İlahi Özkök, Kılıçdaroğlu bana mı güveniyormuş!
Ertuğrul Özkök, Kılıçdaroğlu'nun son operasyonunu haber almış. Ortaya yazdığı mektuplar serisinin hafta sonu postasında ifşa etti.
"Ahlatlıbel Kriterleri" başlığıyla CHP liderine verip veriştiriyordu. Nedeni şu:
Perşembe akşamı Ahlatlıbel'de yeni bir Altılı Masa kuruluyormuş. Ama bu kez siyasi liderlerle değil, gazetecilerle.
Kılıçdaroğlu, CHP delegelerinin oyunu almak için bir grup gazeteciyi ikna edecekmiş. Onların referansıyla da koltuğunu koruma hesabı yapıyormuş.
Önceki Altılı Masa'da altı siyasi partiyi toplamıştı. Hedef, Türkiye Cumhurbaşkanlığını almaktı.
Şimdi altı gazeteciyle CHP Genel Başkanlığını sağlama almayı hedefliyorsa sorun, Özkök'ün sandığından daha büyük.
Özkök, Kılıçdaroğlu'nun önüne koyduğu hedefteki küçülme açısından yaklaşıyor. Cumhurbaşkanlığını kazanamamış, bari CHP liderliğinden de olmayayım diyormuş. Eyvahlar olsun, bu muymuş!
Ahlatlıbel'de yemeğe davet edilen altı gazeteciden biri benim.
CHP'de değişimin önünü açmak, birkaç gazeteciyle benim iki dudağımızın arasında yani. Öyle mi? İnanayım mı buna?
Kendi isteğiyle bırakmazsa kimse yerinden oynatamaz, deniyordu. Fakat Kılıçdaroğlu yine de delege üstündeki hakimiyetinden emin olamamış; sözüm geçer diye bana güveniyor, düşünsenize...
Perşembe akşamı Altılı Masa'da oturup Kılıçdaroğlu'yla konuşmaya çağrıldığımızı zannediyordum. Biz soracaktık, o cevap verecekti.
Meğer amacı, seçimli parti kurultayına giderken bizim gücümüzden yararlanmakmış.
Ne yalan söyleyeyim, CHP delegeleri üzerinde böyle bir etkim olduğunu bilmiyordum.
Partilileri nezdinde Ekrem İmamoğlu'ndan, Özgür Özel'den daha yüksek bir forsum olduğunu düşünmesi, gururumu okşamadı değil. Hüsnüzannı için Özkök'e ne kadar teşekkür etsem az.
Ancak gözünde fazla mı büyütüyor? Temkinli bir heves içindeyim.
Kendi lehine kullanalım diye bizi ikna etmek için bunca zahmete girdiğine göre... Kılıçdaroğlu ve ekibi de biz altı gazetecinin gücünün farkında demek ki.
Vay canına! Kimmişsiz de bir bizim haberimiz olmamış. Abartı da olsa hoş, havaya girmekten kendimi alamıyorum.
Yalnız delegeler de bundan haberdar mı?
Bana öyle geliyor ki... Kılıçdaroğlu'nun, bizim delege ağası olduğumuza önce delegeleri ikna etmesi gerekecek.
Özkök rahat olsun; bize kaldıysa, bana güveniyorsa Kılıçdaroğlu'nun işi yaş. Endişeye mahal yoktur.
AKŞENER'İN KAPATTIĞI DÖNER KAPI
Sürpriz yok; Akşener, Afyon'da Millet İttifakına kapıyı kapatıp Cumhur'a açmadı.
İYİ Parti, yerel seçimlere kendi adaylarıyla girecek. Hazırlığı bu yönde ama yerine göre, ortak aday üzerinde anlaşmaya da kapısı açık.
Benim anladığım; Akşener'in bir hışımla çarpıp çıktığı kapı, döner kapı. Başka ittifaka çıkmıyor. Özellikle İstanbul ve Ankara için, CHP'den gelecek tekliflere açık tutuluyor.
Döner kapı olmasa, Akşener kapıyı aralık bırakmasa durum değişirdi.
Her muhalefet partisi kendi başına, seçime ayrı girerse Cumhur'un adaylarına kazandırabilir. Ancak çıkışının bütününe bakıldığında Akşener'in, muhalefete kaybettirmek için bunu önermediği su götürmez.
Kılıçdaroğlu'na, CHP'ye, Altılı Masa'ya ve hatta İmamoğlu ile Yavaş'a eleştirilerinin dozuna gelince...
Evet, sertti...
Evet, İstanbul kaybedilirse faturanın kendisine çıkarılmasını bile göze almış gibi konuştu...
Ama müzakereye sil baştan oturma isteğiyle açıklanabilir.
2019 yerel seçim uzlaşmasına kaldığı yerden devam etmeme iradesi koydu, onu deklare ediyor.
Geçmişle ilgili öfkesinde haklılık payı var. Sonuç ortada ve Akşener demişti, doğru.
Fakat 'kazanacak aday' tartışmasında sadece ve her aşamada diğerleri yanlıştı, Akşener süreci hep doğru yönetti, hiç kusuru olmadı mı demektir?
Siyaset, siyah-beyaz bir Yeşilçam melodramı değil.
Kılıçdaroğlu'nun da yanlışları ve doğruları oldu. Akşener'in de, diğerlerinin de...
Kimse İsa değil ki, birini çarmıha gerince herkesin günahlarına kefaret olsun.