2024 Paris Olimpiyat Oyunları’nda erkekler sırıkla atlamada 5’inci olan milli atlet Ersu Şaşma, spor kültürüne sahip seyirciler önünde yarışmanın keyif verdiğini söyledi. Rotasını 2028 Los Angeles Olimpiyat Oyunları’na çeviren milli sporcu “Los Angeles için gözümüzü madalyaya diktik” dedi.
OĞULCAN ÇOKSAYAR
Fenerbahçe’nin sporcusu milli atlet Ersu Şaşma, 2024 Paris Olimpiyat Oyunları’nda sırıkla atlamada bu sezonki en iyi derecesi 5.85’lik atlayışıyla olimpiyat beşincisi oldu. Sırıkla atlamada ilk olarak Tokyo 2020 Olimpiyat Oyunları’na katılan ve 10’uncu olan Ersu Şaşma, Paris 2024 Olimpiyat Oyunları’nda da tüm sporseverleri sırıkla atlama finalinde ekran başında heyecanına ortak etti. Atletizm tarihinde sırıkla atlamadaki ilk Avrupa madalyasını ülkemize kazandıran Türkiye rekortmeni Ersu Şaşma’nın, 2024 Paris’teki performansı, dünya ve olimpiyat rekortmeni Armand Duplantis ile rekabeti, gelecek turnuvalardaki hedefleri ve çok daha fazlasını anlattığı bölüme geçelim…
- İlk deneyiminde 10. sıra ikinci olimpiyat maceranda ise 5. sırada yer alarak kürsüye bir adım daha yaklaştın. 4 yılda kat ettiğin mesafeyi göz önünde tutarak Los Angeles için hedef madalya diyebilir miyiz?
Her geçen yıl benim için ilerleme ve gelişme fırsatı. İlk Olimpiyat Oyunları deneyimimde 10. sırada yer almıştım ama Paris’te çok daha iyi bir derece elde ettim. Çalışmalarımızın karşılığını aldık. Zaten Paris ‘te madalyayı kıl payı kaçırdım. Ve bu durumun değerlendirmesini hocamla yaptık. Çalışma planımızı yaptık ve hedefimizi belirledik. Önümüzdeki zamanı en iyi şekilde kullanarak ve gelişmeye devam ederek 2028 Los Angeles Olimpiyat Oyunları için gözümüzü madalyaya diktik.
-Armand Duplantis gibi bir atletizm efsanesi ile aynı dönemde yarışıyor olmanın avantaj ve dezavantajları neler? Duplantis’in atladığı mesafelerin senin derecelerin üzerinde etkisi oluyor mu?
Armand Duplantis benim için henüz bir efsane değil. Ben kendi gelişimime odaklanıp her yarış en iyimi yapmaya çalışırım. Benim için daha iyi oluyor onun daha yukarılara zıplaması. O ne kadar yükseğe çıkarsa, benim hedefim de yukarı çıkıyor. Çünkü daha yeni hedefler koyuyorum kendime. Ben büyük yarışların sporcusuyum. Çıta yükseldikçe daha da zevkli bir yarış oluyor. Gelecek yarışmalarda çok daha iyi dereceler almak için elimden geleni yapacağım.
- Tıpkı bir başka milli gurur Yusuf Dikeç gibi senin de atlarken yaptığın hareket bir İkon haline geldi. Bu hareketin özel bir anlamı var mı?
Aslında ben o hareketi 2 yıldır falan yapıyordum. Önce hocama yapmaya başlamıştım, sonra beni destekleyen masörüme yapmaya devam ettim. Bu yarışa özel ailem orada olduğu için onları işaret ettim.
-En merak edilen konulardan biri ise başarı basamaklarını adım adım tırmanırken, federasyon ve kulübünün bu süreçteki rolü oluyor. Olimpiyat hazırlığı ve oyunlar sırasında Fenerbahçe ve federasyonun nasıl bir katkısı oldu?
