Ekonominin uçtuğuna inanmıyormuş Diyanet
Şeytan ayrıntıda gizliymiş yine, detaycı bir arkadaşım uyarmasa benim de gözümden kaçacaktı, Diyanet'in faiz fetvasında ekonominin geleceğine dair cesur bir tahmin de yürütmüş hocalar.
Hem de ne tahmin!...
Şu satırları, arasında ve arkasında saklı varsayımlarla birlikte tekrar okuyun:
"Bir zaruret bulunmadıkça, İslam'da faiz almak da vermek de caiz değildir, kesin olarak haram kılınmıştır...Oysa TOKİ projelerinde, peşinat haricindeki tutar kamu bankaları tarafından kredilendirilmekte olup devletin bu borçlandırmadaki amacı faiz geliri elde etmek değil, aksine ödeme güçlüğü içindeki vatandaşının ev sahibi olmasına yardımcı olmaktır...Bu projelerde, devletin verdiği borçtan kar etme amacı olmadığı gibi, aksine peşin verdiği paranın yıllar sonra daha düşük değerde tahsili söz konusudur. Dolayısıyla İslam'ın haksız kazanç saydığı ve şiddetle savaş açtığı faiz, bu sosyal konut projelerinde gerçekleşmemektedir...Belirtilen niyet ve amaçlar doğrultusunda bu projelerden yararlanarak ev almak caizdir, faizli işlem kapsamında değildir."
Kesin haram kılınan faiz, hangi hal ve şartlarda, nasıl caiz olabiliyormuş; şimdi bir daha üstünden geçelim mi?
Zaruret olacakmış...
Kamu bankası verecekmiş...
Paradan para kazanma yani kar amacı güdülmeyecekmiş...
Niyet ve amaç önemliymiş, sonuçta onlara bağlıymış...
Bingo! Ben de sizin gibi tam olarak bu kriterlere takıldım.
Yine sizin gibi, haram faizi bile helal yapan zaruret kriterinin, sağlık mecburiyetinden oturarak namaz kılması gerekenler için camilerde tutulan tabureler yasaklanırken niye hatırlanmadığını da merak ettim?
Garip gurebayı ev sahibi yapmak kadar inşaat piyasasının çarklarını döndürmeye de yardımcı olan, ön açan bir izin, faiz fetvası.
'Yok mu bir oluru, kolaylaştırsanız' sorusuna, 'yeter ki niyet halis, amaç düzgün olsun' şartıyla büyük kolaylık sağlanıyor, oluru gösteriliyor, faiz haramına bile istisna getiriliyor da...Zorunluluktan oturarak namaz kılacakların camiye gelme niyeti niye halis, amacı niye düzgün kabul edilmiyor? Faizle ev satan müteahhitlerde görülmeyip namaza gelenin niyetinde görülen nasıl bir bozukluk ve fesat var ki camileri kiliseye çeviriyor diye tabure izni kaldırılıyor?
Şu dahi geldi aklıma; kamu bankası, zararına kredi kullandırıyorsa orada haksız kazanç nasıl olmaz? Zararı kim karşılayacak? Açık, kimin kesesinden kapatılacak? Evi alan başkası, satan başkası ama faizi, TOKİ projesinin yanından bile geçmeyen günahsız vatandaşa ödetiliyorsa haksız kazancın daniskası sağlanmıyor mudur?
Hepsini ben de düşündüm, evet. 'Adamına, yerine göre hukuk uygulamalarından yakınırken başımıza bir de adamına, yerine göre fıkıh mı, fetva mı çıkacak' bahsi dahi geçti aklımdan.
Fakat ne yalan söyleyeyim, soğanın cücüğünü ıskalamışım.
Tam şurası: "Bu projelerde, devletin verdiği borçtan kar etme amacı olmadığı gibi, aksine peşin verdiği paranın yıllar sonra daha düşük değerde tahsili söz konusudur."
Vay vay vay!..Yani Diyanet, milli paramızın kur ve enflasyon karşısında değer kaybedeceğine, ekonominin kötü gideceğine kesin gözüyle bakıyor. Satın aldığı beklenti bu.
Din İşleri Yüksek Kurulundaki muhterem hocalar; hangi finans mütehassıslığı, hangi iktisat uzmanlığıyla bu cümleyi kurdu bilmiyorum. Belki de sezgi ve hissiyatları kuvvetlidir. Ancak, ekonomi için parlak bir gelecek öngörmedikleri açık.
Paramızın şahlandığına, ekonomimizin kanatlandığına fetva makamı da inanmıyormuş. Kırk yıl düşünseniz, faize şartlı izin veren bir fetvadan bunu çıkaracağınız aklınıza gelir miydi?
Pandispanya gazetesinde onur istifaları
Fısıltı gazetesi gibi bir deyim pandispanya gazetesi; yalan ve uydurulmuş haber yayanlara, kek kabartır gibi köpükten balon üfürenlere deniyor.
Kara propaganda aygıtına dönen bizim pandispanya gazetelerini kastetmiyorum, yalanları çıktı diye tınacak değiller. Pişkinlikte üstad-ı azamlığa yükseldi yükselecekler...
Fakat kim derdi ki propaganda görevinde bizimkilerden aşağı kalmayan İran pandispanyaları, gün gelecek ciddi sarsıntı geçirecek? Hiç bekler miydiniz?
İran devlet televizyonu IRIB’de çalışan üç kadın sunucunun görevi bıraktığı, kaç gündür yankılanıyor.
Ukrayna uçağı yanlışlıkla düşürülmüş, ardından gerçek saklanmış, halka ve dünyaya yalan söylenmiş, skandal facia acemice örtbas edilmek istenmiş ama bu bile becerilememişti. İşte bu son korkunç yalana alet edilen ve utanca boğulup zorda kalanlar tepki olarak istifa ediyor.
İranlı sunucuların onurlarını kurtarma çıkışları bizde de pek hoşa gitti, medya sitelerinde sevinçle karşılandı.
Hatta Guardian’dan rivayete göre, Kanal 2’nin ünlü yüzü Gelare Jabbari, “İnsanlarımızın öldürülmüş olduğuna inanmak benim için çok zor. Bunu geç fark ettiğim için beni bağışlayın. Ve 13 yıldır size yalan söylediğim için beni affedin” notu da düşmüş Instagram’a.
Zahra Khatami ile Saba Rad gibi iki TV kıdemlisi daha özür dileyerek geri dönmemek üzere ekrandan çekilmişler.
Kıssadan hisse; pandispanya gazetelerine güven olmaz. Kaderlerinde yazar ki ‘her pandispanya bir gün çöküşü tadacaktır.’ O gün, süper yalanların bile taşınamayacak hale geldiği, vicdan ve haysiyet eşiklerinden taşa taşa kalan son tahammülü de aştığı gündür.