioğlu'na şöyle fırça çekmişti:
"Danıştay'ın kuruluş yıldönümünde konuyla ilgili değil, tümüyle baştan aşağıya bir siyasi konuşma yapmak suretiyle orada kendine göre bir tatmin. Ya çıkar cübbeni sen de birilerinin yaptığı gibi. Siyaseti çok seviyorsan çık bu siyaset meydanına... Devletin üst ricali, Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı, herkes orada, yargı orada. Bir kısım da şakşakçılar var malum. Onlar da alkışlıyor..."
AK Partililere soruyorum:
Bir gün Kılıçdaroğlu da bir ikinci baro başkanını böyle kalaylarsa yine ciğerlerinin yağı erir miydi?
"Bugün Amerika'dan İngiltere'ye, oradan Almanya'ya kapı kapı dolaşarak, benzin istasyonlarındaki affedersiniz restoranlarda bir şeyler yemeye gayret edenler, yabancı ekonomi komiserlerinden yardım dileniyor” sözlerini Erdoğan, törende Kılıçdaroğlu'na söyledi. Genelkurmay Başkanı'yla Kara Kuvvetleri Komutanı da alkışladı.
Ya Kılıçdaroğlu; "Rusya, Suud, Katar, İsrail ve Emirlikler'den bir gayretle affedersiniz ekonomik yardım dileniyor" diye Erdoğan'ı yerse, komutanlar da alkışlasaydı... O generalleri yine savunurlar mıydı!
Yahut "siyasete çok hevesli ve meraklıysanız üniformalarınızı çıkarın" diyen hâlâ Erdoğan olsaydı, yine de rahatsız olurlar mıydı!
Bu soruları, daha 6 Şubat 2016'da, referanduma gitmeden bir yıl önce Hürriyet'te sormuştum aslında.
"Türk tipi başkanlık modelinde Erdoğan’ın değil de bir başkasının o koltukta oturduğunu hayal edin, yine ister misiniz?" diye.
Senaryolaştırmıştım da. Şöyleydi:
"Partinin de devletin de hükümetin de başı aynı kişi diyelim. Ve bu, hasbelkader Cumhurbaşkanı Erdoğan değil. Bir başkası...
Seçime gidiliyor ve sandıktan Kemal Kılıçdaroğlu çıkıyor.
Bir gün Beştepe’de MGK’yı topluyor.
Ertesi gün Beştepe’de kabineye başkanlık yapıyor.
Sonraki gün de CHP genel merkezinde Parti Meclisi toplantısını yönetiyor.
Bütün makamlar onda birleşiyor.
Aynı anda hem devlet başkanı hem hükümet başkanı hem de parti genel başkanı.
Yeni sistemin kuvvetler ayrılığı yerine kuvvetler uyumuna dayandığını da farz edin üstüne.
Partili cumhurbaşkanı devlet, hükümet ve partinin yanı sıra yargının da başı haline geliyor."
Ve Meclis'i de kontrol ediyor...
Partili polis, partili yargı, partili ordu, partili memur, kısacası parti devleti; sizin partinizden değilse yine destekler miydiniz?
Önümüzdeki seçimde bu senaryonun gerçekleşme, yetkilerin CHP'li bir başkana geçme ihtimali belirdi işte. Bir gün illa ki olacaktı, o gün belki de geldi.
Hâlâ aynı fikirde misiniz, sistem çok mu süper oldu şimdi?
Yoksa sizin için sorun, tek adamın yönetmesi değil de kimin yönettiği mi? Sistemi değil yöneteni değiştirmek isteyen kimi muhalifler gibi misiniz yani?