Bay Kemal’i Bay Kemal’den dinleyince
Sıkıntıları AK Parti çözecek, peki kim çıkardı? Bay Kemal.
Enflasyonu AK Parti indirecek, kim patlattı? Bay Kemal.
Hayatı AK Parti ucuzlatacak, kim pahalandırdı? Bay Kemal.
Mutfaktaki yangını AK Parti söndürecek, kim tutuşturdu? Bay Kemal.
Döviz rezervlerini AK Parti çoğaltacak, kim eritti? Bay Kemal.
FETÖ’yü devletten AK Parti temizledi, kim doldurmuştu? Bay Kemal.
Ekonomiyi AK Parti düzeltecek, kim bozdu? Bay Kemal.
Adaleti AK Parti iyileştirecek, kim kötüleştirdi? Bay Kemal.
Ülkeyi AK Parti şahlandıracak, kim engel? Bay Kemal.
İktidarın anlattığı Bay Kemal, bu. Başarılardan Erdoğan, kötü yönetimden hep o sorumlu.
AK Parti, sandıkta milletten yetkiyi kendi alıyor, sorumluluğu ise her seferinde Bay Kemal’e veriyor.
Tokmağı tekelinde tutan iktidar, davul da Bay Kemal’in boynuna asılı.
Halka, gerektiğinde “ben yapmadım, o yaptı” demek, günah keçisi olarak kullanmak için icat edilmiş bir alter ego, bir öbür kişilik gibi.
Peki CHP’nin, Kılıçdaroğlu’nun Bay Kemal’i kim?
2 yıl kadar önce, bir TV söyleşimizde bunu kendisine sormuştum.
Lortlar gibi mi yaşıyordu? Halka tepeden bakan bir elit, seçkinci bir monşer miydi? Erdoğan, niye ısrarla “Bay Kemal” diyordu?
Kılıçdaroğlu gülmüştü soruma. O da anlam veremiyor gibi gelmişti bana. Sanki Erdoğan’ın ne demek istediğine hiç kafa yormamıştı.
“Bay Kemal” yakıştırmasıyla ne denmeye çalışıldığını pek önemsiyor görünmemişti hatta o gün.
Fakat Kılıçdaroğlu, şimdi o isme kendi anlamını yüklüyor. Tanımlamakla kalmadı, sosyal medya profillerine yazarak sahiplendi de.
“Bay Kemal” denmesinden gocunmak bir yana gururla taşıdığını, Balıkesir mitinginde yaptığı şu tarifle gösterdi:
“Yahu, Bay Kemal olmak için bütün hayatımı verdim. Bay Kemal sıradan bir olay değil. Söyleyeyim; Bay Kemal olmak için önce ahlaklı olacaksın, Bay Kemal olmak için kul hakkı yemeyeceksin, Bay Kemal olmak için adaletli olacaksın, Bay Kemal olmak için emperyal güçlerin karşısında diz çökmeyeceksin, Bay Kemal kim sen kim...”
Bay Kemal’i, iktidarın elinden çekip alan bir atak.
Davulu, tokmak kimin elindeyse onun boynuna geri asmış oluyor.
Bay Kemal’i, bir de Bay Kemal’den dinledik nihayet.
‘Yetkili Erdoğan, sorumlu Bay Kemal’ ikiliğinin de sonuna geldik böylece.
FİRARİ KARA KUTULARIN TEHLİKESİ
Rıza Zarrab vakalarının ardı arkası kesilmiyor.
Kara paradan aranan Sezgin Baran Korkmaz’dan sonra, Hablemitoğlu cinayeti zanlısı Levent Göktaş da sırlarıyla kafesten uçtu.
SBK şimdi ABD’de. Elden nasıl kaçırıldığını, aranırken mal ve paralarına niye el konmadığını, aklama vaadiyle kimin rüşvet istediğini önce Sedat Peker’in ifşaları, sonra da kendisinin itirafıyla öğrenmiştik. ABD’deki yargılamada, ortaya başka hangi kirli çamaşırlar saçılacak Allah bilir.
Göktaş’ın da esrarengiz biçimde gözden kaybolmazdan evvel şirketlerini devrettiği söyleniyor. Yani önden uyarıldığı...
Gerçi kendi yanarsa başkalarını da yakmakla tehdit eden, tuğlayı çekmek için yarına randevu veren Twitter mesajları, yalanlandı. Avukatı, Göktaş adına açılan hesabın sahte olduğunu duyurdu.
Ama mesajlarla yalanlama arasında geçen uzun sürede, bir pazarlık dönüp dönmediğini henüz bilmiyoruz.
Tuğlayı çekerse altında kalacaklar, korktu mu? Konuşmaması için devreye giren oldu mu? Karşılığında ne vaat edildi?
Gizemi çözülemeyen hususlar...
Kesin olan şu; çok şey bilen bir kara kutu daha firarda.
Öncekiler gibi, sırlarıyla birlikte yanlış ellere geçme ihtimali de yüksek.
Ne diyordu Yunus Emre:
“Yerden göğe küp dizseler / Birbirine bend etseler / Aradan birin çekseler / Seyreyle sen gümbürtüyü...”
Muhalefet partilerini milli güvenlik sorunu ilan etmeye çok meraklı yerli, millicilere sormalı:
Tehlikenin farkında mısınız?