İçişleri bu işlere ne diyor?
Gözüm kulağım, İçişleri Bakanlığının Twitter hesabında.
Malum, 'asılsız ve provokatif' paylaşımlarla ilgili rakamları her hafta güncelliyorlar.
Kaç kişiye işlem yapıldığı en son 5 Mayıs'ta açıklanmıştı. Son 49 gün verileriydi. Sosyal medyada 1058 şüpheli tespit edilmiş, 496'sı yakalanmış, 10'u ise tutuklanmıştı.
'Asılsız ve provokatif' paylaşımdan kasıt kısaca şu: Yalan bilgi yaymak, suç propagandası, halkı kin ve düşmanlığa tahrik...
Bu tarife göre son bir haftada 'asılsız ve provokatif' paylaşımın rekoru kırılmadı mı?
Erken seçim görüp görmediği sorusuna CHP'li Kaftancıoğlu "Erken seçim ya da başka bir şekilde...İktidar değişikliği de değil sistem değişikliğine doğru bir gidişat görüyorum" demişti ya...
AK Parti Sözcüsü Çelik'in de üstün gayretleriyle "hükümet seçimle ya da başka bir şekilde gidecek" haline çevrildi önce. Sonra da Allah ne verdiyse, gözlerini yumup ağızlarını açtılar...
Olmayan 'darbe çağırtkanlığı', el çabukluğuyla varmış gibi gösterildi. Darbe paranoyası kaşıma cambazlıkları ikiye katlandı.
Ve "Yetişin darbe yapıyorlar" feryadıyla çığlık çığlığa basıldı bir yaygara...
Vay, sen misin seçilmiş hükümete askeri darbe planlayan!
CHP'li Özel "Hangi orduyla, Düttürü Leyla bandosuyla mı" dedi ama dinleyen kim.
Muhalefete edilmedik tehdit ve hakaret bırakılmadı.
Sevda Noyan'ın komşularıyla muhalefetin "kadın ve çocukları" da o dolduruşta hedefler arasına katıldı.
Nefret, ayrımcılık, halkı kin ve düşmanlığa kışkırtma, fişleme ve ölüm tehdidi suçlarının en adi, en bayağı örneklerini gördük.
Bazı iktidar partisi yetkilileriyle bazı iktidar medyası temsilcileri de başı çekti. Bu suçlara iştirak edenleri de oldu, bunları işleyenlere fütursuzca sahip çıkan, suçu alenen öven, suçluya hak verenleri de...
Fişlenen komşular, eş ve çocuklarıyla tehdit edilen mağdurlar, suçu kendilerinde aramalıydılar. Hak etmeselerdi onlar da, ölüm tehditlerine müstahaktılar güya.
Yalan bilgi yaymaktıysa mesele, bu kampanyada hası var...
Suça kışkırtma, teşvik etmekse dik alasıyla...
Komşuyu komşuya kırdırmayı haklılaştırma derseniz, halkı kin ve düşmanlığa tahrikin daniskası var...
Açıkça galeyana getirmek olmaz mı, değme provokatöre taş çıkartan cinsiyle üstelik...
Yanlış anlaşılmasın; sırf yumurtladıkları yaveler, deli saçması zırvalıkları, ettikleri kaçıkça laflar yüzünden hiçbirinin tutuklanmasından yana değilim.
Sevda Noyan ve fanları, medyayla siyasetteki destekçileri neden tutuklanmıyor demiyorum.
Ama şunu söylemek için, İçişleri'nin son bir haftalık bilançoyu açıklamasını dört gözle bekliyorum:
'Asılsız ve provokatif' paylaşımdan bunlar bile yakalanmıyorsa öbürleri niye yakalandı, günahları neydi?
AVM’ler niye mi camileri bekleyemedi?
Dün, hükümetin birkaç aya yayılan normalleşme takvimini Karar’ın özel haberinden öğrendiniz.
Camilerde, o da dışarda kılmak kaydıyla cuma namazlarına 12 Haziran’dan itibaren başlanacak. Plan bu. Vakit namazları da aynı tarihte uygun camilerde, mesafeli ve maskeyle toplu kıldırılabilecek.
AVM’ler 11 Mayıs’ta açılmıştı. Camiler neden açılmıyor, bu nasıl çelişki diyenler ikiye ayrılıyor:
Bir grup; “O zaman camilere de izin verilsin, cumalar da serbest olsun” görüşünde.
Diğeri ise “Madem doğrusu en erken bir ay sonra açmaktı, AVM’ler neden aceleye getirildi, onlar da bekletilseydi” tezini savunuyor.
Tepkilerinden anladığım kadarıyla, Sağlık Bakanı Koca bu ikinci görüşe yakın.
AVM’lerde ilk günkü yoğunlaşmayı ve sosyal mesafesizliği sevmedi. Rahatsızlığını da saklamadı, eleştirilerini esirgemedi.
Demek ki iş hayatına gelince de baskın normalleşmeye karşı, riskli buluyor. Dini hayat gibi vaktinde ve kademeli normalleşmeden yana.
Ama AVM’ler açılırken camilere izin çıkmadı, toplu ibadete hala kapalılar.
Bu tutarsızlığın tek izahıysa şu olsa gerek:
Canla cüzdan arasında sıkışan ekonomimizin daha fazla beklemeye tahammülü yoktu. Ve Bakan, doğal olarak sağlığı önceliyor. Ama ekonomide çalan alarm zilleri ağır bastı.