Göbeğini kendi kesen köyler

Adıyaman'ın dağ beldesi Yaylakonak'tan dönerken yazıyorum.

İYİ Parti Kocaeli teşkilatı, bir ekiple yardım getiriyordu. Organizasyonu yapan Milletvekili Lütfü Türkkan, beni de alabileceklerini söyledi. İstanbul'dan onlara katıldım.

Şehir merkezinden sonra dağ köylerinde durum ne, görmek istedim.

En ağır yıkıma uğrayan 3 deprem ilinden birindeyiz.

basliksiz-2c.jpg

Afet yönetiminin ulaşamadığı ücra bir belde ve mezralarına yardım nasıl ulaştı?

Yaylakonaklılar, cenazelerinin çoğunu enkazdan kendileri çıkarmış. Göçük altında sıkışanlar, soğuktan donarak ölmüş.

Can kayıpları 100'den fazla, yıkılan evse 120'den.

İkinci gün öğleden sonra imdatlarına, Mersin itfaiyesi yetişmiş. Sağ arayıp kurtarmak için artık çok geçmiş maalesef. Enkazdan cansız bile çıkaramadıklarına, onlar el atmış.

Sivereklilerin kara gün dostluğunu da unutamıyorlar, yardıma ilk gelenlerden olmuşlar. Sivereklilerden kasıt, Siverek halkı.

Bir de teğmenliğini burada yapmış bir jandarma üsteğmenin, Tunceli'den askerini alıp koştuğunu anlatıyorlar. Gözleri dolarak...

10. günde hâlâ yolu açılmamış sapa yerleşimleri var, Çatdere Mahallesi. Gençlerinden Gökhan Yaşt, köyde hâlâ buğday ıslatarak yediklerinden bahsediyordu.

basliksiz-1cx.jpg

Belde Belediye Başkanı Abuzer Aydın, karargahını okul binasına kurmuş. Krizi yönetmeye, yardım dağıtımını buradan organize etmeye çalışıyor.

Acil ihtiyaçları, barınma. Dağın başında, kış günü aç ve açıktalar çünkü.

Konteyner bekliyorlar, konteyner gelene dek de geçici olarak çadır. Yetiştirilen derme çatma çadırlar, yetersiz.

Çadır ihtiyacı, şehir merkezinde de gözleniyor; açıkta duranlardan görürsünüz.

Yiyecek, giyecek yardımları ise şehirde şimdilik yeterli bir seviyeye erişmiş. AFAD, belediyeler ve STK'lar sağ olsun, bulabildikleri kadar taşımışlar.

Su, elektrik kesintileri derseniz şehri de vuruyor, hâlâ yaygın. Fakat mahrumiyet yaşayan köyleri daha kötü vuruyor.

Yaylakonak'a su ve giyecek ulaştırmış yardımseverler. Yine de köylüler, ceketle dolaşıyordu. Çoğunun üstünde kaban veya palto yoktu. Gıdaya gelince mahrumiyetin, yoksulluğun gözü kör olsun.

Bu darlıklarına rağmen oturduğumuz hiçbir mecliste çay, kahve ikramını eksik etmediler. Yokluğundan yakındıkları tek şey, devleti yönetenlerin şefkat eliydi. Ekmek değil.

Merkez mahallesinin muhtarı Aziz Bey'e uğradık, avlusunda oturup ahaliyi dinledik.

Devleti kenara itmek, kendi kendilerine öyle izinsiz, onaysız yardımlaşmak mı! Buradaki halkta ne öyle bir arzu ne de afet yönetiminin kenarda kalmasından bir memnuniyet söz konusu.

basliksiz-3aa.jpg

Bilakis, sahipsiz bırakılmaktan şikayetçiler. Hatta bundan çokça mustarip olduklarını aktarabilirim.

"Kötü yönet, halka ödet" dedi, içlerinden biri. Afet yönetimi adına arayan soran olmamış.

Kendi göbeğini kendi kesmek, kendi yarasını kendi sarmak zorunda kalmaktan hoşnut kimseye rastlamadım.

İçişleri Bakanı Soylu rahat olsun, haşa "devletle eş koşma" gafletinde bulunan bir depremzede yok. Bir insanî yardım gönüllüsü de duymadım.

Biliyorum, "halk sahipsiz" deyince kızılıyor, tepki gösteriliyor. Fakat elçiye zevâl olmaz; halk, depremin yıkımı karşısında yalnız hissettiğini not ettirdi. Afet yönetiminin nerede kaldığını, niye yanlarında bulunmadığını sık sık soruyorlar.

"Asrın felâketi" olduğunun geç kavranmasından devlet yönetimini, şehre yardım çağrısının gecikmesinden de valiyi sorumlu tutuyorlar.

Yetkililerin başta, "biz bize yeteriz" anlayışıyla yaklaştığını konuşuyor herkes, anlaşsalar olmaz.

Halkın, kendi kendine yetmek üzere kaderine terk edildiğini düşünüyorlar.

Kendi göbeğinizi kesmeye yetmediğinizde sizin, sizden başka kimseniz olmaması iyi sonuçlanmıyor işte.

YORUMLAR (61)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
61 Yorum