AK Parti, bir dezenformasyonla mücadele yasası hazırlıyor, eli kulağında.

Komisyon Başkanı Hüseyin Yayman, düzenlemenin amacını birkaç gün önce anlatmıştı.

Amaç, muhalefeti susturmak kesinlikle değildi. Aslında muhalefeti de yanıltıcı ve yönlendirici algı operasyonlarından koruyacaklardı.

Sahte hesapları, yalan haberleri, karalama siyasetini, nefret suçlarını, hedef göstermeleri, manipülasyonları ortadan kaldıracaklardı, o kadar.

Bu yasayla sosyal medyada gerçeği ve kullanıcıların gerçek kimliklerini ortaya çıkaracaklardı.

Kim istemez!

Daha yeni trol tacizine uğramıştı, Meclis Başkanı Şentop’un da buna çok sevineceğinden emindim, sabırsızlıkla bekliyor sanmıştım.

“İç operasyon” demişti, bu konuyu kapatmayacaktı. Fakat nasıl olduysa akşamına kapandı.

Krizi tatlıya bağladıklarını da saldırgan trol, bizzat duyurdu.

Cumhur Frankfurt adlı trolbaşı, Şentop’u arayıp özür dilemiş, kendisine sataşmak için kimseden emir almadığını da eklemiş, o da büyüklük gösterip özrünü kabul etmiş.

Kol kırılmış, yen içinde kalmış yani.

Oysa Şentop, kendisine saldıran trolün sahibini herkesin bildiğini, yine de “vekil arkadaşlar”ın “sahibi ile görüş’ önerisini reddettiğini söylemişti.

Kendi aralarında konuşup kapatmayı doğru bulmuyordu. Siyaset şeffaf ve dürüstçe yapılmalıydı, gizli kapaklı değil. Hile ve numaralara karşıydı.

Anlaşılıyordu ki; AK Parti’de ayrı trol örgütlenmeleri bulunuyordu, çetelere ayrılıyorlardı, sahipsiz olan yoktu, iç hesaplaşmaları vardı ve her tetikçi sahibiyle tanınıyordu.

Buna ‘şeffaf siyaset’ denemeyeceği için de Meclis Başkanı, içlerindeki kayıt dışı siyasi aktörlere ve onları azmettiren trol ağalarına kılıç çekiyor zannetmiştim.

Yanılmışım... Trol kendilerindense, ensest bir saldırıysa üstü kapatılmaya devam edecek demek. Yasayla vaat ettikleri gibi çetesi ve ağası, ortaya çıkarılmayacak.

Aile içi saldırılarda dezenformasyon, kendi yöntemleriyle ortadan kaldırılacak. Kimin gücü kime yeterse kanunu çalışacak, Meclis’ten geçen kanun değil.

Trollerle mücadele böyle mi olurmuş!

Senin trolün-benim trolüm ayrımcılığı yapılacak, adamına göre muamele edilecek. Buna da trollerle mücadele mi denilecek?

Hey gidi dezenformasyonla mücadele yasası hey! Düzenleme kime ve neye karşı işletilecek bu durumda, bilin bakalım!

ZAVALLI NGİLTERE BAŞBAKANI!

Duymuşsunuzdur...Salgında, hükümetinin koyduğu kapanma tedbirlerine uymayıp evinde çaktırmadan lebalep parti verdiği belirlenmişti. Hükümetine bağlı polis de Başbakan Johnson’a para cezası kesmişti.

Onun tepkisi ne mi olmuştu?

Hayır! ‘Size ne, kuralı ben koydum, ben çiğnerim’ diyememişti.

Ne bir polis ne bir müdürünü görevden almış ya da sürmüştü. Başbakan’ına itaatsizlik, terbiyesizlik, polis vesayeti kurmak veya darbeye teşebbüsten tutuklatıp yargılattığı da yoktu.

Yahu, had bildirip kimseyi azarlayamamıştı bile.

Ya ne! Üst üste özür dilemişti.

Yine de yakayı kurtarabilmiş değil.

Parlamentoda, yalan söyleyip parlamentoyu yanılttı diye üstüne gidiliyor.

Muhalefet, “utanması olmayan bir adam” diye istifasını istediği gibi...

Kendi partisinden milletvekilleri bile “göreve uygun olmadığı” gerekçesiyle Başbakanlığı bırakmaya çağırıyor.

Fırsatçı İngiliz gazeteleri de bu tepkileri manşetten indirmiyor.

‘Yapılır mı, düşman başbakanına yapılmaz bu, altı üstü iki lebalep ev partisi’ demiyorlar.

Hem seçilmiş başbakan olacaksın hem de ağzını açıp bu yaygaracıları paylayamayacaksın. Milli iradeye hainlikle, devlet düşmanı gibi konuşmakla filan suçlayamayacaksın, vah vah...

Allah kimseyi Johnson’ın durumuna düşürmesin, acırsın haline.

Kuralların, kural koyucuları da bağladığı; yönetici ve kanun uygulayıcıların bile kanunun üstünde olamadığı rejimlerde nasıl olurmuş görüyoruz işte.

İngiltere’de başbakan olacağına, bizde iktidar trolü ol, daha iyi. En azından bir dokunulmazlığın olur.