Ekonomi yalancıktan iyileşirdi sanki
Hak savunucuları, 'casuslar yakalandı' gibi gösterilmişti.
Büyükada Davası'nda hak, 6 yıl sonra yerini buldu. 11 sanığın 11'i de beraat etti. Karar, önceki gün kesinleşti. Olan olduktan sonra...
Meğer 15 Temmmuz darbe girişiminin arkasını getirmek için toplanmamışlar. Casus veya terör örgütü üyesi filan da değillermiş.
Yok yere karalandıklarıyla, hapis yattıklarıyla, mahkeme kapılarında süründürüldükleriyle kaldılar.
Hak savunucularını yargısız infaz eden onca manşet yalan çıktı, kimse üstüne alınmadı bile. Yalanlarını sahiplenmedi, ortada bıraktılar.
Nasılsa maksat hasıl oldu, istedikleri paranoyayı yarattılar. İftiraymış, suçmuş, zulümmüş, masum insanların hakkına girmekmiş, kötülük etmekmiş...
Gerçek, kimin umurunda!
Yarın, Osman Kavala da tüm suçlamalardan aklanıp hapisten çıkarsa farklı tepki beklemeyin.
Kızıl Soros, darbe planlayıcısı ya da ajan diye yargısız infaz eden manşetler; Kavala'ya 'pardon' bile demeyecek.
Su gibi yalan söylemekte ve çok rahat inanmakta sıkıntı çekmeyene; yalanmış, doğruymuş fark eder mi?
Gerçek, umurlarında değil. Daha yüce bir davaya hizmet ediyorlar; dini kurtarıyor, vatanı savunuyorlar.
Can Atalay, hapisten TİP milletvekili seçildi. Seçime girmesine yasal engel yoktu, seçildikten sonra bırakılmasıysa yasa emri.
İşe gelmeyince kim takar, uyulmuyor.
Sonra da ekonomiyi, kötü yönetim değil dış güçler batırdı, deniyor.
Yeni Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek, yalanladı bunu. Batağın sorumluları arasında, akılcılıktan uzaklaşmak kadar kuralsızlık da varmış. Yani keyfi yönetim...
Şimşek, yalan dünyanın sonuna geldiğimizi deklare etti. Gerçekler dünyasına, rasyonel politikalara dönmeden bu enkazın altından kalkamazmışız.
Tutarlı, öngörülebilir, uluslararası normlara uygun ve kurala dayalı bir yönetimin şart olduğunu o söylüyor.
Başka çıkar yol kalmamış.
Bizi bu çıkmaza sokan, dış güçler değilmiş demek. Tutarsızlık, öngörülemezlik, akılcılıktan uzaklaşmak, uluslararası normlara aykırılık ve kuralsızlıklarmış.
Hukuk güvencesi olmayan yere yatırımcı gelmez, para kaçar diye yıllarca uyarıldı oysa yönetenler.
Adaletle oynayan, fakirin ekmeğiyle de oynuyormuş. Anlamayanlar da yaşayarak öğrendi. Ama olan olduktan sonra.
Yoksullaşmamızın, hukuksuzluklarla doğrudan ilgisi varmış demek.
Türkiye Yüzyılı başlatmak için oy istenmişti. Çoğunluk inandı, verdi. Seçimden sonra bu kez de milletten, sabra devam isteniyor.
Kasa boş, para suyunu çekmiş, şahlanamıyormuşuz yine. Acilen acı reçete ile kemer ve diş sıkmaya başlamamız gerekiyormuş.
Fakat kurallar hâlâ herkese eşit uygulanmıyor. Kanunda yazılana uymaya, haksız tutuklananlardan başlanmıyor.
Odanın ortasında koca bir fil var. İktidar, konuşmak istemediği için yokmuş gibi yapıyor.
Yalan manşetler, sahipsiz. Milleti kandıranlar, kandıran kendileri değilmiş gibi yaptıkça ne desen boş.
Ekonomiyi düzeltmeye, hukuktan başlanmadıkça kime, ne anlatacaksın!
Laf kıtlığında asma buduyoruz işte.