ABD ile Rusya, Suriye’nin geleceği üzerinde rekabet ediyor. Peki Afrin operasyonu bu bağlamda ne anlama geliyor? Moskova Devlet Üniversitesi'nden Dr. Kerim Has, Rusya’nın bir yandan Suriye’de güçlü merkezi yönetim hedefi, diğer yandan NATO içinde çatlaklar oluşturma politikası nedeniyle operasyona yeşil ışık yaktığı görüşünde. ABD ise Şam'a minimum düzeyde bağlı bir özerk yönetim hedefliyor.
VOLGA KUŞÇUOĞLU / İSTANBUL
ABD yönetimi, bir hafta içinde ulusal güvenlik ve dış politika alanlarında iki önemli açıklamayla önümüzdeki dönemde izleyeceği siyaseti ortaya koydu. Dışişleri Bakanı Rex Tillerson, IŞİD’in alan hakimiyetinin sona ermesinin ardından Washington’ın Suriye’deki yeni planını anlattı. Plan, ana hatlarıyla Kuzey Suriye’de SDG öncülüğünde yeni bir siyasi sistem kurulmasını, nihai olarak Esad’ın iktidardan indirilmesini ve İran’ın Suriye’deki etkinliğinin azaltılması yönündeki çabaları içeriyor.
Savunma Bakanı James Mattis ise açıkladığı Ulusal Savunma Stratejisi’nde ise ABD’nin bundan sonra terörle mücadeleden ziyade büyük güçlerle rekabete odaklanacağını belirtti. Strateji belgesinde Rusya ve Çin, ‘kendi otoriter yönetim biçimlerini dünyaya yaymaya çalışan revizyonist güçler’ şeklinde tanımlandı. Her iki açıklamada da Rusya’nın merkezi konumda olduğu görülüyor. Washington ve Moskova arasındaki rekabetin en sıcak noktası ise Suriye. Zira savaşın yedi yıldır devam ettiği ülke, Fırat nehri sınır olmak üzere fiilen ABD ve Rusya’nın nüfuz alanlarına bölünmüş durumda. Türkiye ve PYD de bu rekabette önemli yer tutuyor. Zira ABD, bir yandan PYD üzerinden Suriye’yi siyaseten yeniden inşa etme hedefiyle hareket ederken, diğer yandan geleneksel müttefiki Türkiye’yi kaybetmek istemiyor. Rusya ise Astana süreci üzerinden Türkiye ile birlikte siyasi çözüm arayışındayken, PYD kontrolündeki bir özerk bölgenin varlığına da karşı değil.
Dr. Kerim Has
MERKEZ Mİ GÜÇLÜ OLACAK, ÖZERK BÖLGE Mİ?
Peki ABD-Rusya rekabeti bağlamında Suriye’deki gelişmeler ve Afrin operasyonu nasıl değerlendirilebilir? Moskova Devlet Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak görev yapan Dr. Kerim Has, iki ülkenin çıkarları ve hedeflerinin, Suriye’nin savaş sonrası siyasi yapısı üzerinde ayrıştığı görüşünde. Has’a göre ABD, Kürtlerin veya PYD’nin kontrolündeki bölgelerin Şam’a bağımlılığını minimum düzeyde tutan bir özerklik için çabalarken, Rusya ise bu bölgeleri maksimum düzeyde Şam’a bağımlı bırakacak bir özerklik için gayret gösteriyor. Yani iki ülke, merkez-çevre ilişkisi üzerinde, müstakbel bir özerk bölgenin merkezi yönetime ne düzeyde bağımlı olacağı konusunda mücadele veriyor. Kerim Has, Rusya’nın Suriye’de kurulmasını istediği siyasi yapıyı şöyle açıklıyor:
“Rusya, PYD kontrolündeki bölgelerin özellikle üç alanda; dış politika, savunma/güvenlik ve enerji alanlarında maksimum düzeyde Şam’a ve dolayısıyla kendine bağımlı görmek istiyor. Eğitim, sağlık, kültür gibi alanlarda ise otonom bir yapıyı mümkün görüyor. Rusya, Fırat’ın doğusunda PYD kontrolündeki enerji kaynaklarının maksimum düzeyde rejim yönetimiyle ortaklaşa kullanımı ve işletimi gibi bir formül geliştirme hedefi güdüyor”
RUSLAR NASIL ONAY VERDİ?
