Adalet Bakanı Bozdağ, Kavala ve Gezi kararlarına gelen tepkiler üzerine dedi ki:
“Ne ABD’nin ne de başka bir ülkenin Türkiye’nin yargılamasıyla ilgili söz söylemeye hakkı yoktur.”
Oysa...
AK Parti’ye kapatma davası açıldığında, yargımıza laf etmeye herkesin hakkı vardı.
Erdoğan’a şiirden ceza verildiğinde, 4 ay hapse atıldığında, siyasetten yasaklandığında kimlerin yargımıza söz söylemeye hakkı yoktu ki!...
Mahkemelerimizin kararları; ABD’si, AB’si, Avrupa Konseyi ve AİHM’iyle herkesi pekala ilgilendirirdi. Hepsinin de söz söylemeye yerden göğe hakkı vardı.
Kimse iç işlerimize müdahale ediliyor diyemezdi. Hak ve özgürlükler, bütün dünyanın konusuydu.
Mahkemeler, başörtüsünü yasaklayan kararlar aldığında iç işlerimiz değildi.
Polis, ‘geleceğin başbakanını hazırlama örgütü’nden Yeni Şafak’ı bastığında, dünyanın aldırmaması istenmemişti!
Dünyaya rezil olduğumuz, Avrupa Konseyi ve AİHM içtihatlarının çiğnendiği, zaten AB ile ABD’nin de tepki gösterdiği haykırılıp durmuştu.
Hiçbir egemen devlet, ‘severim de döverim de, benim vatandaşım değil mi, karışamazsınız, herkes kendine baksın’ savunmasına sığınamazdı o zamanlar.
Haksız, hukuksuz buldukları yargı kararlarına bal gibi de karışırlardı. Türkiye’nin de başkalarının adaletsizliğine laf etme hakkı olduğu gibi...
Demokratik dayanışma bilakis bunu gerektirirdi, insan haklarını desteklemek her ülkenin göreviydi.
Kusura bakmasınlar da Türkiye, dünyanın neresinde olursa olsun zulme sessiz kalamazdı. Mazlumların sesi olmak zorundaydı.
Bilhassa AK Parti iktidarının dini, ahlaki, insani ve vicdani göreviydi bu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Daha Adil Bir Dünya Mümkün” adıyla kitabını dahi yazdı.
Yeri geldiğinde, ne ABD mahkemelerinden ne Avrupa yargısından ne de Mısır yargıçlarından söylenecek bir söz esirgendi. Ne lazımsa fazlasıyla söylendi. Öyle ‘başkalarının iç işleridir, karışmayalım’ filan denmedi.
Dava, onlara devredilene kadar Suud’daki Kaşıkçı yargılamasına iktidarın söylediklerini toplasanız, buradan ABD’ye yol dahi olur. Göstermelik mahkeme olduğundan girilmiş, tiyatro oynandığından çıkılmıştı.
Hatta en son, Rus vatandaşları AİHM’de hak arayamaz diye Rusya’nın Avrupa Konseyi üyeliğinin askıya alınmasına da karşı çıkmıştı Ankara. Niye çekimser kaldığımızı, Bakan Çavuşoğlu böyle açıklamıştı. AİHM, Rus yargısına rahat rahat karışabilsin diyeydi.
Şimdi mi ABD, Almanya veya başka ülkelerin yargımızla ilgili söz söyleme hakkı yok oldu?
Şimdi mi mahkeme kararları, karışılamaz ve saygıda kusur edilemez iç işlerimiz oldu?
AİHM kararlarını, iç hukukumuzun üstüne koyan Anayasa reformunu, 2004’te kim yapmıştı?
Şimdi mi ‘ne derlerse desinler tanımayız, bizi bağlamaz’ oldu?
‘Artık eski Türkiye yok, saygı göstermeyi öğrenecekler’ deniyor.
Doğru, artık eski AK Parti yok.
Ve yeni AK Parti’yle eski AK Parti birbirlerine ancak ne kadar benziyorsa, Kavala- Gezi kararları işte o kadar bile hukuka benzemiyor.
SİZ YAPMAYIN BARİ BİNALİ BEY!
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Binali Yıldırım, hayat pahalılığının bir dünya sorunu olduğunu şöyle anlatıyor:
“Doların artması, tepeden tırnağa her şeyi etkiledi. Fiyatlar çok arttı. Bu Türkiye’ye özgü bir şey değil, bütün dünyanın içinde olduğu ve üstesinden gelemediği küresel bir sorun.”
Bizde sorun dolardan kaynaklanırken küresel sorunun kaynağı önce salgınmış, üretim ve tedariği aksatmış. Üstüne de Ukrayna savaşı eklenmiş.
İlahi Binali Bey, hesap ve mantık mesleğinden geliyorsunuz, siz yapmayın bari!
Hem dünyada enflasyon, salgınla savaştan kaynaklanacak; bizde ise fiyatları tepeden tırnağa doların artışı etkileyecek, onu da faizin ‘nas var’ diye enflasyonun altına indirilmesi tetikleyecek...Hem de bizdeki hayat pahalılığıyla dünyadaki aynı sorun olacak, hatta dünya bizden daha vahim, biz pozitif ayrışıyor olacağız...
Nasıl yani!
