Erdoğan’ın düzeltmesi iyi ama yetmez
Siyasete antidemokratik müdahaleler vardı, başörtüsü ve Kürtçe konuşma yasakları da. AK Parti’ye kapatma davası dahi açılmıştı. Vesayetçi baskı ve dayatmalar gırla gidiyordu.
Demokratikleşme reformları, açılımlar bunları aşmak için başlatıldı.
Fakat AK Parti’nin, hak ve özgürlükleri genişletme vaadiyle başta desteğini alıp bilahare pişman etmediği kimse kalmadı.
Destek verdiğine vereceğine pişman edilenlerden biri de Sezen Aksu’ydu.
Neyse ki Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘Minik Serçe’ ve sevenlerinin gönlünü almak için sözlerini kısmen geri aldı ve yumuşattı.
Kısmen düzeltmesi, hiç düzeltmemesinden iyidir ama yeter mi, yetmez.
Cuma sonrası camide “gerekirse o dilleri koparmak görevimizdir” demişti.
NTV’de sorulduğunda ise ‘dil koparma hitabının muhatabının Sezen Aksu olmadığını, esasen kimseyi şahsen de hedef almadığını’ söyledi.
Oysa yöneticilerin, hiçbir surette dil koparmak gibi bir görevi yoktur. Hakkı ve yetkisi de. Yargının da yetkisinde değil. Kanunda yazmayan cezayı, gerçekten işlenmiş en ağır bir suça bile kesemezler.
Dediğim gibi, yine de başlangıç için iyidir.
Umarım “dine, milli iradeye saldırı var” kızıştırmaları biter de mağduriyet sırası, nihayet iktidardan halka gelir.
Ekmek kuyruklarındaki halka. Elektrik ve doğal gaz faturasını ödeyemeyenlere. İşsizlere. Eve ekmek götüremeyenlere. Zam yağmuru altında sıkışan, geçinemeyen, gelecek umudu ve hayallerini kaybeden, hayat pahalılığında mahsur kalanlara. KHK mağdurlarına. Haksız yere içeride yatırılanlara. Poliste işkence ve kötü muamele görenlere. Yargısız infaz kurbanlarına. Adil yargılanma hakkı ihlal edilenlere...
“Onu konuşma bunu konuş, gerçek sorunları bırak uyduruk olanlara bak” devrinin sonu, yeni bir başlangıcın miladı olsun.
SEZEN’E SIRA GELENE KADAR
Bir umudun peşinden” gidip, Türkiye’yi demokratikleştireceğine inanıp reformlara, açılımlara destek verenleri, AK Parti pişman etti. Doğru.
Ama bir tur da kendileri pişman etmek için kapıda bekleyen müzmin muhalifler, umuda hiç şans vermemişti.
Hak ve özgürlüklerin genişletilmesini istemeyen, deneyenlere karşı antidemokratik baskı ve dayatmaları savunan, yasaklar ve ayrımcılıkların devamından yana duranlar, AK Parti’nin en büyük velinimetleriydi.
AK Parti’nin ve Türkiye’nin buraya gelmesindeki katkıları, ‘Yetmez ama Evetçiler’in yanılgısından kıyaslanmayacak kadar fazladır. Çoğunu onlara borçluyuz, paylarını unutmasın, kızmaya kendilerinden başlasınlar.
Onlar yasakçı, vesayetçi, hak ve özgürlük karşıtı olmasa AK Parti bugünleri göremezdi. Kendi haksızlık, ayrımcılık ve dayatmalarına kılıf da bulamazdı.
Bugün faili olduğu ayrımcılıklara dün uğrarken AK Parti’yi destekleyenleri suçlayanlar, dünkü ayrımcılıkları savunanlardır.
Çok matahmış gibi, bozulan eski düzenlerinin hesabını soruyorlar bir de.
Her hesabı gördüler, kendileriyle hesaplaşmaları da bitti, sıra Sezen Aksu’yu günahlarıyla yüzleştirmeye mi geldi?
Demokratikleşmeye şans verip eli boş dönenlere, AK Parti ne zaman bir darbe vursa iki darbe de bunlar vuruyor; AK Parti’nin doğrusuna bile karşı çıkmakla övünenler.
AK Parti pişmanları, menfaatleri kesildiği için ters düşüp iktidarın hışmına uğramakla da suçlanıyor. Dün maruz kaldığı ayrımcılıkları, yasakçılıkları bugün kendisi yaptığı için iktidarla ters düşüp tepkisine hedef olmamışlar gibi.
Evet pişman edilenler, kimi AK Parti kadroları hakkında yanılmış olabilir. Ama hak ve özgürlük isteklerinde yanılmış değiller, bedelini ödeme pahasına da aynı şeyi istiyorlar hala.
Bugünün yanlışları, dünkü düzenin yanlışlarını doğru yapmıyor yani.
Aksine, bugünü dünün yanlışları doğurdu. Katkılarını inkarla kendilerine haksızlık ediyorlar, bu başarı takıntılı muhaliflerindir.