Amerikalıyı ne ilgilendirir derseniz
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Amerikan PBS kanalına çıkmış. Sunucu Amna Nawaz'a verdiği bir cevap, iktidara yardımcı medyayı coşturdu. Neredeyse ikinci 'one minute' olayı gibi gösterecekler.
Diyalogun, kesip köpürttükleri kısmı şöyle...
Soru: Sedef Kabaş, Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş gibi kişileri susturmaya mı çalışıyorsunuz?
Erdoğan: Bu sizi niye bu kadar ilgilendiriyor... Sözümü kesmeye hakkın yok. Saygı duyacaksın, yargının verdiği karara da saygı duyacaksın!
Bu kısaltılmış diyalogu, gurur verici buluyorlar. En çok keyif aldıkları yanı da "sizi ne ilgilendirir" derken Erdoğan'ın yüzünde beliren muzip ifade.
Hafif, kararsız, bıyık altı bir gülümsemeden söz ediyoruz. Eskilerin 'müstehzi' dediği bu alaycı yüz ifadesi, bir şey ima ediyor.
Erdoğan'ın, görsün diye Türkiye'deki kendi seyircisine göstermek istediği o şeyi anlamışsınızdır.
Sunucunun şahsında ABD'nin kendini ele verdiğini, onları suç üstü yakaladığını, Kavala ve Demirtaş'la bağlantısı yoksa niye bu kadar ilgilendiklerini, demek ki ABD'lilerin adamı olduklarını kanıtlamış oluyor.
Bir tür ihbar ve ifşa ânı yani. Demagojiye vurup lâfı çevirmek, üste çıkmak için olsa 'sizi ne ilgilendirir'den daha iyisini yapabilirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, söze dökmeden bir mesaj vermek istiyor ve o mesaj, Amerikan seyircisine değil.
Türkiye'deki alıcılar da mesajı havada kapıyor zaten. Yerini buluyor, amacına ulaşıyor.
Nasılsa kimse şunu sormayacak; madem yabancıları ilgilendirmiyor, niye sorularına cevap vermek için karşılarına oturuyorsunuz!
Size Amerikan ekonomisini, siyasetini, yargısını soracak değillerdi. Kendi ülkenizin durumunu soracaklardı. Baştan bilmiyor muydunuz?
Hem Erdoğan'a siyasi yasak ve hapis cezası, başörtüsü yasakları, AK Parti'ye kapatma davası da yargı kararıylaydı.
Avrupalılar, Amerikalılar yine de çok yakından ilgilendi. Yargı kararı, bizi ne ilgilendirir; demediler. Demokratik destek ve dayanışma gösterdiler. Yabancıların dışişleri, ne açıklamalarla müdahil oldu.
AK Parti ise iktidarının ilk yarısına kadar bunları iç işlerimize karışmak, yargımıza saygısızlık ve egemenliğimize burun sokmak saymadı.
Başbakanken de Erdoğan'a yasakçı yargı kararları çok soruldu yurt dışında. Soran yabancı diye, hiç "sizi ne ilgilendirir, yargımızın kararı, saygı duyacaksınız" demedi.
Ülkesini dünyaya kötülediği, dış güçlerin projesi olduğu, yoksa bu kadar sahiplenilmeyeceği eleştirileri vız geldi, tırıs gitti. Ne kulak asması; CHP söylendi durdu, AK Parti duymadı bile.
Erdoğan, 2005'te ABD'ye giderken CHP'nin anti-Amerikancılığından yakınıyordu. En büyük talihsizlik, diye. Oysa milletin umursayacağı bir şikayete de pek benzemiyordu.
AK Parti iktidarından hemen önce polis baskınına uğradığında Yeni Şafak'ın sığındığı yer, nere miydi? AB'nin, Avrupa Konseyi'nin, ABD'nin tepkileriydi. Başka neresi olacak! Kendi iktidarımıza dış tepkileri gösterip, 'dünyaya rezil oluyoruz' demişlerdi de ABD'yle Avrupa'ya 'size ne' dememişlerdi.
Atı her alan, Üsküdar'ı geçince hak, hukuk savunucularını dış güç ajanı gibi göstermeye başlıyor. İktidar ve yardımcı medyası, henüz muktedir olmadıkları günlerden tadını bilir de hatırlamak isteyen kim!
TAŞLANAN MI TAŞLATAN MI ŞEYTAN?
İmamoğlu'nun Erzurum mitingine saldırıda iddianame hazırlanmış, mahkeme de kabul etmiş.
Yeni Şafak, seçim arifesindeki taşlı saldırının failini, eliyle koymuş gibi bulmuştu. Erzurum Merkez Komutanlığından istihbarat görevlisi bir uzman çavuş!
"Karanlık eller devrede", "provokasyondan FETÖ izi çıktı" diyordu.
Savunma Bakanlığı, şahsın FETÖ'yle bağlantısını bulamamış ama Yeni Şafak bulmuştu.
Fakat savcı da FETÖ izine rastlayamamış. Serbestiyet sitesinde okudum; iddianamede geçmiyor, yokmuş.
"O taşlar aslında CHP'ye değil de AK Parti'ye atıldı", "asıl hedef İmamoğlu değil de Erdoğan" cayırtısı vermek için uydurulmuş, doğrulandı.
FETÖ'ye bağlamadan önceyse "Erzurumlular şeytan taşlamış, dadaşlar PKK destekçilerine meydanı bırakmaz" tellerinden çalıyorlardı.
AK Partili Erzurum Belediye Başkanı, ucunu kaçırıp "CHP'liler taşladı" bile demişti. 'Kendi kendilerine saldırmışlar'a getiriyordu.
İçişleri Bakanı Soylu; abartıldığını, İBB'ye teröristleri dolduran İmamoğlu'nun kışkırtmalarına halkın tepki verdiğini anlatıyordu.
Taşlanan mı, taşlatan mı şeytan?
Kim yalancı, kim şeytan, kim kışkırtmış; görüldü