İç cepheyi güçlendirecekler de nasıl?
Cumhurbaşkanı Erdoĝan'la MHP lideri Bahçeli, iç cepheyi güçlendirmekte hemfikirler. Ama kiminle ve nasıl güçlendirecekleri konusunda hemfikir oldukları söylenemez.
Dolayısıyla aralarında bir uyum, eşgüdüm, mutabakat, fikir birliği olduğu muhakkak. Fakat görüş ayrılığı yaşadıkları da doğru. Ya da henüz her konuda fikirlerini tam uyumlaştıramadıkları.
Bahçeli, Öcalan'la DEM'i yüz yüze görüştürmekte, Öcalan'a kendisini ifade imkanı tanımakta ısrarlı. Sol siyasetçi Ufuk Uras'a bunu, suyu yalaĝından deĝil kaynaĝından içmek olarak açıkladı.
Erdoğan'sa dün bir kez Bahçeli'nin teklifini övdü. Tarihi, cesur ve ezber bozucu buldu. Ama Öcalan'ı Meclis'e getirmekten yahut DEM'le görüştürmekten söz etmedi. Onun yerine, her yönüyle teklifi ele alıyor ve değenlendiriyoruz, gibi yaklaştı.
Yani MHP'nin 'vakit tamamdır' baskılarına raĝmen Erdoğan'ın teklifle ilgili değerlendirmeleri hâlâ sürüyor, henüz tamamlanmadı.
Erdoğan'ın, AK Parti grubuna konuşmasından dün hiç değilse bunu öğrendik. Perde az daha aralandı, vurdu biraz daha netleşti.
Peki Erdoğan, olumlu cevap vermeye daha mı yakın görünüyor? Hayır.
Bahçeli, Kandil'le Demirtaş'ı dışlayarak Öcalan'la DEM üzerinden yürümeyi teklif ediyordu.
Erdoğan'sa başından beri temkinli. Dün bu temkini ilk kez söze döktü. DEM'le Kandil arasında bir fark olmadığını söyledi. Aynı kafadalar, tablo çok da umutlu olmamıza izin vermiyor, demesi manidardı. O da mı bir cevap ve görüş ayrılığı barındırmıyor içinde?
Bahçeli'nin, DEM'le Öcalan görüşsün, çağrısı sorulduğunda meselâ. Erdoğan'ın, "görüşüyor" demesi dünün muammasıydı.
Adalet Bakanı Tunç; talebi henüz değerlendirdiklerini, makul sürede cevap vereceklerini bildirdiğine göre görüşmüyorlar.
Öyleyse Erdoğan ne kastetti? Gizliden, kayıt dışı bir görüşme mi var? Aslında Öcalan'la görüştüğünden DEM'in niye haberi yok? Anlaşılamadı.
Erdoğan'la Bahçeli, güçlendirilecek iç cephenin kapsamı konusunda da görüş birliğine daha ulaşmamış gibi.
Ahmet Türk'ü, kayyumları, İmamoğlu'yla Yavaş'ı, Cumhur İttifakına oy vermeyen halkı, söz geçiremedikleri gazetecileri kapsıyor mu? Tufan için hazırlanan Nuh'un gemisinde onlara da yer var mı? İzaha muhtaç.
Kısacası, bu hamur çok su kaldırır daha.
--------
ÇOK MU ASABİYİZ BİZ NE!
Araştırma Şirketi Gallup, yıllık 'küresel duygular' anketi yayınlıyor.
100 ülkede soruyorlar. Dün kızgınlık, öfke hissettiniz mi? Gülüp kahkaha attınız mı?
Türkiye, en sinirli ülkeler arasında geçen yıl 3'üncüyken bu yıl 2'nci çıkmamış, o doğru değil. 16'ncı sıradayız. Ama en az gülen ve kahkaha atanlarda 2'ncilik bizde.
2022'de de sinirlilikte 2'nci geldiğimiz haberleri okumuştuk. Bize uzak değil, mutsuzluk ve asabiyet etrafımızda geziniyor. Bu yıl dünya 1'incisi, Kuzey Kıbrıs olmuş. İlk 5'in çoğu, bölgemizden.
Yüzü gülen, sinir krizlerini unutan ülkelerse epey uzağımızda. Vietnam, Finlandiya, Endonezya, Estonya filan diye gidiyor.
Türkiye Yüzyılı'nı, hatta 2024 Emekliler Yılı'nı biz başlattık. Ama son 20 yılda çip gibi yüksek teknoloji ürünlerinin ihracatında Vietnam, arkamızdan gelip bizi solladı. Yüzü gülen, Vietnam emeklileri oldu.
Ve evet; asabımızın bozukluğuyla, yüzümüzün asıklığıyla ekonomi arasında doğrudan bir bağ var.
Enflasyon, pahalılık, geçim zorluğu arttıkça aksiliğimiz de artıyor.
Tespit için ankete gerek yok, pop müzik tarihimize bakınca görüyoruz.
Mazhar, Fuat, Özkan üçlüsü; hit parçalarından Mazeretim Var Asabiyim Ben'i 1995'te çıkarmıştı. Çiller Başbakan'dı ve ekonomi berbattı, ülke kötü yönetiliyordu.
Şöyle başlıyordu şarkı: "Gülmüyor yüzüm, hayat zor oldu".
Bugüne de hitap etmiyor mu?