İmamoğlu da muhtar bile olamayacak desenize
O, buna ‘ahmak’ demiş. Bu da ‘sensin, sana benzer, sana derler’ tarzında ona iade etmiş.
Bu ceza aldı, başkanlığı düştü; ona hiçbir şey olmadı, bakanlığa devam ediyor.
O, İçişleri Bakanı Soylu. Bu da İBB Başkanı İmamoğlu.
Ben de kirli siyasetin değil hukukun işlediğine, kararı yargının verdiğine inandım.
‘Ahmak’ demek; hapis, siyaset yasağı ve haklardan men gerektiren bir suçsa... Sırf lafı, ilk söyleyene iade ettiği için İmamoğlu, artık seçime girip muhtar bile olamayacaksa... İlk söyleyen Soylu’ydu, ona niye hiç ceza ve yasak yok diye sormuyorum.
İktidar, sandıkta kaybettiği İstanbul’u, yargı eliyle sandıksız geri aldı. Ama milli irade gaspı da sayılmaz. AK Parti’ye karşı yapıldığında olur öyle şeyler.
Seçimle gelenin seçimle gitmesi prensibi mi! AK Parti’nin seçimle gelen son İBB Başkanı Topbaş’tı, sandıkla mı gitmişti? Zorla istifa ettirildi.
AK Parti ve Erdoğan’ın, geçmişte kendilerine yapılmasından şikayet edip de başkasına fazlasıyla yapmadığı ne kaldı?
Bir bu eksikti, yargı tamamlamış oldu.
Artık ‘şu ayrımcılık da kaldı, bu haksızlığı da yapmadılar’ denecek ne var?
Ha 2023 seçimlerine etkisi, siyasi sonucu mu? Kendi tecrübeleri ne anlatıyor, AK Parti ve Erdoğan’a sorun. Doğru cevabı, onların mağduriyet hikayesinde bulacaksınız.
Yargı vesayeti, jüristokrasi, siyasete antidemokratik müdahaleler, milli iradenin gaspı, sandığa darbe, seçilmişlerin atanmışlara oyuncak edilmesi filan hep eski Türkiye’deydi.
Cumhurbaşkanlığı kişi hükümeti sistemine geçerek tabutlarına son çivi çakılmış, betona gömülmüşlerdi.
‘Maşallah, çok şükür’ hissiyle dolup hamdedecekleri tutmayalım.
Kim demiş her söveni tutukluyorlar diye!
Seçilmiş milletvekillerinin, atanmış bakanlara Meclis’te sırtını dönebilmesi; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı pek kızdırdı.
Ne de olsa öfke iktidara, sabır millete ve muhalefete düşüyor. Meclis’te hesap sormaya yeltenen seçilmişlere bağırıp çağırmak, bakanların hakkı. Atanmışa ayar ve ders vermek, seçilmişlerin haddine mi!
Hadizlik bir değil ki...
Arkadaşına bir münasebetsiz şaka yüzünden şarkıcı Gülşen, bir kaba söz için fırıncı Kolivar, bir ayarsız laf veya densiz paylaşımdan kimler kimler evinden alınıp tutuklanmış. Ceza alsalar bile yatarı olmadığı halde. Milletin genelini aşağılamakla, imam hatiplilere hakaret, halkı kin ve düşmanlığa tahrikle suçlanmışlar.
Bazı gafiller de soruyor; çocuğa dini nikahla tecavüz gibi ağır cezalık bir skandalda niye hiç tutuklu sanık yok, yargı niçin ağırdan alıyor diye.
Allah iktidara sabır versin.
Bir kere Adalet Bakanı Bozdağ, açıkladı. Sezgin Baran Korkmaz’ın kara paradan yargılanırken nasıl kaçabildiği sorulduğundaydı. İktidar, yargının işleyişine karışmıyor, yetkisi yok.
İkincisi, yargının her hakarete, aşağılamaya, nefret suçu ve provokasyona tutuklama verdiği doğru değil.
“Sürtük” sözü, kimseyi ismen belirtmeden genel manada söylendiği için hakaret sayılmadı. Alınanların şikayetleri, kabul edilmedi.
“İBB’ye doldurulan irtibat ve iltisaklı teröristler” suçlaması, aynı şekilde. Bir çalışan, zan altında kaldığı gerekçesiyle hakkını aradı. ‘İsim vermeden genele söylüyor, Soylu düşünce açıklama ve siyaset yapma özgürlüğünü kullandı’ diye savunuldu.
AK Parti’li Işık’ın, İYİ Parti’li Örs’ü yumruklamasında da benzeri yaşandı. Ham softalardan Prof. Sofuoğlu, açıkça şiddeti övdü. Şiddet kullanmayan Müslümanları, pısırık diye aşağıladı. Saldırgan AK Parti’liyi ise ‘adamın dibi’ olarak Müslümanlığa örnek gösterdi. Halkı şiddete kışkırttı. Müslümanları karalama ve dini kötüleme ile suça tahrik ve teşvikten hiçbir işlem görmedi. Ne gözaltı ne tutuklama.
Yine, yakın zamanda hırtlığa hoca cübbesi giydirip vaaz kürsüsüne çıkaran tipler gördük. Milletin karısına, kızına, namus ve şerefine maganda üslubuyla dil uzattılar. Dini kullanarak halkı, galeyana getiriyorlardı. Ne cezası, ödüllendirildiler. O cesaretle ‘çocuk gelin’ skandalında da bayramlık ağızlarını açtılar. Birden suçun şahsiliğini, yargısız infazın hukuksuzluğunu hatırladılar. İrtibat ve iltisakla dahi olsa suçun, genel anlamda bir cemaate mal edilemeyeceği geldi akıllarına.
Çocuğa tecavüzün üstüne gidenleri, iftiracı ve fasık din düşmanları gibi gösterdiler. Tepkileri, dine saldırı yaygarasıyla bastırmaya kalkıştılar. “Kilisenin çocukları” diyen çıktı.
Ağzı bozuk kürsü magandalarının nefret suçlarına yargı karıştı mı, karışmadı...
İsim vermeyip herkese ağızlarına geleni söyledikleri, umuma tehdit ve hakaret savurdukları için galiba.
Halkı, genel anlamda kin ve düşmanlığa tahrik ettiklerinden olsa gerek.
Tutuksuz yargılama esas değil mi ayrıca!