Biz fakirleştikçe Almanlar mı aç kalıyormuş?
Şişli'de bir ilkokul çocuğuna kasapta mikrofon tutulmuş, o da karne hediyesi olarak annesinin et aldığını söylemişti.
Videosu yankı uyandırmış, muhalefet çokça bahsetmişti. Şimdi çocuğun sevincini kursağında bırakmakla suçlanıyorlar.
Sabah gazetesinin gönlü razı olmamış bu haksızlığa, taraflarla konuşarak yanlışı düzeltme fırsatı vermiş.
Kasapla kasabın babası, Altılı Masa'ya tepki gösteriyor. Çarpıtarak siyasete malzeme yapmışlar. Kendi halindeki esnafı rezil eden bu Altılı Masa mı ülkeyi yönetecekmiş! Bir ülkeyi bir reis yönetirken bunlar altı reis çıkarmaya çalışıyormuş üstelik. Utanmalılarmış.
Çocuğun annesi de kasapla babasını doğruluyor. Fakir değillermiş, ev ve arabaları varmış, sadece çocukları et yemeyi sevmiyormuş, o gün de mahalle kasaplarından tavuk almaya gelmişler, kasap abisi karneyi duyunca belki eti sever diye pirzola hediye etmiş, yoksa almaya güçleri yetmediğinden değilmiş, her ay gelir et-tavuk alırlarmış, işin aslı buymuş....
Aybaşından aybaşına maaş alınınca etle tavuk giren evleri bizim kuşak bilir, en azından ben bilirim, bilmeyen beyzadelere anlatsınlar bunları...
Çocuk, karne hediyesi olarak et alındığını söylemiş mi, söylemiş. Hikayenin orası değiştirilebiliyor mu, hayır.
Et hediyesi doğru olduktan sonra baştan anlatsan, her tarafını değiştirsen ne yazar!
Ayrıca sayalım ki o eve her hafta et giriyor, imkanları geniş, gelirleri müsait, alamamak gibi bir sorunları yok. Çoğu ev için aynı şeyi söyleyebilir miyiz?
Et fiyatlarının, hediye edilebilir bir seviyeye ulaştığı yalan mı?
Yalansa fiyatları düşürmek için Macaristan'dan canlı hayvan ithalatına başlandığı, sırada Brezilya'nın olduğu haberleri nereden çıkıyor?
Halka ucuz et yedireyim derken hayvancı batırıldı. Ucuza içireyim derken sütçü iflasa sürüklenip peynir pahalıya getirildi, eti geçti geçiyor. Halk artık ikisini de canı isteyince alamıyor değil mi?
Fakat Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan işitiyoruz ki biz fakirleştikçe, alım gücümüz düştükçe Almanlar, İngilizler ve Fransızlar aç, açıkta kalıyor.
Yine iyiyiz yani hamdolsun, Hans'la Geroge'a bakıp halimize şükredelim. Onlar gibi yiyecek ekmek bulamamak da vardı!
Paramızın alım gücünün düşürülmesi, enflasyonla büyüme modelimizin başarısı için aslında çok yararlıymış. Hayrını görüyormuşuz. Daha dün yine anlatıyordu kendisi. Altılı Masa kaç başlı olursa olsun, aman Bakan Nebati'nin başı rahat olsun yeter.
ERDOĞAN'LA AKŞENER'E DESTEK FARKI
Bursa Valiliği, ilçe kaymakamlıklarına bir genelgeyle kamu kurumlarını toplu açılışa çağırmış. Cumhurbaşkanı ve AK Parti lideri Erdoğan'ın, 21 Ocak cumartesi günü yapacağı miting içinmiş bu.
Başka illerde de Erdoğan'ın açılışlarına kamu çalışanlarının katılımı istenmişti, ilk değil.
Hemen ertesi gün iktidar borazanlarında şu habere rastlamasam, hayretle karşılamazdım.
"Akşener boş yolları selamladı" başlığıyla, 21 saniyelik bir videoyu köpürtüyorlardı.
"İYİ Parti lideri Akşener, il kongresine katılmak için Şanlıurfa'ya geldi. Parti otobüsüyle şehir turu atan Akşener, boş yolları selamladı" diye tepiniyor da tepiniyorlardı üstünde.
Biri de demiyordu ki...
Madem öyle, Akşener'i karşılamaya kamu çalışanları niye zorlanmıyor! Valiliklerin Erdoğan'a verdiği destek, muhalefetten niye esirgeniyor! Hadi omuz vermiyorlar, yer izinleri ve afişlemede neden zorluk çıkarıyorlar!
Akşener; kongre salonunu dolduran kalabalığı bile 'korku bariyerlerini aşarak geldiniz' diye selamlıyordu.
Borazanlardan biri de hâlâ demiyor ki; 'kimse sahiplenmesin, başkasına da mal etmeyin, bu ayıp bizim, bu utanç bizim'!