Lanlı lunlu konuşan şu hoca
Hoca kostümüyle vaaz kürsüsünde oturmuş, başkalarının anasına, bacısına, karısına, kızına, kocalığına, babalığına, abiliğine dil uzatıyor.
Din adına konuşmak, camiden millete ağzına geleni söyleme hakkı verirmiş gibi.
"Üstünüm ben demekle bitmiyor iş. Namazını kıldırttır hanımına, başını örttür. Bak sokaklar ne hale geldi! Kasap dükkanı gibi. Et görmekten içimiz dışımıza çıkıyor artık" diye alttan giriyor lafa...
"Geçtim helali haramı, hadi buna inanmıyorsun. Tamam ateistsin, imanın zayıf. Ya hiç mi kıskanmıyorsun lan?" diye üste çıkıyor.
Ümmetin ahlak, namus bekçisi olarak "büyükleri adam etme"yi üstüne vazife alıyor, emir yağdırıyor sağa sola.
Ve erkekleri, "kadınlara üstünlük" görevini yerine getirmeye şöyle çağırıyor:
"Kızın, karın öyle sokağa çıkarken, video paylaşırken hiç mi vicdanın sızlamıyor? Bu kadınların başında yok mu adamları, abileri, babaları, kocaları.."
Cami imamı değil, mahalle magandası konuşuyor sanki.
Hırtlık, hoca kılığına bürünerek kürsüye çıkmış, vaaz veriyor dersiniz...
Ne yaptığının da gayet farkında, bağnazlığı kaşımaya oynuyor.
Oynadığı nereden mi belli? Güya Allah'ın emirlerini bildirdi diye şimdi hedef olacağını, laf arasında ima edişinden...
Bu şovun kendisine nasıl döneceğini biliyor, yani bilinçli bir kışkırtma.
Saldırgan dil onun, saygısızca konuşan o, aşağılama ve hakaret onda, ağzını bozup haddini aşan ta kendisi.
Fakat başlatan o değilmiş, tepkileri kendisi davet etmemiş, üstüne kışkırtmamış, kin ve düşmanlığı tahrik etmemiş gibi...
İslam'ı canı pahasına savunduğu için, saldırıya uğrayan mağdur rollerinde. Din kahramanı pozları kesmesin mi bir de!
Sanırsınız din ve ahlak; nefsinde yaşamak, örnek olmak, özendirmek ve tavsiye diliyle davet etmek için değildi de... Hoca cübbesi giyenler, başkalarına emir buyurup dayatsın, Allah adına hükmedip ahkam kesmeye alet etsin diye var.
Kolayını bulmuş nasılsa. 'Ağzını topla, lafını bil, kendine gel' diyenleri, İslam'a düşmanlıkla suçlarsın, olur biter.
Haşa, kendinden menkul bir Allah adına konuşma yetkin var ya... Sana karşı gelmeyi, Allah'a karşı gelmekle bir tutarsın, hadi gelsin de görsünler.
Hemen çekti zaten cihat kılıcını. Dini savunduğu için hücuma uğradığı, asıl hedefin İslam olduğu, başörtüsüne saldırıldığı hezeyanlarını savurmaya başladı bile.
Örtünmeyenlere dil uzatıyor, örtünenlere dil uzatılıyormuş da onları savunuyormuş gibi gösteriyor.
Ucuz istismara ve din kahramanlığı taslamalarına prim vermemek için, adını anmıyorum.
İsim yapmak peşinde bir resmi Diyanet imamı daha türedi, hani şu Ankara'daki, siz anladınız onu.
Böyleleri; rüşvet, yolsuzluk, hırsızlık, yalan ve iftiracılık, hak yemek, akraba kayırmacılığı, adaletsizlik ve zulüm gibi zülfüyare dokanacak konulara girmez. Duymazsınız hiç vaazlarında.
Ahlaki çürüme ve yozlaşmaya karşı, Hakkı ve Müslümanca yaşamayı tebliğden anladıkları, varsa yoksa kadınların dekoltesidir, yetişkinlerin rızaya dayalı cinsellikleridir.
Haksızlık, hukuksuzluk, yolsuzluk arsızlıklarına değinmek mi! Kur'an kurslarında çocuklara taciz ve tecavüz sapkınlıkları mı! Gözleri kesmez. Pabucu pahalı vaazlara gelince kaçışlarından tanırsınız onları.
İslam'ı sevdirmek, kalpleri ısındırmak yerine nefret ettirmeye, soğutmaya çalışsalar, bu kadar olur.
-------
"FİYATLARI ALLAH BELİRLER" HADİSİ
Dinen "ticarette kar haddi var mı" diye sorulmuş. Din İşleri Yüksek Kurulu da fetvasında, hem "fiyatları tayin eden Allah'tır" hadisini hatırlatmış. Hem de devletin, fiyatlara müdahalesine açık kapı bırakmış.
Pandomim koptu...
Bu kez de Diyanet, kendisinin çanak tuttuğu tepki ve saptırmalara kızdı.
Fakat yeni açıklaması, aynı şeyi tekrarlıyor.
Hem "üzülerek" diyor ki:
"İslam dininin kesin bir kâr haddi koymadığı ve bunu piyasa şartlarına bıraktığının’ anlatıldığı cevap, bazı medya mecralarında dini değerlerin hedefe konulduğu, metindeki hadis-i şerifin alaya alındığı bir noktaya taşınmıştır. Yüce dinimiz İslam’ın ilkelerinin bilgisizce alaya alınması, en hafif tabirle saygısızlıktır."
Hem de şöyle diyor:
"Hz. Peygamber’in kaçındığı fiyat sınırlaması, sonraki yüzyıllarda ortaya çıkan yeni şartlar doğrultusunda yeniden gündeme getirilmiş ve fiyatların aşırı yükseltilmesini engelleyecek şekilde tedbirler alınmasına izin verilmiştir. İslâm alimleri bu uygulamanın, Hz. Peygamber’in dikkate aldığı maksatlara uygun olduğunu belirtmişlerdir."
Madem hadis, fiyatları belirlemenin tek başına piyasaya bırakılamayacağı şeklinde asırlar önce yorumlanmış...
Bugün hala sorumluluğu iktidarın üstünden alıyormuş gibi o hadisi kullanmak niye? Yanlış anlaşılmalara ve saptırmalara meydan vermek niye?
'Ne şiş yansın ne kebap' demeden, dosdoğru söylenemez miydi?