Cumhurbaşkanı Erdoğan, "her şeyin farkındayız" diyerek afet yönetimindeki sorunların gereğini yapma sözü verdi.
Yetersizliği, hazırlıksızlığı, koordinasyonsuzluğu giderme sözü olarak anladım.
Devleti yönetenler, halka bir daha "maalesef" demek ve kayıpları için şöyle af dilemek zorunda kalmasınlar diye:
"Maalesef ilk birkaç gün Adıyaman'da arzu ettiğimiz etkinlikte çalışma yürütemedik. Bunun için sizden helallik istiyorum."
Yalnız, Erdoğan'ın konuşmasından bir şeyi çıkaramadım: Afet yönetimini düzeltmeye nereden başlanacak?
Kılıçdaroğlu, geçmişteki yasakçılıklar için başörtülülere helalleşme çağrısı yaptığında geri çeviren AK Partililer olmuştu.
Kafadan ret gerekçelerinden biri şuydu:
Helalleşme, kayıpları geri getirmiyor. Ödenen bedelleri telafi etmiyor. Öyle kuru kuruya helallik istemekle sorumluluktan kurtulamazsınız.
Ancak Kılıçdaroğlu'nun 'hayır' demeyeceği bir tepki de vardı. İçişleri Bakanı Soylu, şarta bağlamıştı.
"Helallik istemek, hatadan dönmekle olur" diyordu.
Helalleşme çağrısından önce yerine getirdikleri için, CHP zaten bu şarta itiraz edecek değildi.
Peki şimdi Adıyamanlılardan istenen deprem helalliği, aynı şartı ne kadar karşılıyor?
Kayıplar geri getirilemeyecek, ödedikleri bedellerin telafisi imkansız. Depremzedelerle helalleşebilmek için, hiç değilse hatadan dönülmüş olmalı.
Hata kabul edildi ve dönüldü mü, dönülecek gibi mi?
Depremin 21. günüydü, dün duyduğumuz mesajlarda pek öyle görünmüyor.
Erdoğan, acil yardımların gecikmesini, olumsuz hava ve afet yıkımlarının yol açtığı zorluklarla açıkladı.
İlk yardımların gecikmesinde koordinasyon bozukluğunun yani AFAD'ın ve tek başlılıkla hızlı karar alamama sisteminin rolü yok mu? Sebeplerine inilmeyecek mi?
'Benim yetişemediğim yere başkası da yardım yetiştiremez, kimse devleti yetersiz gösteremez' tekelciliği ne olacak?
Her yardıma ve çadıra illa AFAD logosu vurma ısrarı, çalışmaları nasıl etkiledi?
Ne olursa olsun AFAD'dan geçirme azim ve kararlılığı, arama kurtarma ile dağıtılacak yardımları hiç geciktirmedi mi?
Hayatî kurumlarda bile partizan kadrolaşmanın, yetersizlikte payı olmadı mı?
Erdoğan; eksikliklerini söyleyenleri AFAD'a ve Kızılay'a saldırmakla, dalkavuklukla suçluyor. Depremzedeleri de dalkavuklara aldırmamaya, yanlarında kimin olduğuna bakmaya davet ediyor.
Şayet gecikme ve yetersizliklerin bütün suçu, olumsuz havayla depremin yıkıcılığındaysa...
Şundan AFAD'ı, bundan Kızılay'ı sorumlu tutmak, haksızca saldırmak olur; Allah var. Buradaki mantığı anlıyorum. Ancak öyleyse niye helallik isteniyor ve saldıranlar nasıl dalkavuk oluyor, onu hâlâ havsalam almıyor.
BM ÇADIRLARINDA LOGO KRİZİ
Sorunların varlığını kabul ediyor ki Erdoğan, afet yönetimini iyileştirme sözü veriyor.
Fakat en büyük sorun, sorunların tespitinde.
İktidar; afet yönetimini eleştirmeyi, depremzedelerin yardımına başka koşanlar da olduğunu söylemeyi en başa yazıyor mesela.
Böyle bir görüntünün ortaya çıkması, başlıca sorunlardan.
Sadece Ahbap mı? BM de olsan, kendi logonla çadır kurdurman sorun ediliyor.
AFAD var, Kızılay var, başka STK'lar var depremzedelerin yanında, elhak doğru.
Fakat...
O ilk günlerde parayla 2 bin Kızılay çadırı alıp AFAD'ın yönlendirmesiyle kuran Ahbap, yanlarında yok mu sayılacak?
AFAD logosu vurmak uğruna çıkarılan zorluğu sessizce aşıp 3 bin kadar afet çadırını acil gönderen, sayıyı 15 binlere yükselten BM yok mu?
Pakistan'dan çadır alıp uçakla getiren NATO yok mu?
İncirlik Üssü'nden deprem bölgesine kurulan hava koridorunda TSK filosuyla birlikte yardım taşıyan ABD kargo uçakları, helikopterleri yok mu?
Tamam; AFAD'a, Kızılay'a saldıran dalkavuklara kulak asmasın depremzedeler. "Yanlarında kim var, kim onlarla bu yolu yürüyor", ona baksınlar.
Baktıklarında da hadi Ahbap'ı görmesin, göstermesinler. Fakat BM'yi de mi görmezden gelsinler?
Afet yönetiminde her sorun bitmiş de bir bu mu kalmıştı, BM'yle çadır krizi mi eksikti!
