Son dakika! Erdoğan'dan Ermenistan'a sert tepki: Türkiye gayreti çaresizliğinin ispatı

Son dakika! Erdoğan'dan Ermenistan'a sert tepki: Türkiye gayreti çaresizliğinin ispatı

Son dakika haberi... Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'yi hedef alan Ermenistan'a sert tepki gösterdi: Ermenistan'ın aldığı ağır hezimetin ardından Türkiye’yi de çatışmanın içinde gösterme gayreti, yaşadığı sıkışmışlık ve çaresizliğin ispatı.

Son dakika haberi... Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'yi hedef alan Ermenistan'a sert tepki gösterdi, "Ermenistan'ın aldığı ağır hezimetin ardından Türkiye’yi de çatışmanın içinde gösterme gayreti, yaşadığı sıkışmışlık ve çaresizliğin ispatı" dedi.

Erdoğan, Katar'da yayımlanan 'The Peninsula' gazetesine verdiği mülakatta, Türkiye-Katar ilişkileri, Türkiye'nin Doğu Akdeniz, Libya, Suriye ve terörle mücadele politikası ile bölgesel gelişmeleri değerlendirdi. 

01.jpg

ABD Başkanı Trump ile ikili ticareti 100 milyar dolara çıkarma hedefi belirlediklerini hatırlatan Erdoğan, "Bu hedefi tutturmakta da kararlıyız. NATO dahil her platformda ABD ile terörle mücadele, demokrasi, istikrarsızlık ve çatışmaların sonlandırılması gibi başlıklarda beraber çalışmaya devam edeceğiz" ifadelerini kullandı.

Erdoğan'ın açıklamaları şöyle: 

"Türkiye, Katarlı yatırımcılar için emlak, finans, teknoloji, savunma ve iletişim gibi birçok alanda cazip fırsatlar sunuyor. 2019 senesinde Katar'a ihracatımızda önceki seneye göre yüzde 10 civarında artış yaşandı. Halihazırda Katar'da 500 Türk şirketi faaliyet gösteriyor. Sadece müteahhitlik firmalarımızca üstlenilen projelerin toplam değeri 18,5 milyar doları buluyor. Türkiye ve Katar olarak kazan-kazan temelli iş birliğinin en güzel örneklerini sunduğumuza inanıyorum.

2022 Dünya Kupası, sadece altyapı yatırımları bakımından değil; güvenlikten organizasyona kadar çok geniş bir alanda ciddi hazırlık çalışmaları gerektiriyor. Katarlı dostlarımızın bu organizasyonun altından başarıyla kalkacaklarına eminiz.

"KAOS HESABI YAPANLAR DIŞINDA KİMSE RAHATSIZ OLMAMALI"

Türkiye askeri varlığıyla sadece kardeş Katar'ın değil, bütün Körfez bölgesinin istikrarına ve barışına hizmet etmektedir. Kaos hesapları yapanlar dışında hiç kimse, Türkiye'nin ve Türk askerinin Körfez bölgesindeki mevcudiyetinden rahatsız olmamalıdır.

Türkiye ve Türk milleti olarak 15 Temmuz darbe teşebbüsünden sonra Katar'ın ülkemizle sergilediği dayanışmayı asla unutamayız. Bizler de Katarlı kardeşlerimize yönelik haksız abluka ve yaptırımların boşa çıkarılması için her türlü çabayı gösterdik, gösteriyoruz. Üç yıldır devam eden krizin bir an evvel çözülmesini temenni ediyoruz. Her türlü haksızlığa rağmen Katar'ın ablukadan, güçlenerek çıktığını görmekten de büyük bir memnuniyet duyuyoruz.

"DEAŞ'LA GÖĞÜS GÖĞÜSE ÇARPIŞAN TEK ÜLKEYİZ"

Türkiye'nin Suriye ile yaklaşık 911 kilometre uzunluğunda sınırı bulunuyor. Suriye'de 2011 yılında başlayan çatışmalardan en fazla etkilenen ülkelerin başında geliyoruz. 1 milyon insanın hayatını kaybettiği, 12 milyon insanın yerlerinden edildiği bir krize biz bigane kalamazdık. Suriye kaynaklı saldırılarda şimdiye kadar yüzlerce vatandaşımız şehit oldu.

