Fuar kuramayan nasıl kültürde iktidar kursun!
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın en çok hayıflandığı konulardan biri, kültür ve sanatta iktidar olamamak.
Sanırım, bunun nasıl mümkün olacağı konusunda 17 yıllık iktidarın kafası henüz netleşmedi.
Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Politikaları Kurulu Üyesi Alev Alatlı, ayrı görüşte mesela.
Independent Türkçe'ye konuşmuş; ona göre kültürde iktidar olunmaz, hedef yanlış. Fikri yaķınlığı olanlara destek verilir, ön açılır, teşvik edilir...
Farklı bir dille ama aslında aynı şeyi söylüyor. AK Parti'nin de kültürel iktidar olmaktan kastı, beklentisi ve anladığı bu zaten. Ötesi lazım değil.
Üstelik iktidar, kendisine yakın duran kültür-sanat şöhretlerinin ayaklarına dünyayı sermeye hazır. Kalibre, seviye ve nitelik farkı gözetmeden, hiç ayrımsız hepsini bir tutarak neyi esirgediği görülmüş ki? Şahsen ihya ve abat olmak isteyene, her imkan Ankara'ya bir telefon uzakta.
Hatta iktidarın camiaya hayreti de bundan. Neden herkeste işe yaramıyor!
Alatlı, kültür üzerinde iktidar kurma uğraşısını şundan nafile görüyor:
“AK Parti kültür iktidarını neden kuramadı diyorsunuz. Kolay gelsin. Ama demokrasilerde siyasi partiler kültürel iktidar olamazlar. Olsa olsa dünya görüşlerini kendininkilere benzettiklerinin yollarını açar, şu ya da bu biçimde teşvik ederler. CHP veya sol siyasetin revaçta olduğu dönemlerde, TRT’nin, edebiyat ödüllerinin hep aynı arkadaşlara verildiğini hatırlayın."
Sorun ödülü bol tutmak, ihsan ve lütfu eksik bırakmamaksa AK Parti, şaşkınlık geçirmekte haksız değil. 'Buysa, neden hala kültürde iktidar değiliz, hepsinin çoktan bizim tarafa geçmesi gerekmez miydi' demeyip de ne diyecekler!
Muhalefete ram olanların akıbeti de sır değil. 'Yazdım bunu bir kenara' notlarıyla fişleniyorlar. Gözdağıyla kalmıyor, hayata da geçtiği, fiili sonuçlar doğurduğu biliniyor bu mimlemelerin.
Hayatları zorlaştırılıyor, haksız rekabete uğratılıyor, kamu desteğinden mahrum bırakılıyor, cezalı ve damgalı diye gözden düşürülüp dezavantajlar yaşatılıyor, yerine göre burunlarından getiriliyor ama onca ezilme ve örselenmeye rağmen hala güçten yana olmuyorlar.
Kısacası; siyasetin ödül-ceza mekanizması, neden tam randımanlı çalışmıyor kültür-sanatta?
Bence soruyu bir de şu şekilde sormadan doğru cevabı bulamayız.
Daha eli yüzü düzgün bir kitap fuarı kuramayanların nesine kültürel iktidar kurmak?
Baksanıza, dini yayınlar fuarını bile siyasete alet edileceği zaman hatırlıyor iktidar seçkinleri. İstismar değeri dışında bir kıymet biçseler, 38 yıllık fuar bu kadar güdük, demode ve geri kalabilir miydi?
Sergilenen duyarlılık, dostlar alışverişte görsüne dönük olduğu için içler acısı halini bilen de, umursayan da, el atan da çıkmıyor.
2016 ramazanında, kurulduğu Beyazıt'ta uğradıktan sonra izlenimlerimi Hürriyet'te şöyle yazmıştım:
"Türkiye Diyanet Vakfı, ana düzenleyicisi. Ve hâlâ yerleşik, oturmuş bir havası yok. ‘Gezici sergi’ tarzında derme çatma bir çadır fuar.
Kültüre gelince kaliteye neden bu kadar kayıtsız hükümet ve belediyeler, anlamak mümkün değil.
Son 14 yılda hayat standartlarında sağlanan ortalama gelişme, semtine bile uğramamış fuarın. Üvey evlat gibi.
35 yıldır hala uluslararası bir nitelik kazandırılamamış...
Daha medeni bir altyapı, daha modern fiziki koşullar hazırlanamaz mıydı?
47 yılda, Frankfurt’tan sonra dünyanın en büyük ikincisi haline gelebiliyor Kahire kitap fuarı. Ortadoğu’nun birincisi...
Darbeye ve Sisi rejimine rağmen dünyanın ilgisi, alakası sürüyor. Organizasyon başarısı örnek alınamaz mı?..."
İlgisi ve düşkünlüğü göstermelik olanlar, kültürde iktidar kurabilir mi hiç?