Çarpık uygulamanın itirafı
İktidar ortağı bir parti tarafından toplumun bir kesiminin “haşereleştirilmesi” ve “itlafı”nın siyasi jargona dönüştüğü bir vasatta “çıplak arama” diye bir gündemin oluşması da tabiidir.
Cezaevlerine girişte çıplak arama yapılıyor mu?
HDP milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu gündeme getirdi konuyu. “Yapılıyor, hatta yapıldı” dedi ve kıyamet koptu. Meğer bu bir “FETÖ kampanysı” imiş, “Türkiye’yi dışarda yıpratmak için” yürütülmekteymiş. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı da re’sen soruşturma açtı.
Peki yok muymuş bu uygulama?
Herhangi bir savcılığın aklına, Gergerlioğlu’nun iddiasını soruşturmak, bu bir insan hakkı ihlali ise onu ortaya çıkarmak gelmedi mi? Şu ana kadar gelmiş değil. “Fetö” üzerinden bu iddiayı boğma eylemi sürüyor şimdi. Ne de olsa Gergerlioğlu HDP milletvekili ve ondan gelen bir iddiayı da pek öyle ciddiye almak olmaz!
Uygulama? Varmış. Meğer varmış.
Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü bir açıklama yaptı. Uzunca bir açıklama. “Mevzuatta ‘çıplak arama’ denen şey yapılıyor”, diyor. Ama adı “Detaylı arama” imiş.
-Açıklamada Cezaevi yönetmeliğine atıfta bulunuluyor. Buna göre terör ve uyuşturucu suçlarında ilgilinin kuruma yasak madde veya eşya sokacağına dair makul ve yoğun şüphe durumunda böyle bir uygulama yapılıyormuş.
-Uygulama hem tutuklulara hem hükümlülere yapılıyormuş.
-Girişler normalde duyarlı kapıdan geçiş şeklinde oluyormuş, duyarlı kapı uyarı verirse üst araması yapılıyormuş, detaylı aramaya ise kurumun en üst amirinin gerekli görmesi hâlinde başvuruluyormuş.
Açıklamada detaylı – çıplak arama uygulamasına ilişkin şunlar da belirtiliyor:
“-Detaylı arama, tutuklu ve hükümlünün utanma duygusunu ihlâl etmeyecek ve dışarıdan içerinin görünmeyeceği şekilde, sadece aramalar için tahsis edilmiş bir odada hükümlü ve tutukluyla aynı cinsiyetten iki personel tarafından gerçekleştirilir.
“-Arama sırasında önce bedenin üst kısmındaki giysiler çıkarılır, bedenin alt kısmındaki giysiler üst kısmındaki giysiler giyildikten sonra çıkarılır. Bu işlemler sırasında ilgiliye tek kullanımlık önlük verilir.”
Açıklamada ayrıca, bu uygulamaların uluslararası kurumlarca da onaylandığı ifade ediliyor.
Yapılan açıklamaya da bakıldığında ortada herkesin “insan onuru” ile ilgili bir meselenin bulunduğunun farkında olduğu anlaşılıyor.
Soru “hangi dozda bir uygulama ‘tutuklu ve hükümlünün utanma duygusunu ihlal etmeyecek’ nitelikte olurdu?” da toplanıyor.
Konu niye gündeme geliyor? İnsanlar rencide olduğu için.
Bir kere bu tür hadiselerin anlatılması zor. 12 Eylül’de karakollarda ve cezaevlerinde uygulanan rezil işkenceleri anlatamadı pek çok insan. Niye? Anlatmak bile insan haysiyetini zorladığı için.
Kadınlar taciz ve tecavüzleri anlatmaktan kaçınıyorlar. “Bana da yapıldı” tarzında taciz ve tecavüze uğradıklarını ifade eden “Me too” kampanyası nice zaman sonra gerçekleşebildi.
Bakın bu iş pis iş. Bir kere “makul ve yoğun şüphe” yaklaşımı her türlü istismara açık bir şey. Kurumun en üst amiri neye göre karar verecek?
İkincisi ceza infaz memurlarının uygulamayı kişinin utanma duygusunu rencide etmeyecek biçimde yapacağının garantisi ne?
Bir başka husus, uygulamanın henüz cezası kesinleşmemiş, yani masumiyet karinesi gereği henüz suçsuz kabul edilmesi gereken “tutuklular”a bile uygulanıyor olması. Kişi tutuklanıyor, cezaevine bu şartlarda giriyor ve bir süre sonra beraat ediyor. Hafızasında böyle insanlık dışı uygulama kalıyor. Doğru mu bu?
Türkiye’nin kadınları. Dindar camia hatırlayacaktır: Genç kızlar üniversite girişlerinde “başörtülerini çıkardıklarında kendilerini çıplak hissettiklerini” söylerlerdi. Sadece başörtüsünü çıkarmanın bile kişiye kendisini çıplak hissettirdiğini, o zamanlar, fanatik laiklere anlatmak mümkün olmuyordu. Şimdi “Fetöcü” ya da “Terörist, casus vs…” damgası vurulmuş kadınlara “Çıkar üstündekini, altındakini” diye seslenmek…. Bunun “İşkenceye sıfır tolerans” diye yola çıkmış Ak Parti iktidarında gerçekleşiyor olması… Ne acayip bir dünyada yaşıyoruz?
Odatv yazarı Müyesser Yıldız, cezaevine girdi çıktı. Bir yazar. Şöyle yazdı: “…maalesef cezaevinde bu uygulama var... İstisnai falan değil, cezaevi tabibince de yapılmıyor... Tanığıyım!..” (21 aralık 2020)
Belli ki bu uygulama “FETÖ’CÜLÜK” gerekçesiyle binlerce başörtülü kadının tutuklanması sebebiyle çok yaygın hale geldi ve bunun Anadolu’da aileler bünyesinde çok sarsıcı yansımaları oldu. “FETÖ’cülük” her hukuksuzluğu perdelemenin malzemesi haline geldi.
Paydaşlar tarafından insanların haşereleştirildiği ve itlaftan söz edildiği bir zamanda iktidarın asıl sorumlusu olarak Ak Parti’de hala sönmemiş bir vicdan arıyorum.
Ömer Faruk Gergerlioğlu’nu ya da Mustafa Yeneroğlu’nu susturunca hakikat susmuyor ki.