Davanın boyadığı gözler açılırsa
Abdurrahman Dilipak; "seçimde karar verirken yolsuzluk, rüşvet, torpil, yalancılık açısından" değerlendireceğini söylüyor.
Dava açısından bakmayacak yani. Zaten bunlara göz yuman, izin veren bir dava da olmaz. Suç davası değilse tabii.
Yusuz Ziya Cömert, bu işlere alet edilen davanın ne menem bir şey olduğunu, Karar'da yazmıştı geçen. "Konvertibıl dava" başlığıyla. Okumadıysanız öneririm.
Beyazıt Meydanı'ndaki tekbirlerin, siyasetçilerin cebine nasıl sermaye olduğunu anlatıyor yazı.
Ya da Konya eyleminde yediğiniz copun, kime ihale kazandırdığını...
Veya Sultanahmet Meydanı'nda açılan pankartın, kimin gemisine yelken yapıldığını...
Yahut da Sakarya'da atılan 'tek yol İslam' sloganının, hangi araziye emsal artışı sağladığını...
Necip Fazıl'ın "bu dava hor, bu dava öksüz, bu dava yetim" dizesindeki yerinde durmuyor artık. Naylonu yapılmış davanın, işporta tezgahında satılıyor.
Dava bir kere "konvertibıl" olunca bozdurup paraya, yata, kata, imar rantına, tüyü bitmemiş yetim hakkını yağmaya, çökme ve peşkeş aracına dönüştürülebiliyor.
Hatırı ne kadar büyük ki davanın fedaisi, savunucusu eksik olmuyor yine de. Neye tahvil edilirse edilsin, hangi haksızlığa ve hukuksuzluğa çevrilirse çevrilsin...
Fakat sorsan, davaya adananlar da yolsuzluk, rüşvet, torpil ve yalancılığa karşı oy kullanacaklar.
Bu durumda... AFAD'la Kızılay, CHP'li belediyelere bağlıymış; çadır dağıtımından Altılı Masa sorumluymuş; çöken âfet yönetiminin hesabı da sandıkta Kılıçdaroğlu'ndan sorulurmuş gibi gösterenlerle aynı oyu mu verecek Dilipak?
Hayır, pek öyle anlaşılmıyor dediğinden.
Dava gözlüğü takmıyor, çıkarmış. Yoksa dava açısından değerlendireceğini söylerdi.
O gözlükler, toprağı tutsa altın eden simyacı sihrine sahip. Karayı aklıyor. Gaddarı mağdur, suçluyu kurban, iktidarı muhalefetmiş gibi gösteriyor.
Dava için çalışanlar; yolsuzluk, rüşvet, torpil ve yalancılığı göremiyor değil.
Acımasızca imar yolsuzluğu yapan müteahhitlerden, kıyıları talan eden paranın kudretinden, muhalefet belediyelerinde dönen rüşvetten, 80 yıl önce tek parti dönemindeki torpil ve kayırmacılıktan az mı şikâyet ettiler!
Bunların varlığını, dava gözlüğüyle bakanlar da kabul ediyor.
Yalnız, güya davaya baş koyanlar, sorumluyu hep karşıda görüyor. İktidarlarının karşısında.
Peki ya davayla boyadıkları gözler açılır da bir anda sorumluyu iktidarda görürlerse mi!
Meclis'e milletvekili yaparak bütün bakanları değiştirir, yenilerini getirirsiniz. Gözü açılanlar da sorumlular gidiyor diye rahatlar, yine size oy verirler. Fakat Dilipak'tan emin değilim. Sayıları da artıyor mu ne!
İKTİDARIN ALTI İŞTE BÖYLE OYULUYOR
Sokak fedaileri de çok davanın. Şu sıra göz korkutmakla, Erdoğan'a oy vermeyeceklere tehdit savurmakla meşguller.
Dava ablası kılıklı biri; "belânızı aramayın, nankör köpekler sizi, teröristler, Erdoğan'dan başka varsa çıksın karşıma" diye naralar atıyordu sokak ortasında.
Davanın sakallı, külahlı ve Batmanlı abisi geçinen bir başkası; "köpeklere, kâfirlere, Ermeni ve Yahudi tohumlarına, onun bunun çocuklarına, din düşmanlarına oy vermem" diye sayıp sövüyordu. Hızını alamayıp Hizbullahçı ve cihada hazır cihat adamı olduğunu haykırıyor, 'kimsiniz ulan siz' nidalarıyla oy verecekleri uyararak Kılıçdaroğlu'nun kafasını kesmekten bahsediyordu.
Dehşet ve korku saçan, dengesizliklerle dolu bu videolar kıtalar dolaştı; Emniyet'ten hâlâ ses yok. Ne işlem yaptılar? Provokatif paylaşımlara, nefret suçlarına, halkı kin ve düşmanlığa tahriklere göz açtırmayan şube, uyuyor galiba.
Vaaz kürsülerinde dava görünümlü magandalığı ödüllendirir, dava kılığına girmiş hırtlığı azdırırsanız olacağı budur.
Sahte bile olsalar sokak fedailerinize de dokunulamamaya başlar.
En hızlı, en ateşli fedaileri; iktidarı sevdirmiyor, iktidardan soğutuyor. İktidara da haber verse birileri, dostluğuna.