Dünyaya yönetici seçiyormuşuz gibi havalar
Kâinatı, Gavs yetkisiyle kimin yönettiği belli; isterse saman balyalarını meleklere de taşıtabilirmiş ama sevabını kazansınlar diye sofulara taşıtmayı tercih eden bir mübârek, Menzil Köyü'nde oturuyor.
O rütbe ve kadro dolu, geriye dünyayı kimin yöneteceğini seçmek kalıyor.
Buna, Türkiye'deki seçimlerde bizim karar vereceğimize dair güçlü bir inanış var.
İktidar, hem asrın yıkımının altından dünyanın yardımı olmadan kalkamayacağımızı söylüyor hem de dünyanın liderliğine oynuyor.
Depremde yüzyılın yıkımına uğradık diye iktidarın, başa güreşmekten vazgeçebileceğini düşünmüştüm, yanılmışım. Hedef küçültmediler; durmak yok, büyük konuşmaya devam ediyorlar.
Bugün para yardımı toplamaya çıktığımız dünyayı, yarın yönetme iddiasını aynen koruyor iktidar propagandası.
Bunu, Türkiye Yüzyılı'nı başlatarak yapacak.
İşlerin bizden sorulacağı, dünyada iktidarımızın borusunun öteceği çağın başındayız demek.
Allah'ın izniyle TOGG'un lastikleri, Avrupa'nın yollarına değip insansız savaş aracı Kızılelma, semalarında uçtuğunda başlayacak yüzyılımız. "Eyvah, çılgın Türkler geliyor" diye tutuşup ne yapacaklarını bilemeyecek dış güçler, Cumhurbaşkanı Erdoğan müjdelemişti.
Dünya liderliğimizin enkaza gömülmediğini hatırlatmak için Erdoğan, bir Bayraktar Kızılelma'nın önünde' poz verdi.
AK Parti Sözcüsü Çelik de Türkiye Yüzyılı'nın işaret fişeği olarak paylaştı bunu.
Alametler belirdi, vakit tamamdır, dünya liderliğine hazırız; devrimiz başladı, başlayacak...
Son iki şey kaldı.
Türkiye'yi yönetmeye talip olan mı, dünyayı yönetmeye talip olan mı? Halkın, küçük düşünmeyip seçmişken büyüğü seçmesine, doğru seçimi yapmasına bağlı.
Bir de liderliğini üstlenmemiz için dünyanın, pamuk ellerini biraz cebine atması gerek.
Erdoğan; eriyen Merkez Bankası rezervlerimizi, dostların desteğiyle tekrar yükselttiğimizi söylemişti. Suud, Emirlikler, Katar, Rusya ve benzeri dostlardan gelen emanet, borç paralarla yani.
Şimdi ABD'den İngiltere, Almanya ve Fransa'ya; Hans'la George'un diyarında da yardım topluyoruz. Depremde nasıl yıkıldığımızı görürlerse gayrete gelirler diye, altında kaldığımız enkaz görüntülerini dünyada dolaştırıyoruz.
Böylece onlardan toplayacağımız milyar dolar yardımlarla ayağa kalkıp onlara hükmetme sorumluluğunu üstlenebileceğiz. Malum ya ABD, Almanya, Fransa'da Hans'la George aç ve açıkta, yiyecek ekmek bulamıyor, tarafımızdan kurtarılmayı bekliyorlar.
Dış güçler, paralarıyla bize yönettirmek istiyor kendilerini.
Hamdolsun o kadar tuzu kuruyuz ki, bazıları ne yapacağını şaşırdı. AK Parti'nin, Yeniden Refah'la HÜDA PAR'ı ittifaka katmasını, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü övüyor. Bu toz pembe rüyada kimse de uyarmıyor; 'o görev, partilerin ilişkilerine karışmana izin vermez, senin işin değil, ne yapıyorsun arkadaş' diye.
Gelin de Berat Albayrak'ı anmayın. At izi, it izine karışmıştı; Hak ile batılı ayırmak zorlaşmıştı. Üç yıl öncesi böyleydiyse bugünkü durumu ne anlatır?
AK PARTİ'NİN MİLAT AÇMAZI
"Ekonomimizi büyüttük, demokrasimizi güçlendirdik, yasakları ortadan kaldırdık, Türk dış politikasına özgüven ve itibar kazandırdık. Şu anda kişi başı milli gelir 10 bin 650 dolara yükseldi" diyorsunuz da...
Millet şahitlik eder mi?
Esad'la, Sisi'yle ipleri koparıp atmamanız gerektiğini, bir Japon atasözüyle anlamanız 10 yıl sürdü.
Bugün geri döndüğünüz yanlış yola, 10 yıl önce girdiğinizde ise kişi başına gelir 12 bin 500 dolardı.
"Müslüman, aynı delikten iki defa ısırılmaz. Ülkemizi afetlere dayanıklı hale getirmekte kararlıyız.14 Mayıs seçimlerinde yeniden yönetme sorumluluğunu üstlendiğimizde kentsel dönüşüm, ilk ve taviz verilmez maddemiz olacak" diyorsunuz da...
Milletten ilk kez mi iktidar istiyorsunuz, 20 yıldır CHP mi yapmadı bunları?
Hatay'da depremzedelere: "Ana muhalefetin 11 büyükşehir belediyesi var, nerede bu belediyeler, acaba buralara uğradılar mı; burası CHP'li demedik, biz 'bunlar da bizim vatandaşımızdır' dedik" diyorsunuz da...
Halk, öyleyse CHP adına mı helallik istediğinizi ve kimin depremde nerede olduğunu bilmez mi; ayrımcılığı sözünden tanımaz mı?
AK Parti o kadar çok ilan etti ki, geçmişe sünger çeken milatların kuyruğu iyice birbirine dolandı artık. Kendisi bile içinden çıkamıyor.