Mahalle dilleri
Kendi adıma “savunması içinde” yazılar yazdığımı düşünürüm. Yani düşüncelerimin doğru anlaşılmasını, onun için de muhtemel soruları görmeye çalışır, değerlendirmelerimin gerekçesini okuyucuyla paylaşmanın önemli olduğunu düşünürüm.
Buna rağmen zaman zaman “okur yorumları”na baktığımda kategorik mahalle yargılamalarına maruz kaldığımı da görüyorum. Hangi mahalle? Her tür mahalle…
Onun iç in bugün, Türkiye’de iletişimsizliğin ana sebeplerinden birisi olarak “mahalle dilleri” üzerinde durmak istedim.
“Mahalle dili” konusunu zaman zaman “Bizim mahalle” ekseninde ve “Din dili” boyutunda ele aldım. Halkı Müslüman bir ülkede en kapsayıcı dil olması gereken “Din dili”nin nasıl dar alanlara münhasır hale geldiğini anlatmaya çalıştım.
Mesela kürsüde, minberde, gazete köşesinde ya da daha genel bir platform olan tv ekranında, sosyal medyada konuşan bir zatın toplum kültüründe dini terimlerin anlaşılabilirliğine hiç dikkat etmediğine, dini ölçü diye açıklanan hükümlerin din hakkında nasıl bir yargı oluşturduğunu hiç önemsemediğini, deyim yerindeyse “bildiğini okuduğu”nu gözlemleyebiliyorsunuz. Böyle ortamlarda “İnsanlara akıllarının alabileceği çerçevede konuşun” uyarısını hiç dikkate almadığı da bir vakıa. Peki bu, diyelim dindarlar, ya da muhafazakârlar adına sağlıklı bir iletişim anlamına mı geliyor? Tabii ki değil. Peki bunun hem din hem de toplumsal iklimin sağlıklı oluşumu açısından bir faydası var mı? Tabii ki yok.
Bunu siyasi zeminde diyelim kendini “muhafazakâr, milliyetçi, İslâmcı” diye niteleyen yapılar için de söylemek mümkün?
Bu alanda ciddi anlamda sorunlu bir alanın da CHP çevresinde odaklanan ve kendilerini “Atatürkçü, sol, vs.” diye niteleyen mahalleler olduğunu ifade etmek gerekiyor.
Bir ara Kürt siyasi hareketi için gündeme geldi: Türkiyelileşmek…
Bunun anlamı, herhalde, oluşturulan dilin sadece Kürtlere hitap etmesi, onların hak savunması niteliğinde olması değil, tüm Türkiye’de doğru anlaşılmasını temindi. Şimdilerde bu hassasiyet unutulmuş gözüküyor.
CHP, Türkiye’ Cumhuriyeti’nin en eski partisi. Bu yönüyle toplumsal damarlara en çok nüfuz etmiş parti olması beklenir. Peki öyle mi? Değil, bu açık. CHP’nin tek parti sonrası tek başına iktidar olamaması da bunun göstergesi. CHP bir süredir Özgür Özel’in ifadesiyle “Cam tavanı” aşma arayışında. Aslında sıçrayıp sıçrayıp başını vurup yere düştüğü cam tavan, tam bir mahalle engeli.
Peki CHP cam tavanı aşmak için nasıl bir dil – çizgi özeleştirisi yaptı? Epeyce bir süredir bunun sancısının çekildiğini söylemek mümkün. “Niye tek başımıza iktidar olamıyoruz?”un eş cümlesi “Niye halkın geniş kesimleri ile iletişim sağlayamıyoruz?” dan ibaret.
CHP sol tandanslı 4 kişinin katıldığı bir tv programı düşünün, orada heyecanla masaya yatırılan konunun da, üretilen söylemin de, geniş halk kesimleriyle ilişkisini sorguladığınızda ortaya kocaman bir iletişimsizlik çıkar. Hele konu, CHP’nin en sorunlu olduğu alan olan din – muhafazakarlık alanına geldiğinde kavram yabancılığından tutun, en dip yargılamaları içeren bir psikoloji arz-ı endam eder.
Bunu zaman zaman CHP adına kürsüye çıkan siyasetçilerin dilinde görmek mümkün. Farkında bile değildir. Yıllar içinde oluşmuş bir kültürel muhteva, oradan buradan toplum huzuruna dökülür.
Diyelim iş yerinde hukuksuzluğa maruz kalmış başörtülü bir kadına, ya da ayağı şalvarlı – başı yaşmaklı bir çiftçiye bir müftünün dini gerekçeler üreterek müdahale etmesi ne kadar abes ise, aynı kadına dini dışlayan bir yaklaşımla hitap etmek de o kadar abestir.
Aynı insanlara iktidardaki “muhafazakâr parti”nin jandarma – polis göndermesi, coplamada bulundurması, biber gazı sıktırması da aynı derecede kötüdür.
Mahallelere ayrılan ve mahalleler arası iletişim güçlüğü yaşayan bir toplum haline geldik. Cumhurbaşkanı’nın bile anayasa hilafına “milleti temsil”de zorluk yaşadığı bir toplum.
Kim bu çarpıklığı erken fark eder de bir “Türkiye dili” arar bilemiyorum. Ak Parti yola öyle çıkmıştı, şimdilerde kendi içinde bile, “Beştepe mahallesi”, “sokak mahallesi” “Sosyal medya mahallesi” gibi “farklı mahalleler” oluşan bir yapıya dönüştü.
CHP dil arıyor…
Toplumu kuşatan “Din dili” aranıyor.
Kuşakların süratle farklılaştığı bir zamanda “Türkiye dili”ni bulamazsak toplum olarak işimiz zor.