Kaçan bir diktatörün efrad-ı metrukesi
Beşar Esad, ailesiyle kaçtı. Esma Esad ve iki oğulları, bir kızlarıyla. Moskova'da sığınmacı olarak yeni bir hayata yelken açtılar.
Saraylarını bıraktılar ama canlarını kurtardılar. Saray hayatının yerini tutmasa da onları rahat yaşatacak bir serveti de kurtardılar.
Esad'ın zulasının 1 ila 2 milyar doları bulduğu, ultra lüks Moskova Kuleleri'nde 19 dairesinin olduğu, 40 milyon dolara aldığı söyleniyor.
Çekirdek ailesine bir şey olmaz, onları kurtardı da... Ya geride bıraktıkları...
En yakınlarını, rejimin sadık bekçilerini gözünü kırpmadan satıp gitti.
Kardeşi Mahir Esad, kayıplarda. Rejimin acımasız yüzüydü. Gaddarlığıyla nam salmıştı. Rejimin uyuşturucu baronu olarak biliniyordu.
Mahir, aile diktasını ayakta tutmak için astı, kesti. Beşar'ın ona bile haber vermeden kaçtığı düşünülüyor. Kullanılıp atıldı, başının çaresine bakacak. Emrindeki sadık tümeniyle Irak'a geçtiği rivayetleri var. Belki de İran'a. Âkıbeti meçhul. İnsanlık suçlarından aranıyor şimdi.
Eşi Manal Esad'ın sosyal medya hesabından bir paylaşım yapıldı en son. “Aile ve vatan satıcılarına rağmen, yaşasın özgür ve gururlu Suriye” yazıyordu. Yazan o mu, belli değil. Ama satıldıkları doğru.
Suriye'deki, bir Muhaberat rejimiydi. Komşunun komşuyu gammazladığı bir korku düzeni. Görünmeyen gücü de Şebbihalardı. Hayâlet bir milis örgütü. Rejime yan baktı, diye ihbar edileni kaçırıyor, işkenceden geçiriyor, infaz edip bir kenara atıyorlardı.
İşte siyah Mercdesleriyle terör estiren o cehennem zebanilerinden de haber yok. Muhbir ağıyla birlikte onlar da sahipsiz, ortada kaldı.
Sosyal medyada bir video dolaşıyor. Muhaberat'ın şefi, istihbarat örgütünün en tepesindeki isim, 78 yaşındaki Ali Memlük'ün son görüntüsü. Bir mülteci botuyla Lübnan'a kaçarken gösteriliyor. Bir daha da haber alınamadı.
Memlük; milyonlarca Suriyelinin can havliyle kaçak göçmen durumuna düşmesinden, bot facialarında çoluk çocuk can vermesinden sorumluydu. Baş sorumlulardan. Yaşattığını yaşamadan ölmeyecek. Kaçak hayatı, onun için yeni başlıyor daha.
Görüntülerdeki, gerçekten Baas'ın istihbarat baronu mu, değil mi; bilmem. Doğrulanmaya muhtaç. Fakat Esad'ın, en güvendiği ismi, halkına karşı suç ortağını, tüm karanlık sırlarına vâkıf kara kutusunu dahi ortada bıraktığı kesin.
Halklarının canına okurken, gözü karartıp korkunç zulüm ve katliâmlarına girişirken bu sonu hiç akıllarına getirmişler miydi? Canlarının derdine düştü hepsi.
Boşuna denmiyor; zulüm ile âbat olanın âkıbeti berbat olur.
Canlarının derdine düşmekten daha kötüsü, Esad'ı aile saadetiyle Moskova'da keyif çatarken hayâl etmeleridir herhalde.
Mazlumun âhı, âheste âheste çıkacak...
Her inleyen ölmezmiş; iniltileri dinmeyecek, her günleri yaşadıklarına lânet ederek geçecek. Arkalarından sadece 'beter olsunlar, can çekişirken ölmek için dua edip ölemesinler' dilekleri duyacaklar.
Başlığı, Güzide Sabri Aygün'ün ünlü aşk romanından ödünç aldım. Adı, Ölmüş Bir Kadının Evrak-ı Metruķesi'ydi.
Ölmüş bir kadın, bir çekmecede terk edilmiş günlük kâğıtları bırakabilir ama kaçan bir diktatörün geride bıraktığı, kullanıp attığı insan müsveddeleridir. Hiç değişmez.
Esad'ın efrad-ı metrukesi, yani terk edilmiş fertlerinin trajik sonlarını çok okur, dinleriz kısmetse.