Tabii ki bu tarz uluslararası organizasyonlarda sporcuların performansının etkilenmemesi için destek konusu büyük önem taşıyor. Bu açıdan hiçbir sorun yaşamadım. Hem federasyonum hem de kulübüm Fenerbahçe, bana her zaman desteklerini hissettirdiler ve hissettiriyorlar. Maddi ve manevi olarak ihtiyaçlarımızı karşılıyorlar. Bir dediğimi ikiletmiyorlar. Aile gibi olduğumuz için çok güzel destek veriyorlar.
-Paris’te sporculara sunulan imkanlar ve organizasyonu nasıl değerlendirirsin, bir sporcunun gözünden Türkiye’nin olimpiyatlara ev sahipliği yapabilme ihtimalini nasıl görüyorsun?
Daha önce de dediğim gibi dolu tribünler önünde yarışmak, spor kültürü olan bir ülkede spor müsabakalarında yer almak olumluydu. Şahsen biraz yemekler konusunda zorlanmam hariç benim genel değerlendirmem olumlu yönde. Ülkemizde maalesef spor kültürü gelişmediği için pek olası görmüyorum. Spor kültürü aniden oluşan bir şey değil, zamanla oturan ve yapılan uzun vadeli yatırımlarla gelişen bir olgu. Bu açıdan ülkemizin bu tür uluslararası organizasyonları düzenlemek için önünde uzun bir yolu olduğunu düşünüyorum.
-Sırıkla atlama Türkiye’de belki de senin sayende popüler hale gelmeye başladı. Bu spor dalını tercih etme ve ilerleme hikayenden bahseder misin?
Spor lisesinde okurken oradaki hocm Alparslan Yelçe beni merhum hocam İbrahim Halil Çömlekçi ile tanıştırdı. Antrenörüm benim yeteneğimin bu yönde olduğunu gördü ve ilerlememiz başladı. Türkiye rekorları gelmeye başlayınca da hedeflerimizi daha yükseğe taşıdık.
-Olimpiyat Oyunları’nda ailenin de yanında olması ve seni desteklemesi neler hissettirdi?
Ailem benim bütün yurt içi yarışlarımda yanımda olurlar. İlk defa yurt dışında bu heyecanı benimle yaşamaları hem de organizasyonun Olimpiyat Oyunları olması harika bir deneyim oldu. Ben onlarla olunca çok iyi hissediyorum. Her koşulda beni desteklediklerini bildiğim için çok mutlu oluyorum.
-İlk kez pandemi doneminde Tokyo 2020’de göğsümüzü kabarttın, ikinci olimpiyat deneyimin ise Paris 2024 oldu. Dolu tribünler önünde yaşadığın olimpiyat atmosferi sana neler hissettirdi?
Tokyo 2020’de pandemi nedeniyle taraftar yoktu ve karantina koşulları söz konusuydu. Paris 2024’te ise Olimpiyat Oyunları’nın havası daha etkiliydi. Dolu tribünler önünde yarışmak benim için bir avantaja dönüştü. Spor kültürüne sahip seyirci önünde yarışmak benim motivasyonumu olumlu yönde etkiliyor. Bu sebeple Paris’teki atmosfer, spor ve sporcu açısından olması gerektiği gibiydi.
-Daha önce üzerinde büyük emeği olduğunu ifade ettiğin merhum antrenörün İbrahim Halil Çömlek’in vefatından sonra yaşadığın sürecin senin için çok duygu yüklü olduğunu biliyorum. O dönemi bir de senden dinleyebilir miyiz?
Maalesef hiç beklenmedik ve ani kaybı bizi çok sarstı. Çünkü artık aile gibi olmuştuk. İlk şokla birlikte sporu bırakmaya karar vermiştim, ailem ve hocamın eşi Çiğdem ablamın da telkinleriyle dönüşe karar verdim. Ve hocamla olan hayallerimizi gerçekleştirmeye karar verdim. Yavaş yavaş hepsini başarıyorum. Onu hayatım boyunca sevgi, saygı, özlem ve minnetle anacağım.