Bakan Nebati, dünyanın Türkiye’yi imrenerek izlediğini kaç defa söyledi.

Kara kaşımıza, kara gözümüze mi hayranlar, ekonomimize mi; ayırmak zor.

İkisi birdendir belki de.

Yanık Tekirdağ türküsündeki duyguyla, bizim gibi olamadıklarına da hayıflanıyorlardır.

“O yar kalem kaşlı da vay ben köse mi kaldım, o yar selvi boylu da vay ben kısa mı kaldım” diye efkarlandırmayalım Hans’la George’u. Türküsünü dinletmeyelim, yazıktır bilmesinler.

Necip Fazıl’ın, “Güneş’e göç var da kalan biz miyiz” dizesi de hüzne boğar şimdi garibanları.

Biz Ay’a sert inerken süründükleri yerden, boynu bükük ve mahzun bakakalacaklar ardımızdan.

Halimize şükretmek için, iktidarın bize önerdiği gibi yaptığımı, Avrupa’nın çöküşüne Ren nehrinden şöyle bir göz attığımı dün yazmıştım.

Paylaştığım fotoğrafta yana bakıyordu gözlerim. Nedenini merak edenler oldu.

Zavallı Avrupa’ya acıyan gözlerle bakmayacaktım da başka nasıl bakacaktım!

100 milyar doların üstünde bir serveti, toplum yararına bağışlamak üzere vakfedeceğini açıklayan Bill Gates, bizde lanetli. Rıza Zarrab’sa hayırsever iş adamı olarak ödüllendirilip neredeyse aziz ilan edilebiliyor.

Parmak ısırıp bize gıpta etmeleri için alın Batılılara bir neden daha.

Savunma’dan Adalet’e, Eğitim’den İçişleri’ne milli bakanlıklarımız, AB fonları kullanıyor. O fonlarla insan hakları eylem planı hazırlıyoruz.

Ama Gates, Türkiye’nin yıllık hükümet bütçesi kadar parayı, fonlarla topluma geri döndürmek istiyorsa mutlaka ardında şeytanlık vardır. Kesin bizi çekemiyor, pis kıskanıyordur.

Yoksa 200 milyon dolarlık mega yatını, hayranlıktan yine Bodrum’a göndermez, sonra da kendi gelmezdi.

Aynı zamanda her gelişinde orman yangını çıkması, tesadüf mü?

Ormanlarımızı kundaklayarak yakmak gibi hain emeller peşinde olmasın!

Pop star Lady Gaga gibi karışık duygular içindeyiz.

Netflix’teki belgeselinde hemen fark ediyorsunuz.

Bir yanı bahar bahçe, dünya ona hayran, bütün gözler üstünde. Bir yanıysa sürekli yaprak döküyor.

ABD’li şarkıcı, klipte göğsünü açınca Luc’un, filmde soyununca Taylor’un kendisini terk ettiğinden yakınıyordu. Bu yüzden çok istediği halde bir yuva ve aile kuramamış.

Allah Allah, niye ki, talihsizlik işte.

Yerli, milli popçumuz Ceceli’nin başına gelen talihsizliği andırıyor.

Bir yandan iktidarın gözüne girme telaşında. AK Partili Özhaseki’yi Kabe’den arıyor. Sarı benizlisi, kısa boylusu, tıknazı, çekik gözlüsüyle...Hacıların tavafta yolunu kesip Erdoğan’a nasıl dua ettirdiklerini anlatıyor.

Diğer yandan popüler muhaliflerin gözünden düşmeme gayretinde. Mesajlarına, sosyal medyadan ‘like’ atıyor.

Hayret, niye sonuçta iki tarafa da beğendiremiyor ki kendini!

Ne oraya, ne buraya yaranmayı başarıyor.

Mustafa Ceceli örneğiyle şunu anlatmaya çalışmıştı Özhaseki:

“Türkiye’deki seçimler sadece Recep Tayyip Erdoğan seçimi değil, dünyanın dört bir tarafındaki insanların seçimleridir. Ona dua eden mazlumların seçimidir.”

Lady Gaga’nın sahne adı ve şovu, sesinden önde. Pop müzikte Madonna’nın başlattığı devrimi yenilemek için elinden geleni yapıyor. Taklit etmekle suçlanma pahasına, Madonna’yla kıyasıya bir yarış içinde.

Ee popun 40 yıllık kraliçesiyle boy ölçüşmek de bedelsiz değil. Bedenini ortaya koymadan, sansasyon uyandırmadan takma adından bahsettirmesi zordu.

Siyasetçilerin sahne şovu, gerçekçiliklerinden öne geçtiğinde olanlara benzemiyor mu?

Popülist şovmenlerin de ülkelere bir bedeli var, Avrupa’nın mazlum halkları onu ödüyor galiba.

Bizden beter durumda olduklarına göre, yüzde 7’lik enflasyonları bizim 70’lik enflasyona hiç benzemiyordu. Karacaoğlan’ın ‘benzemez’ redifli koşmasıyla örtüştürmüştüm.

“İlleri var bizim ile benzemez”di.

Koşma, “İndim seyrân ettim Frengistanı” diye başlıyordu

Frengistan mazlumları sıksın dişini, 2023’e ne kaldı, kurtuldu kurtulacaklar.

Şarkımız Lady Gaga’dan. Ayılana “Poker Face”, bayılana “Bad Romance” ısmarlıyorum.