Kerim Has, ABD’nin YPG/SDG unsurlarından sınır güvenliği ordusu oluşturma hamlesininse, Şam’dan daha bağımsız bir yapının kuruluşunu hızlandırmak istediği anlamına geldiğini ifade ediyor. Bu hamle, stratejik anlamı itibariyle Afrin operasyonunu tetikleyen etkenlerden biri oldu. Rusya Savunma ve Dışişleri Bakanlıkları, açıkça Afrin operasyonunun başlamasının sebebinin, ABD’nin Kuzey Suriye’de bölünmeye yönelik attığı adımlar ve sınır ordusu girişimi olduğunu söyledi. Bu konu, özellikle son yıllarda Ankara’nın da dış politikasının temelini oluşturuyor. Kerim Has, Rusya’nın Afrin operasyonuna onay vermesini bu duruma bağlıyor, Moskova’nın PYD’yi ‘Türkiye sopasıyla’ terbiye ederek dış politika ve enerji alanlarında kendine yaklaştırmak isteyebileceğini ifade ediyor.
MOSKOVA’NIN BÜYÜK HEDEFİ
Ancak Has’a göre, Rusya’nın Afrin operasyonuyla kazanmak istedikleri bununla sınırlı değil:
“Ankara’nın Zeytin Dalı ve sonrasında ABD’yle yaşayabileceği sıkıntılarla ilgili de Rusya’nın daha stratejik bir kazanım hedeflediği yabana atılmamalı. Ankara Afrin’de YPG’ye karşı mücadeleye girişmişken, İncirlik ve Diyarbakır gibi üslerden ABD’nin YPG’ye askeri yardıma devam etmesinin müttefiklik ilişkisinin sınırlarını zorladığı bir gerçek. İşte bu zorlamaların ilerleyen dönemde Türkiye-NATO ilişkileri açısından ‘nihai bir kırılmaya’ dönüşmesi ise Moskova’nın Suriye’deki Kürt sorunu üzerinden elde etmek isteyeceği en stratejik getiri olacaktır. Suriye’de ABD’yle rekabetin Rusya açısından NATO içinde çatlaklar oluşturma hedefiyle ne kadar ‘uyumlu’ olduğunu daha açık bir şekilde gösteren bu senaryo gerçekleştiği takdirde ise muhtemelen farklı bir küresel dünya düzeninden bahsediliyor olacak.”
SOVYET COĞRAFYASINDAN ORTADOĞU’YA TAŞINAN REKABET
“ABD bir süredir küresel güç dengeleri bağlamındaki ‘hegemon güç’ olma konumunun zedelendiğini düşünüyor. Çin’in ekonomik gelişimi ve Rusya’nın askeri güç projeksiyonlarında ABD’nin planlarını bozabilme kapasitesini zorlaması Washington’ı rahatsız ediyor. Bu durum Rusya açısından özellikle son 10 yılda hız kazandı. 2008 Gürcistan savaşı sonrası Rus ordusu kapsamlı bir modernizasyon çalışması başlattı ve 2014’te Kırım’ı kolaylıkla ilhak etti. Şimdi Donbas üzerinden Kiev’i tamamen Batı’ya kaptırmama mücadelesi sürdürüyor. Ukrayna ve Gürcistan’ın da NATO’ya üyelik ihtimallerinin uzun bir süre için rafa kalktığı söylenebilir. Şimdilerde ise Rusya, Ortadoğu’da ABD’nin planlarını kendi çıkarları lehine bozma politikası izliyor. Bu da mücadeleyi eski Sovyet coğrafyasından Ortadoğu’ya taşıyan bir tabloyu karşımıza çıkarıyor.”
RUSYA’NIN ÜÇ ÖNCELİĞİ
“2018 için Rusya savunmaya 46 milyar dolar ayırdı. ABD’nin ise 2018’deki savunma bütçesi yaklaşık 700 milyar dolar iken sadece yurtdışı askeri operasyonlara harcayacağı para 66 milyar doları bulacak. Dolayısıyla, askeri plandaki rekabetin önümüzdeki yıllarda daha da kızışması yüksek olasılık. Enerjide ise Türk Akımı ile Kuzey Akım-2 doğalgaz projeleri üzerinde ABD baskısının artması pek muhtemel. Yine ABD, Rus silah sanayisinin Ortadoğu’da Türkiye de dahil S-400’ler gibi kritik teknolojilerle yeni pazarlara açılma stratejisini de durdurmaya çalışacaktır. ABD ile rekabette Rusya için ilk planda öne çıkan üç konu, Suriye, NATO içinde çatlakların oluşturulması ve Avrupa güvenlik mimarisinde ABD’nin etkisinin azaltılması olacaktır.”