Batı’ya yanaşmaya can atıyorlarmış meğer
Amerikan Foreign Policy dergisinde çıkan bir makale, namlı bazı iktidar propagandistlerini çok heyecanlandırdı, kıpır kıpır yerlerinde duramıyorlar.
Başlığı bile yetti mest olmalarına, sevinç çığlıklarıyla sosyal medyada paylaşıyorlardı.
Makale “Batı, Neden Erdoğan’la Şimdi Barışmalı” diyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’la çalışmanın, ahlaki sorunlarına rağmen Batı’nın çıkarına olduğunu savunan ama Erdoğan’dan da pek iyi bahsetmeyen bir makale.
Liderliğine yönelttiği en hafif yergi, güvenilmezlikle ilgili. Gerisini düşünün, burada anmak dahi istemem.
Fakat hızlı reisçileri rahatsız etmişe benzemiyor bu. Erdoğan’ı öven, beğenen, yücelten bir yazı gibi yansıtıyorlar.
Onlara söylenecek tek şey şu...
Yahu Batı’nın bir çift selamına bile bu kadar muhtaçsanız, yakınlaşmaya can atıyorsanız, nedir bu afra tafranız! Batı düşmanlığını ha babam körükleyen siz değil misiniz!
“Erdoğan, Batı’nın acilen iyi ilişkilere ihtiyaç duyduğu kişi” diye çevirip yaydığınız o cümle mesela, eksik. Orijinalinden cımbızla ayıkladığınız tabir, ağır bir kötüleme sıfatı.
Yazarın, Erdoğan’ı koyduğu liderler kategorisi de gurur duymayı bırakın, yenilir yutulur cinsten değil.
Hiç mi zorunuza gitmedi? Bu yazıya dört elle sarılacak kadar nasıl düştünüz!
“Batı’nın, Rusya’ya karşı ekonomik savaşta, Türkiye’yi yanına almaya ihtiyacı var, çünkü kilit oyuncu” yorumları, kesiyor mu sizi?
Bu kadarını duymak için yanıp tutuşuyordunuz madem, ne demeye esip savuruyorsunuz?
Neydi o “ABD ile AB talimat vermiş, 2023’te AK Parti kazanmazsa bizi tarihten sileceklermiş, Allah korusun milletimizi cinsiyetsizleştireceklermiş” farta furtaları...
Batı bitikti, çöküşteydi, enflasyon yüzünden yiyecek ekmek bulamıyorduysa ne korkutuyorsunuz milleti!
Hem Batı biterken bizim dönemimiz başlıyor, şahlanıyoruz, onlar bize muhtaç, sürünerek geliyorlarsa yazılardan bir yazıya niye bunca yüz veriyorsunuz?
Bunlar daha iyi günleriymiş, Batı da bükemediği bileğimizi öpmek için sıraya giriyormuş şimdi...
“Erdoğan’ı devireceklerdi”, tabii onsuz yapamayacaklarını anladılar, “Erdoğan’a kulak asmamanın bedelini ödüyorlar, görecekleri var daha” imiş...
Emirlikler ile Mısır ve Suud gibi, Veliaht Prens bin Selman gibi mi? Kapımızı çalmak için, dergi köşelerinden sinyal verip destur mu istiyorlar yani?
Kaşıkçı Cinayeti dosyasını Suud’a devreden “ilkeli duruş kazandı”, parayla susturulan “çıkarcı ve ikiyüzlü Batı” kaybetti, işte bu yazı da onu gösteriyorsa...
Niye bir türlü rahatlamıyorsunuz?
FOREİGN POLİCY'YE SELAM TUĞÇE KAZAZ'LA DEVAM
Amerikan dergisi Foreign Policy’nin bir başlığına hasretle sarılanlar, Batı karşıtlığını da elden bırakmıyor. Ne olur ne olmaz...
Nedir bu, daha dün akşam eski manken Tuğçe Kazaz’ı ekrana çıkarıp Batı’yla savaşta ‘son mücahide’ rolleri kestirmeler...
Nedir, “Şu anda Millet İttifakını iktidara getirerek emellerine ulaşmak istiyorlar” diye okutup üfletmeler?...
Nedir, “Batıl güçler CHP’yi sopa olarak kullanıyor, CHP’ye oy vermiyorum çünkü ülkemi seviyorum” filan dedirtmeler?...
Akıl hocası olarak Tuğçe Hanım’a kalmış olabilirsiniz. Ama hezeyana vuracak kadar korku da fazla değil mi? Çok belli etmiyor musunuz?
Altı üstü bir seçim yahu, son sözü de sandıkta millet söyleyecek.
Cumhurbaşkanı Erdoğan “Batılı güçlere” seslenmiş, muhalefet yerine kendileriyle çalışmaya çağırmış olabilir, doğru.
Fakat yakınlaşma arzusunu saklamasa bile “siz bilirsiniz” rahatlığı içinde yaptı bunu.
“Nasıl olsa milli iradenin dediği olacak, dış güçlerin değil, çalışmazlarsa da çalışmasınlar, kendileri kaybeder” özgüveniyle seslendi onlara.
İktidarın telaşe müdürlerine söylüyorum, aynı özgüven sizde niye yok!