Özel bir siyaset olayı
Şöyle bir soru ile başlayalım: Acaba Cumhurbaşkanı Erdoğan kendisinden sonra Ak Parti’nin başına kimin geleceğini düşünmüş müdür?
Bu sorunun herkesin zihnini kurcaladığını söylemek yanlış olmaz.
Herkesin zihnini kurcalayan ikinci soru da şu olmalıdır: Acaba Berat Albayrak kendisinden sonra Ak Parti’yi emanet edeceği kişi midir?
Bir tür başkanlık sistemi söz konusu ve “Başkan Erdoğan”, ekonomiyi Berat Albayrak’a emanet etmiş bulunuyor. Hazine’yi, Maliye’yi…
Ekonominin uzunca bir süredir Türkiye için en büyük sınav alanı olduğunda kuşku yok. Belli ki Erdoğan, başkanlık vizyonunda iki alanda kendi varlığını hissettirecek. Dış politika alanı, onun bir “Dünya lideri” olma amacını sağlayacak bir zemin. Ekonomi ise, hem denetim altında bulundurulması hem de “seçim kazanma”nın olmazsa olmaz şartı niteliği ile hayati önem taşıyor.
Dış politikada “Dışişleri Bakanlığı” Başkan’ın gölgesinde kalarak yürüyecek, bu belli. Dışişleri Bakanı’nın yeteneklerini göz ardı etmek anlamına asla söylemiyorum, (Bir dönem Ahmet Davutoğlu’nun sadece Danışman olarak gösterdiği performans biliniyorken…) ama Tayyip Erdoğan’ın sembol olarak öne çıkacağı bir ortamda -hele bu ikincil rolü benimsemişken- Dışişleri Bakanlığı gölgede kalmaya mahkumdur demek ona haksızlık sayılmamalı.
Ama ekonomi, öyle gölgede kalarak yürütülecek bir alan değil. Makro planlamalar yapılabilir ama iç – dış farklı aktörlerin – etkenlerin devreye girmesi açısından alan öylesine canlı ki, alana çok yetenekli bir “maestro – orkestra şefi”nin müdahil olması kaçınılmazdır. Berat Albayrak bu nitelieği ile mi o göreve getirilmiştir?
Berat Bey’in ekonomi tahsili var. Bu eğitim böyle bir sorumluluğu ifa edecek nitelikte mi? Belli ki Cumhurbaşkanı Erdoğan ona güvenmiştir. Güvenmiştir ki öyle bir yükün altına sokmuştur. Evet “Damat” hüviyeti öne çıkmıştır başından beri Berat Bey’in, öne çıkacağını bilmemek mümkün değildir, öne çıkması kesindir, o hüviyetiyle daha çok projektörlerin altına alınacağı, o özelliğinin zaaf olarak kullanılacağı, Türkiye’de belki bütün dünyada muhalefetin, belki sokaktaki insanların eleştirilerine konu olacağını tahmin etmek de zor değildir. “Akraba kayırmacılığı” anlamına gelen “Nepotizm” dünya siyaset literatürüne girmiş bir kavramdır. Cumhurbaşkanı Erdoğan Berat Bey’i o göreve getirirken bütün bunları göze almış olmalıdır. Ne demek göze almak? “Berat Bey o işin altından kalkacak, Cumhurbaşkanı’nın yüzünü kara çıkarmayacak, daha önemlisi – eğer bir gelecek tasarımında rol verilmesi düşünülmüşse- ona layık olduğunu bu görevde kanıtlayacaktır” inancı gibi bir şey.
Ekonomi öteden beri Türkiye’nin en kırılgan alanı. Gelişmiş bir ülke değiliz. Ama gelişiyoruz. Fert başına düşen milli gelir sınırlı, artma potansiyeli var, ama dünyadaki gelişmeler içeriyi çok etkiliyor, düşüyoruz, kalkıyoruz, IMF ukdesi taşıyoruz, düşme riskini içimizde hissediyoruz. Ekonominin başında kim olsa gözler onun üzerinde olacak, muhalefetin de boy hedefi olacak.
Buna bir de tüm dünya ekonomilerini krize sokan Pandemi’yi ilave ederseniz, ekonomi yönetiminin nasıl bir meydan okuma ile karşı karşıya olduğunu görebilirsiniz.
Berat bey’in “Damat” hüviyetinin muhalefete ayrı bir eleştiri zemini sunduğu şüphesiz. Pandemi her ekonomi yönetimine biraz “Ne yapalım, bütün dünya krizde” gibi bir savunma alanı açıyor olsa da, Ak Parti’nin 18 yıllık bir iktidar süresini temsil ediyor olması ve geçmişinde “iyi zamanlar” bulunması, Başkanlık sonrasını ve Berat Bey dönemini zaafla suçlamaya gerekçe üretebiliyor.
Bir süredir Berat Bey etrafında farklı bir atmosfer oluşmuş bulunuyor.
Muhalefetin eleştirilerinde Ak Parti bünyesinden çıkmış iki yeni partinin oluşturduğu bir farklılık var. DEVA’da Babacan özel bir isim, Gelecek’te Davutoğlu. Ayrıca her iki partinin ekonomi kurmayları, geçmiş Ak Parti başarılarında önemli roller üstlenen isimler. Tamamen ekonomi içerikli etkin değerlendirmeler yapıyorlar. CHP ve İyi Parti’nin “Damat” vurgulu eleştirileri de sürüyor.
“Bir süredir” dediğim şey, medyada köşelerde özel Albayrak yazıları yazılması ile başladı, sonra Bakanlar’ın tivitleriyle “Berat Albayrak savunusu” geldi, en sonunda da devreye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın buzdolabı, çamaşır makinası sayılarını da içeren geçmiş - bugün kıyaslaması girdi. Berat Albayrak da tüm sarsılışlara rağmen ekonominin tırmanışta olduğu vurgusundan vaz geçmiyor.
Toplum hem Albayrak’ın, hem ona sahiplenen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın -ekonomik başarı- söylemlerini nasıl değerlendirir? Bakanların bu çok özel tivit çıkışı nasıl karşılanır?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ekonomiye ilişkin iyilik söylemleri Berat Bey için bir güven bildirimi, Erdoğan sonrası Ak Parti liderliği için yeterli performans belgesi midir? Yoksa farkına varılmış zaaf algısını tamir gayreti mi?
Ne dersiniz, Erdoğan sonrası Ak Parti liderliği için sizin kafanızdan geçen bir isim var mı?