Erol Taş gülüşü
İnsan, ölümsüzlük iksirini bulamadı ama abıhayat içmiş gibi ömrü uzatan gülmeyi buldu.
Gülmenin faydaları üzerine kitaplar yazılıyor, iyi geldiği şeyler saymakla bitmez.
Kahkaha atmanın gençleştirici etkisi bile olduğu söyleniyor. Yaşlanmaya bağlı kırışıkları azaltıyor, cildin çok daha pürüzsüz görünmesini sağlıyormuş.
Estetik ameliyatındansa ağrısız, acısız gülümsemeyi deneyin. Botokstan ucuz değil, bedava.
'Gülecek hal mi kaldı' derseniz; onun da kitabı çıktı: Ne Haliniz Varsa Gülün!
Gülene hayat suyu, kalbe şifa; gülümsenene ise sadaka yerine geçiyor. Bir tatlı tebessümden daha makbul hediye yok şu cihanda.
Güler yüz, sirke satan asık suratı daima yener.
Gülmenin yararlarını ilk keşfedenlerden biri, Oğuz Aral yönetimindeki Gırgır'dı. Bir zamanların tiraj rekorları kıran kült mizah dergisi. Sloganı şuydu: "Geçim derdini, can sıkıntısını, aşk yarasını, karı-koca kavgasını şipşak keser. Her derde devadır, gırgır da gırgır."
Sonra bilim, sağlık dışındaki işlevlerini de ortaya koydu.
ABD'den Kaliforniya ile Fransa'dan St. Etienne üniversiteleri, sırtlan seslerini ortaklaşa incelemiş.
Çıkardıkları kıkırdama sesleri, meğer sırtlanların sosyal statüsünü gösteriyormuş. Herkes, sürüdeki yerine ve haddine göre, konumu kadar kıkırdıyormuş yani. Kimin sözünün geçtiği, kıkırdamasından anlaşılıyormuş.
Öfkelendiğinde, kızgınlıktan gülenlerimiz yok mu! Öfke kontrolüne etkisi inkâr edilemez.
Sırtlanlarda da gülmenin, bir kızgınlığı dışa vurma biçimi olduğu tespit edilmiş.
Sırtlan gülüşü, yalnızca kıkırdayanı rahatlatıyor fakat. Dinleyeni değil.
Kötü adamların gülüşü de gıcıktır, sinir bozar.
Tipik örneği, Yesilçam filmlerindeki meşhur Erol Taş kahkahasıdır.
Kötü adamlara ilaç gibi geliyor ki, pis pis gülüyorlar.
Kulak tırmalayan kıkırdamalar, dinleyenlerdeyse kimya bozar.
Kıkır kıkır, küstah ve alaycı gülüşmeleri, gerçek hayattan da tanırsınız.
İzlerken 'son gülen iyi güler, gül bakalım sen' hissiyle dolmaz mısınız?
'Çok gülen çok ağlar' sözü, ne kadar doğru?
Cemal Süreya'nın şiirine ödünç aldığı bir dizedir: "Ağlarım aklıma geldikçe gülüştüklerimiz."
Hayat bazen yüzümüzü güldürür, bazen ağlatır. Bize ne yapacağını, önden görebilir miyiz? Şimşek çakmadan gök gürlemez. Yağmur, çoğu kez 'geliyorum' der.
Ateşe su konması istenmişse, yaptırılan hazırlıktan çay demlenip içileceğini anlarsınız. Laf dinlemeyen Merkez Bankası ve TÜİK başkanlarının değiştirilmesinden, yapılan hazırlığı çıkarabileceğiniz gibi.
Cezaevinden katil salmanın neye kapı açacağını öngörmek için, kahin ya da falcı olmak gerekmiyor.
Manisa Saruhanlı'da, yattığı cezaevinden çıkarıldıkça birini öldüren Necati A., salgın tahliyesinde üçüncü eşini de öldürmekten tutuklandı.
Yanına kalanlar, kıs kıs daha nasıl gülsün ceza adaletimize?
Bir yerde suç çeteleri güçleniyor, kahkaha atıyorsa devlet ciddiyeti zayıflıyordur. Son örnek, Ülkü Ocakları eski Genel Başkanı Sinan Ateş cinayeti. Arkasından kirli ve karanlık bir ilişkiler ağı sırıtıyor. 10 kişi tutuklandı; özel harekat polisi, cinayetten aranan uyuşturucu çetecisi ve cinayetten girdiği gibi çıkmış parti il yöneticisi ile milletvekili adları geçiyor. Cinayetin, davulla zurnayla gelmediğini kim söyleyebilir?
Rahmetli Levent Kırca'nın Olacak O Kadar skeçlerinden anımsayacaksınız; 'güleriz ağlanacak halimize' durumu. Yerlere yatıran 'gül gül ölürsünüz' gülüşü değil, acı acı gülmek bu.
Marx, bugünlerimizi görse büyük olayların tarihte iki kez tekrarlandığını ama ilkinde trajediyken ikincisinde fars olarak, şaka gibi yaşandığını yine iddia eder miydi? Ne ikincisi, bizde bu kaçıncı trajikomedi.
Bu sırada İçişleri Bakanı Soylu, ettikleriyle İmamoğlu'nu nasıl terlettiğine gülüyor.
Binbir çeşidi var gülmenin. Gevrek gevrek gülüşler de dahil.
En grotesk, en kaba güldürü dahi gülünçlüğünü kaybetti. En hınzır karikatür, komiklikte gerçeğimizle yarışamıyor. Gülün hadi, gülebilirseniz.
Hiciv üçlemesi olarak tasarlamıştım; şiiri alaya bozan hezel tarzındaki ilk iki kitabım basılmıştı: Sıkıyönetici Buhran ve O Kadar da Uzun Boylu Değil.
Üçüncü taşlama ise yolda: Efsane Bitince Parodisi Başlar/ Asılın Kahkahalara Heyamola!
Can Bonomo'dan, vodvil havasında bir şarkıyla katıla katıla bitirelim öyleyse.
Minel Aşk ve Minel Garaib:
"Deliler sunar ilmini tepside/ Ozanlar dirilir otopside/ En doğrusu da olur tam aksi de/ Her şey bambaşka bu galakside /Vay vay vay, vah vah vah/ Hi hi hi, ha ha ha..."