Dünya askısına da mı ekmek çıkarıyoruz?
Dün Resmi Gazete’de, iki zıt Cumhurbaşkanı kararı çıktı.
Biri; buğday, arpa ve mısır ihtalatında yüzde 25’le 45 arasındaki gümrük vergilerini 2021’e dek sıfırlıyor.
Diğeri ise Toprak Mahsulleri Ofisi’ni, Suriye’den başlayarak muhtaç ülkelere ve oralardaki ihtiyaç sahiplerine unluk buğday ve kuru bakliyat yardımı yollamakla görevlendiriyor. Hazine kesesinden 100’er tona kadar buğday ve 10’ar tona kadar da yeşil mercimekle nohut hibe etmek şeklinde.
Anadolu Ajansı; ithal buğdayda vergi sıfırlamasını, bir önlem olarak sunuyor. Ekmekte kıtlık başgösterme tehlikesine karşı.
Rusya gibi üreticiler, salgın nedeniyle tedbiren buğday ihracatını kısıtlamaya gidiyormuş. Çin gibi tüketicilerse dünyanın buğdayını çekip halkına yedirmeye...
Darlık çekmeyelim diye de iktidar, ithal buğday tedarikinde vergiyi geçici kaldırmış.
Yani hem ekmeğimiz kıtlaşacakmış gibi tedbir alıyoruz. Hem de bolmuş gibi muhtaç ülkelere yolluyor, ekmeğimizi bölüşüp paylaşıyoruz.
Bu da bizi bir sıralamaya göre dünyanın en yardımsever dördüncü milleti, bir diğerine göre de ikincisi yapıyor.
İktidar ve taraftarları, ‘gönlümüz zengin, bize yakışır’ diye bakıyor.
Muhalefetse şöyle eleştiriyor:
“Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu; kendi himmete muhtaç bir dede, nerede kaldı başkasına himmet ede...”
Kimilerinin aklına, “Eve farz olan camiye haram” gibi ecdat öğütlerini çağrıştırdığı da oluyor. ‘Kendi zaruri ihtiyaçlarını karşılamak, başkasına yardımdan önce gelir’ manasına.
Hatta “Eli sıkı olma, ölçüsüzce eli açık da olma; sonra kınanacak, kendi kendine hayıflanacak duruma düşersin!” mealinde ikaz eden ayet bile var. (İsra 29)
Şunu hatırlatıyor...
“Salgında 70 bilmem kaç ülke bizden yardım istedi, şu kadarına tıbbi malzeme yolladık, ABD’ye kaç uçak yardım kaldırdık, kendimize yettiğimiz gibi dünyaya da yetişiyoruz” deniyordu.
Sonra ABD’nin Ankara’daki sefiri kalkıp, devlet hastanelerimizin ABD ilaç firmalarına birikmiş borcunun 230 milyondan 2 milyar 300 milyon dolara çıktığını söyledi. Ödenmezse satışı kesecekleri ihtarıyla. Şaşakalmadık mı!
Hem ülkesinde hem dünyada askıya ekmek koyan var mıdır bizden başka?
Sayarsanız, büyüklüğün şanından...
Hem yokluk korkusundan parasıyla ithal edecek buğday topluyoruz. Hem dışarıya buğday yardımı dağıtıyoruz.
Güçlü Turkiye’nin nişanelerinden olamaz mı?
Aynı anda hem askıdan ekmek alan, hem askıya ekmek veren el yapıyor gerçi bizi.
Zorumuz ne! “Veren el, alan elden üstündür” hadisindeki durumu eşitlemek mi? Bunun tevilini bilemedim.
MİT ve Genelkurmay Özdağ’a ne diyor?
Programcının anlattıklarından ögrendik ki...
Yayına çıkma talebi Özdağ’dan gelmiş. Bir hafta hazırlanmış programa. Öncesinde de ‘patlatacak bir bombası’ olduğunu haber vermiş.
Özdağ’ın ağzından duyduk ki...
Daha önce bu bombasını lideri Akşener’le de paylaşmış. Devletin iki güvenlik kurumunu kaynak göstermiş. Akşener bilahare, o kurumları aradığını ama bilgiyi yalanladıklarını kendisine aktarmış. Yine de çekmiş pimi.
Abdülkadir Selvi’nin verdiği arka plan bilgisinden de öğrendik ki...
Özdağ’ın kaynak gösterdiği o kurumlar, MİT ve Genelkurmay’mış. Akşener’in doğruluğunu araştırmak için aradığı isimler de Hakan Fidan’la Hulusi Akar.
Geriye şu sorular kalıyor...
Özdağ, Kavuncu ve Akşener konuştu ama Fidan’la Akar susuyor. Neden?
Muhalif siyasileri fişliyor, aleyhlerinde kullansın diye de rakiplerine fısıldıyorlarmış gibi bir zan altında bırakılmıyor mu MİT ve Genelkurmay?
Ellerinde somut bir bulgu olsa soluğu savcıda almaları gerekirdi. Akşener’e ellerinde istihbari bir duyum olmadığını bildirdikleri de doğruysa...Adlarına sahte fiş üretilerek, fişleme yapıyor ve el altından karalama kampanyalarına servis ediyor durumuna düşürülmüş olmuyorlar mı?
Düzmece ve uydurma değil de o fiş gerçekse daha fena. Devlet istihbaratı, muhalif siyasileri yasadışı ve gayriresmi güvenlik soruşturmasından mı geçiriyor?
Kişisel verilerin korunması kanunundan lekelenmeme hakkına...Suçun şahsiliğinden hakkında kesinleşmiş yargı kararı olmadan kimsenin suçlu ilan edilemeyeceğine kadar...Hukuk ayaklar altında.
Geçiştirilemez bir skandalla karşı karşıyayız.
Bu kadar ucuz mu?
Siyasi tasfiye operasyonuna alet ediliyorlar. Bir parti içi hesaplaşmaya adlarının karıştırılmasına MİT ve Genelkurmay sessiz mi kalacak?
Bir savcı, ihlal ettiği kanunların hesabını Özdağ’dan sormayacak mı?