Hileli seçimlerin cennet ülkesi

Daraldınız diyelim, artık nefes alamıyorsunuz, nereye kaçarsınız?

Nina Simone gibi bir caz efsanesinin sığınağı, Liberya'ydı.

Müzik dünyasında adını duyurmuş, siyahların hak mücadelesine katılmış, sahneler gibi eylemlerin de yıldızı haline gelmişti.

Dostları Malcolm X ile Martin Luther King, 3 yıl arayla öldürüldüğünde umudu ve direnci kırıldı.

Düzelmeyecekti, iflah olmayacaktı ülkesi.

Baskıdan, ayrımcılıktan, kötülüklerden, haksızlıklardan bunalmaya başlayalı çok oluyordu. Malcolm X suikastından bir yıl önceydi, Kahrolası Mississippi diye patlamıştı.

"Mississippi Goddam" şarkısını çıkardığında 1964'tü.

10 yıl geçmedi; şarkısı, siyahi hareketin marşı gibiydi ama Nina Simone, beyaz ırkçılığına artık müziğe rağmen katlanamıyordu. Dayanılmaz bir hal almıştı.

ABD'den umudu kestiğinde aklına, Batı Afrika'daki Liberya geldi.

Liberya'yı, özgürlüğüne kavuşan Afrikalı Amerikalılar kurmuştu. Kavruk köle çocukları için özgürlüğün ülkesiydi.

Ünlü şarkıcı, 1974'te Amerikan kâbusundan Liberya rüyasına taşındı ve sıkılana kadar orada rahat ve mutlu yaşadı. En azından öyle söyledi.

İYİ Partili Lütfü Türkkan'ın bir Twitter paylaşımı üzerine hatırladım.

Tarihte görülen en hileli seçimin, Liberya’da yaşandığına dair bir nottu.

Eski Devlet Başkanı Charles King, 1927 seçimlerini büyük farkla kazanmıştı.

Toplam 15 bin kayıtlı seçmen vardı ama King, 234 bin oy almayı başarmıştı.

Sonradan Guinness Rekorlar Kitabı'na girecekti, görülmemiş bir zaferdi.

King, fotoğraflarda tatsız bir şaka olarak kaldı.

Fakat o Liberya gün geldi, Amerikalı bir caz yıldızının umut ülkesi oldu.

ABD ise Obama'yı ilk siyahi başkan seçecekti. Nina Simone'un 2003'teki ölümünden çok değil, 5 yıl sonra...

Demek ki kaçış planı yaparken şunu mutlaka akılda tutmalıymış; hayat, ironilerle dolu. Ve bundan kaçış yok.

Ütopyalarının peşinden giden romantikleri, Nina Simone gibi uçlarda gezinen sanatçıları, kabına sığmayan ruhları bırakın... En tekdüze, en inişsiz çıkışsız hayatlar bile kambur feleğin şakalarına yakalanmaktan kurtulamaz.

Ütopya demişken... Kelimenin mucidi, hümanist İngiliz devlet adamı Thomas More'u dahi sürpriz bir son bekliyordu.

Gerçek olamayacak kadar ütopik bir ada ülkesi, hayal etmişti. Oturup kitabını yazdı, “olmayan güzel yer” anlamında “Ütopya” koydu adını.

Ancak kralla din işlerinde ters düşünce karakterine kurban gitti. Doğru bildiğinden ödün vermemesi, başını yedi. More'un hayatı, cehenneme döndü. Ve trajik bir sonla bitti, idam edildi.

Bana sorarsanız kaçmayı unutun; aradığınız o yeryüzü cenneti, hiçbir yerde bulunmuyor. Kendiniz olmanın tadını çıkarmaya bakın. Hem sırada ne var, kambur felek size neyi hazırlıyor, kim bilebilir.

screenshot-20230612-023045-samsung-internet.jpg

YORUMLAR (88)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
88 Yorum