Türkiye hem insani hem sosyal hem de maddi olarak ağır bir yük üstlendi. Halihazırda 3,7 milyon Suriyeli sığınmacıya ev sahipliği yapıyoruz. Hiçbir devlet sınırlarının dibinde bir terör örgütünün palazlanmasına müsaade etmez. Biz de gerek DEAŞ gerekse PKK-YPG terör örgütlerine karşı kararlı bir mücadele yürüttük. Fırat Kalkanı Harekatıyla DEAŞ'lı teröristleri Cerablus, Azez ve El Bab'tan çıkardık. Türkiye, DEAŞ'la göğüs göğüse çarpışan ve bu uğurda şehitler veren tek ülke.

"BİZİM KİMSENİN TOPRAĞINDA GÖZÜMÜZ YOK"

Şimdiye kadar bu bölgelere 411 bin Suriyeli sığınmacı geri döndü. Türkiye, Suriye topraklarında asla kalıcı değildir. Bizim kimsenin toprağında gözümüz yok. Kriz kalıcı olarak çözüldüğünde, bizim de Suriye'deki varlığımız sona erecektir. Ancak bu aşamaya kadar, meşru müdafaa hakkımız ve Adana Mutabakatı çerçevesinde terörle ve ülkemize yönelik saldırılara karşı mücadele etmeyi sürdüreceğiz. Ne İdlib'in ne de geri kalan Suriye topraklarının ülkemizin güvenliğini tehdit eden bir boyut kazanmasına müsaade etmeyeceğiz.

"TRUMP İLE İLİŞKİLERİMİZ MÜSPET BİR HAVA İZLEDİ"

Sadece ABD de değil, bazı NATO müttefiklerinin de terör örgütü PKK/PYD/YPG ile iş birliğini sürdürmesinin ve FETÖ mensuplarını himaye etmesinin ittifak dayanışmasını zehirlediği ortadadır. Her iki meselede de bir müttefik olarak bizim beklentimiz ülkemizle güçlü bir dayanışmanın sergilenmesiydi, maalesef beklentimiz karşılanmadı.

Hatta terör örgütü PKK-YPG Amerikan yönetimindeki bazı çevreler tarafından Suriye'de bir ortak gibi görüldü, desteklendi, himaye edildi. Özellikle eski yönetim bakiyesi kimi askeri ve güvenlik bürokrasisi bu konularda uzlaşmaz bir tutum sergiledi. Öte yandan Sayın Trump'ın göreve gelmesiyle ikili ilişkilerimizde müspet bir hava yakaladık. Hem bölgesel konularda hem de ticaretten yatırımlara kadar pek çok meselede tutumlarımız giderek daha fazla örtüşüyor. Ayrılıklardan ziyade ortak çıkarlarımıza odaklanıyoruz.

"LİBYA'DA DARBECİLER KAYBEDECEK"

Darbeci Hafter'in ise ne bir meşruiyeti ne de uluslararası tanınırlığı var. Lejyonerler ve yabancı milislerle Libya meşru hükümetine karşı kirli ve kanlı bir savaş yürütüyor. Bu zatın kendisi de zaten paralı askerdir. Gerek Moskova'daki gerekse Berlin Konferansı'ndaki uzlaşmaz tavrıyla ateşkes ve çözüm gibi niyetinin olmadığını tüm dünyaya göstermiştir. Libya'da meşruiyet kazanacak, darbeciler kaybedecektir. Gelinen noktada, Türkiye'nin girişimleriyle sahada sağlanan sükunet sayesinde ortaya bir fırsat çıktı. Hem Libya hem de bölge barışını ve istikrarını koruyacak bu fırsatın heba edilmemesi gerekiyor.

