'Kurtlu bulgur'u illa yedirecek millete

Yeni Şafak'taki pazar yazısındaydı; Prof. Hayrettin Karaman, öyle dememiş gibi yaparak aynı şeyi bir daha söyledi.

Güya kendisine mal edilen bir söz dolaşıyormuş, okuru da böyle bir şey söyleyip söylemediğini Hoca'ya sormuş.

Söz şuymuş: "İktidara zarar verecekse, haksızlık ve yanlışlardan şikâyet etmek, doğruları söylemek caiz değildir..."

Hoca bunu demiş mi, dememiş mi?

Cevabın elastikiyetine bakın Allah aşkına:

"Dedikoduları kaynağından araştırdığınız için sizi tebrik ve teşekkür ediyorum. Ne yazık ki insanların çoğu, dedikoduları araştırmadan inanıyor, bunları konuşup yayarak günaha giriyorlar."

Aynı köşede o propaganda fetvalarını yazan, Hoca'nın kendi değildi sanki. Uydurmaymış gibi dedikodu muamelesi yapıyor şimdi.

Fakat 'kurtlu bulgur'a talim ettirmeyi kafaya koymuş; üstüne aldığı 'din fetvasıyla yedirme' görevinden döndüğü de yok.

Öyle değil ama şöyle diyormuş Hoca:

"İktidarın iyi ve doğrularını hiç kaale almayıp, dile getirmeyip yalnızca -tenkit edene göre veya mutlak olarak - hata, kusur, günah olanları abartarak, olanın yanına olmayanı da katarak bunları da özellikle seçimlerin arefesinde yaparak istismar etmenin doğru olmadığı kanaatindeyim, bunu her zaman söyler ve yazarım. Bu ifadem belli bir zaman ve belli bir iktidar ve muhalefete ait ve mahsus değildir, bugünü ve geleceği içine almak üzere geneldir."

Ne deyip ne demediğini, kendi yazdıklarından alıntılayarak bir yıl önce hatırlatmıştım. "Ve Hoca gururla yine sunar" başlıklı yazımı okusa, hafıza tazelemesine yetecek.

Yukarıda yuvarladığı şekilde miydi, farklı mıydı? 'İktidara zarar, muhalefete koz verecekse haksızlık ve yanlışlardan şikayetle doğruları söylemek caizdir diyemem' diyor mu, demiyor muydu?

Hoca, tam olarak ne diyordu?

Buyursunlar, mart ve haziran 2019 İstanbul seçimlerinden önceki üç yazısına arşivden bakalım.

“Beka Meselesi”, 14 Mart 2019:

“Ahlakçılar da 17 ve 25 Aralık arifesinden beri yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet, adaletsizlik ve liyakatsızlıktan yoğun bir şekilde söz ediyorlar. Sanki bunlar daha önce yok idi!

... bunlar, ahlakı istismar ediyorlar. Ortada fol yok, yumurta yok, işleri güçleri olanı abartarak ve ikna edici bir alternatif de sunmadan mevcudu yıkmaya uğraşmaktan ibaret.”

“Doğrucu Davud Olmak”, 13 Haziran 2019:

“... asıl maksadım, yalnızca doğruyu söylemenin yetmediği ve her zaman caiz olmadığı...

... düşmanın, zalimin, kötü niyetli kimselerin işine yarayacak doğruyu söylemek fazilet değildir...

... şahsın yalan söylemesi, mazlumun yerini söylememesi farzdır ve bu gibi durumlarda Doğrucu Davudluk etmek caiz değildir.”

“Kötüyü Ayıklamak”, 14 Haziran 2019:

“... ahlak, liyakat, adalet, hakkaniyet bakımından arızalar, eksikler, çürüklükler oluyor, iyi niyetli bazı insanlar da... Doğrucu Davudluk adına olur olmaz zamanlarda biraz da abartarak ve genelleme yaparak şikayetlerini yayıyorlar.

Dostlar, ‘Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak’ akla ve hikmete uymaz.

Savaş sırasında âdî suçluların cezası infaz edilmez ve biz zalimlerle savaş halindeyiz.

Doğrucu Davudluk adına düşmana fırsat vermek ve bindiğimiz dalı kesmek de makul ve meşrudur diyemem!”

Bir de "Dedim dedi” yazısı var, 26 Eylül 2021:

-Ne yani, (Sayın Erdoğan ve kadrosunun) iktidarını tenkit etmek caiz değil mi, bunca eksikler, kötülükler var, susup oturacak mıyız?!

-Daha fazlasının peşinde koşarken elde edilmiş kazanımları kaybetme hesapsızlığından sakınılmalı."

Hadi buyrun...

Demiş mi, dememiş mi? Bugünkü iktidar ve muhalefete özel mi söylemiş, genel miymiş!

Çürümenin sorumlularını uyaracağına, uyaranları sorumlu tutup yıkıcılıkla suçluyor.

Gemi çürümüş ama bunu söylemeyecekmişiz.

Yanlış yapmak, ‘düşman’a koz ve iktidara zarar vermiyor da o yanlışları eleştirmek veriyormuş.

Doğruları, siyasi yarar gözeterek konuşacakmışız; gerekirse gerçeği saklayıp yalan dahi söyleyecekmişiz.

Dünyevi iktidar mücadelesini, din mücadelesi; siyasi rakibi, din düşmanı; muhalefeti de zulüm ordusu ve seçimi, din savaşı gibi göstermek caiz demek.

'Bizimkiler'in yanlışına, 'yanlış' demeye hiç sıra gelmeyecek yani; onu dese ya, ne uzatıyor!

-------

VALİLİK AK PARTİ'Yİ SOLLADI

Diyarbakır Valiliği, AK Parti İl Başkanlığını solladı bile. SMS ile Diyarbakırlılara ulaşma gücü sayesinde...

Herkese attıkları şu kısa mesajı, gazeteci Ferit Aslan'ın paylaşımlarında gördüm.

"Teşekkürler Diyarbakır!

Spas Diyarbakır!

Bugün onbinlerce hemşehrimizle Diyarbakır'a yapılan eserlerin açılış töreninde Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip ERDOĞAN ile gönül gönüle olduk."

10 gündür sürüyormuş meğer bu mesaj çığırtkanlığı.

Önden attıkları mesajlarsa çok daha coşkulu havada.

İşte telefonlara düşen resmi çağrılardan bir örnek size, miting cazgırlarını aratıyor mu hiç:

"Gönüllerimiz yarın buluşuyor!

Cumhurbaşkanımız Diyarbakır'a geliyor...

Açılışı yapılacak hizmetler büyük,

Özlemimiz çok daha büyük!

Tüm halkımız davetlidir.

Başım gözüm üstüne."

Valiliğin Twitter hesabına da göz attım. Davete icabetle toplananların fotoğraflarını koymuşlar. Meydanda, AK Parti bayrakları ve partizan pankartlar görülüyor.

Erdoğan, muhalefete vermiş veriştirmiş, bol bol seçim propagandası yapmıştı.

AK Parti İl Başkanlığı, Valiliğin bu cevvaliyeti, bu gayretkeşliğiyle taca çıkarıldığını fark etmiyor mu! Misyonu devralınmış, kepenk kapatsa yeridir.

YORUMLAR (101)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
101 Yorum