Karabüklü muhtarın küreselcilerle savaşı
Allah korumuş, verilmiş sadakamız varmış da seçimi Bay Kemal kazanamadı. Kazansa faizlari tekrar yükseltecek, Türkiye Yüzyılı'nı durduracak, Diyanet'le birlikte camileri ve her 3 dakikada bir TOGG üreten fabrikayı da kapatacakmış.
Neyse ki Anadolu irfanı galip gelmiş de küreselciler kaybetmiş, ucuz yırtmışız...
Düşündü mü, böyle büyük düşünen yerli ve milliciler sadece sosyal medyada, sokak ropörtajlarında yaşamıyor. Gerçek hayatta da rastlıyorum.
Erdoğan'a oy verip, buranın yaşanmaz olduğunu ve gitmek istediğini söyleyen gençlerden şahsen tanıdığım çıkıyor. Eminim sizin de vardır.
Yeniden Refah lideri Fatih Erbakan, geçenlerde Karabüklü muhtarlarla buluştu. Acaba onların kaçı, küreselcilerle bir savaşta olduğumuza inanıyor?
Erbakan, "borç aldığın müddetçe faizden kurtulmak mümkün olmaz" dediğinde ne hissettiler?
Belimizi kıran, tefecilere mahkum eden bu borç ve faiz yükü altına bizi soktuğu için, Bay Kemal'e çok kızdılar mı?
Ve şundan üç, bundan beş dış borçla ekonomik bağımsızlığımızı kazanabildiğimize sevindiler mi? Böyle nasıl kazanabildiğimize hayret etmeden, iktidarın değişmediğine hamdettiler mi?
Şu sözleri de Erbakan'dan duyduklarına şükretmişlerdir öyleyse:
"Devletin görevi; sadaka, kömür, gıda yardımı, erzak paketi dağıtmak değildir. Devletin görevi, muhtaç haldeki insanları o muhtaç durumdan kurtaracak adımları atmaktır "
Fakat hayır; tebessümle, derin bir oh çekerek karşıladıklarını sanmam.
Sonuçta, ülkeyi 20 yıldır kim yönetiyorsa ona oy verdiler. Dinledikleri kişi de seçime iktidarın yanında, ortak girmişti. Fatih Erbakan'a verdikleri oylar, 20 yıllık iktidardan başkasına gitmedi yani.
Erbakan'ın, muhtarlara şikayet ettiği tablonun sorumlusu, ortağından başkası değil.
Yeniden Refah; Meclis'e girdiğinde üç bakanlığı, dış güç vesayetinden kurtarmayı vaat etmişti. O bakanlıkları da 20 yıldır CHP yönetmiyordu herhalde.
Seçimden sonraydı; Fatih Erbakan yine de milletin, ekonomik krizden kurtarılmayı beklediğini haykırmıştı.
Bay Kemal'den kurtulduktan sonra bile dış güçlere bağımlılık tehlikesi geçmemiş, ekonomik krizden ve tefeci faizinden hâlâ kurtulamamış demek ki millet.
Türkiye Yüzyılı'nı oylarıyla başlatanlardan bazıları, belli ki bundan dolayı Türkiye Yüzyılı'nda yaşamak istemiyor.
İçinde yaşamak istemedikleri şeyi niye başlattılar, onu sorarsanız...
Ben denedim; akıl, Bermuda şeytan üçgeni gibi bir girdaba sürükleniyor.
Konuştuklarımın çoğu, küreselcilere karşı oy vermiş.
Kim mi küreselciler? Belirsiz. Korona virüsüyle nüfusumuzu azaltmaya çalışıp, aynı amaçla koronaya karşı aşı da üreten ve en çok kendilerine vuran Çin, Rusya ve Batı'daki gizli güçler kimse onlarmış.
Saçmalığını anlatmaya kalkmayın. Herkes bir şey söylüyormuş ama kimin küreselci olup olmadığı belli değilmiş.
Mantıklı, doğru olup olmaması; önemini kaybediyor. Kimin söylediği önemli.
Küreselcilik, alınlarda yazmadığından; artık kime inanıp güveneceklerini de şaşırmışlar.
Seçtiklerinden, ülkeyi yönetenlerden dahi şüpheye düşmüş bir anti-küreselci arkadaşın son güvendiği, kim olsa beğenirsiniz: Paçalarından şarlatanlık akan, eğitim durumu karışık bir YouTuber.
Tipik bir palavracıya, sağlığını bile emanet edecek kadar inanabiliyor ama akla, mantığa, gözüyle gördügüne, hatta gözüne sokulana inanmıyor. Fesüphanallah!
Aklın saplandığı çıkmazları anlatan Türk ve Macar atasözlerinden bir sonuç türettim:
Esrarengiz öcülerle savaşan çılgın bile sarhoştan yılar. Fakat sarhoş ayılır da esrarengiz öcülerle savaşan çılgın, hiçbir zaman ayılmaz.