"DOĞU AKDENİZ GERİ ADIM ATMAYACAĞIMIZ BİR MESELE"

Türkiye, her zaman Doğu Akdeniz'in zenginliklerinin kıyı ülkelerince hakkaniyetli şekilde paylaşımından yana.  Ancak başta Yunanistan olmak üzere Türkiye'nin varlığından rahatsız devletler tek taraflı adımlarla gerginlik çıkarıcı tutum içerisine girdiler. Sömürgeciliğiyle ünlü Fransa'nın Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve şimdi de Ermenistan'ı kışkırtan tavrının altında Türkiye'nin bölgede etkin rol alması bulunuyor. Ege ve Akdeniz meselesi Türkiye'nin asla geri adım atmayacağı bir meseledir. Türkiye'nin ve KKTC'nin yok sayıldığı, kıyılarına hapsedildiği hiçbir çözümü kabul etmediğimizi tüm platformlarda yüksek sesle dile getirdik, getirmeye devam edeceğiz. Hak ve menfaatlerimizi her zaman ve her şartta korumaya, savunmaya kararlılıkla devam edeceğiz. 

"EN BAŞINDAN BERİ DİPLOMASİ KANALLARINI AÇIK TUTTUK"

Doğu Akdeniz'deki kararlılığımızı görenler ve ülkemize içi boş tehditlerle, şantajlarla geri adım attıramayacağını anlayanlar nihayet diyalog çağrılarımıza kulak vermek zorunda kaldı. Oysa biz en başından beri diplomasi kanallarını açık tuttuk. Türkiye, Doğu Akdeniz meselesinde gerginliğin düşürülmesinden ve diyalogdan yana olduğunu sadece söylemleriyle değil, eylemleriyle de açık ve net biçimde ortaya koydu. Biz, uluslararası hukuk açısından haklı olmanın rahatlığı içindeyiz. Bu doğrultuda Akdeniz meselesinde tüm adımlarımızı kendi çıkarlarımızı korumak başta olmak üzere barışa, huzura hizmet edecek ve Akdeniz ülkelerinin hepsinin çıkarına olacak şekilde kazan-kazan prensibi çerçevesinde atıyoruz.

"NE YAZIK Kİ BUGÜNE KADAR SORUNU ÇÖZÜMSÜZLÜĞE MAHKUM ETTİLER"

Azerbaycan işgal altındaki topraklarını kurtarmak için harekete geçti ve şimdi Ermenistan'ın haydutlukla elde tuttuğu bölgeleri bir bir geri alıyor. Türkiye bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da 'tek millet, iki devlet' düsturu içinde haklı davasında Azerbaycan'ın, devletinin, halkının yanındadır. Azerbaycanlı kardeşlerimize desteğimizi bütün imkanlarımızla sürdüreceğiz. Bu bölgesel sorunun çözümü için sözde inisiyatif aldığını öne süren devletler, uluslararası yapılar ne yazık ki bugüne kadar sorunu çözümsüzlüğe mahkum ettiler. Bu devletlerin ve kurumların tutumu Ermenistan'ın şımarmasına, yeni işgal faaliyetlerine girişmesine neden oldu. 

ERMENİSTAN'A SERT TEPKİ

Azerbaycan'ın, yıllardır sonuçsuz bırakılan ve Ermenistan'ın artan saldırılarıyla katlanılamaz hale gelen bu sorunu, fiili bir mücadeleyle çözme yoluna gitmesi hem tarihin hem hukukun hem de coğrafyanın gerçeklerinin gereğidir. Bu sorunu kalıcı bir şekilde çözmek için BM kararlarının uygulanması ve uluslararası hukukun gereğinin yerine getirilmesi gerekiyor. 

Türk milletine karşı her fırsatta saldırgan ve düşman tutum sergilemekten geri kalmayan Ermenistan, bölgede barışın, istikrarın, huzurun önündeki en büyük engeldir. Ermenistan'ın son işgal teşebbüsünde aldığı ağır hezimetin ardından türlü tezviratlarla Türkiye'yi de çatışmanın içinde gösterme gayretine girmesi, yaşadığı sıkışmışlığın ve çaresizliğin ispatı olmuştur. Ermenistan'ın bu tavrı bile bölgede geniş çaplı bir çatışma alanı yaratmak istediğinin göstergesidir. Yaşanan son süreç de kimin gerçekten barıştan yana olduğunu gözler önüne sermiştir. Uluslararası toplumun bu gerçeği görerek, yıllardır uyguladığı çifte standarttan vazgeçmesi ve Ermenistan'ın Azerbaycan topraklarındaki işgalini sonlandırma yönünde adım atması çağrımı yineliyorum."

 

 

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar
YORUMLAR (2)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
2 Yorum
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN