Henüz ilkokuldayken öğretmeni tarafından keşfedilen ve şiir yazması yönünde teşvik edilen Orhan Veli Kanık, ölümünün 69. yıl dönümünde sevenleri tarafından hasretle yâd ediliyor. Twitter’da da bir sürü paylaşım yapılan Orhan Veli Kanık’ın şiirleri, hayatı ve eserleri karar.com’da…
‘İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalı’, 'Ağlasam sesimi duyar mısınız mısralarımda' ve ‘Gün olur alır başımı giderim’ eserleriyle bilinen Türkiye'nin gelmiş geçmiş en önemli şair ve yazarlarından olan Orhan Veli’nin hayat hikâyesi ve tüm bilgileri haberimizde…
ORHAN VELİ KANIK KİMDİR?
İstanbul‘un Beykoz ilçesine bağlı Yalıköyü'nde 13 Nisan 1914’te doğan Orhan Veli Kanık’ın babası Cumhurbaşkanlığı Armoni Orkestrası şefi, klarnet ustası Mehmet Veli Kanık, annesi ise Fatma Nigar Hanım'dır.
EĞİTİM HAYATI
Ailenin ilk çocuğu olan Orhan Veli’nin ağabeyi, mizah yazarı Adnan Veli Kanık‘tır. Füruzan (Yolyapan) isminde bir de kız kardeşi vardır. Anafartalar İlkokulu'nun ana sınıfında temel eğitimine başladıktan sonra 1921’de ilköğrenimi için Galatasaray Lisesi‘ne gönderilen Orhan Veli, dördüncü sınıfa kadar bu okula devam etti.
Babasının 1925’te Cumhurbaşkanlığı Bando Şefliği'ne tayini çıkınca Ankara‘ya taşınan Orhan Veli, Gazi İlkokulu'nu bitirdi, orta öğrenimi için yatılı olarak Ankara Erkek Lisesi'nin yolunu tuttu.
Edebiyata ilgisini ilk başta ilkokul öğretmeni Sedat Bey fark etti ve onu bu konuda yazmaya teşvik etti. Kanık'ın çocukluk dönemlerinde yazdığı ilk öyküsü, ''Çocuk Dünyası'' eski yazıyla basılan bir dergide yayımlandı.
Ankara'da geçen lise dönemlerinde Oktay Rıfat Horozcu'yla tanışan Kanık, Melih Cevdet Anday'la arkadaş oldu. Ortak duygu ve düşüncelerle bağlı oldukları edebiyat zevki, üç arkadaşı birbirine yakınlaştırdı.
Bu üç arkadaş, kaleme aldıkları yazıları, şiirleri yayımlayabilmek adına Ankara Lisesi okul kooperatifinin finansörlüğünde, ‘Sesimiz’ ismini verdikleri bir dergi çıkarmaya başladı. Okul arkadaşı Hıfzı Oğuz Bekata‘nın etkisinde kalan Kanık, düz yazıdan manzumeye geçti ve ilk şiirleri bu dergide basıldı.
Üç genç şair, çıktıkları bu edebiyat yolculuğunda, öğretmenleri arasında yer alan ünlü şair Ahmet Hamdi Tanpınar başta olmak üzere, Yahya Saim Sinanoğlu ve Halil Vedat Fıratlı‘nın büyük desteğini gördü.
Orhan Veli, yükseköğrenimini İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nin felsefe bölümünde sürdürdü. Yazmaya olan düşkünlüğünden vazgeçmeyen Orhan Veli, üniversite zamanlarında da oldukça aktifti.
DİĞER GELİŞMELER İÇİN TIKLAYIN
Kendi fakültesinin öğrenci grubu başkanı seçilmesinin yanında, eski okulu olan Galatasaray Lisesi'nde, yardımcı öğretmen olarak görev yapan Kanık, 1936’da lisans eğitimini bırakarak, Ankara'ya geri döndü.
PTT Genel Müdürlüğü Telgraf İşleri Reisliği Nizamlar Bürosu'nda memur olarak çalıştı. Aynı yıl, şairin yazınsal kimliğini tam olarak ifade eden, biçim ve üslup bakımından tarzını bulmuş olan ilk şiirleri Nahit Sırrı Örik‘in desteğiyle, “Varlık” dergisinde yayımlandı.
Çoğunlukla özlem, aşk, çocukluk anıları gibi temaları işlediği bu şiirlerin büyük bir bölümünde, “Mehmet Ali Sel” takma ismini kullandı. Adını edebiyat çevrelerine duyuran şair, 1936-1942 yıllarında, dönemin popüler kültür-sanat dergilerinden Ses, İnsan, Küllük, Gençlik, Demet, Inkilapçı Gençlik, İşte ve Aile'de manzume ve düz yazılarıyla yer aldı.
Oktay Rıfat ve Melih Cevdet ile beraber çıkardıkları “Garip” ismindeki şiir kitabıyla, Türk edebiyat tarihinde, ''Garipçilik'' (Birinci Yeni) adı verilen yeni bir şiir akımı başlattı.
Halk dilinde, yalın bir ifade tarzıyla manzumeler kaleme alan Garipçiler, hicivsel unsurlar ve mizah öğeleri kullanmak suretiyle, gündelik olayların da söz konusu yapılabileceğini gözler önüne serdi.
Orhan Veli Kanık, Garip'in kendisi tarafından kaleme alınan önsözünde, hece ölçüsü ve uyağın şiiri yozlaştırdığını söylüyor ve onlara göre şiirin, insanın beş duyusuna değil, beynine seslenen bir söz sanatı olduğunu söylüyordu. Şiire, egemen sınıfların beğenilerinin sonucu yerleşen kalıplaşmış öğeler kaldırılmalı, şairaneliğe son verilmeli ve şiir toplumun çoğunluğuna seslenmeliydi. Bu amaç da yalnızca yeni yollar ve yeni araçlarla gerçekleştirilebilirdi.
II.Dünya Savaşı‘nın neden olduğu gerginlik nedeniyle uzatılan askerlik görevini, 1945 senesinde, yedek subay rütbesiyle tamamlayan Kanık sonrasında Ankara'ya dönerek, Milli Eğitim Bakanlığı Tercüme Bürosu'nda tercümanlık yapmaya başladı.
Burada, Azra Erhat, Oktay Rıfat ve Erol Güney ile birlikte ortak çeviri çalışmaları yürütürken, 1947 senesinde, Reşat Şemsettin Sirer‘in Milli Eğitim Bakanı olmasıyla birlikte, yeni bakanlık yönetimini “antidemokratik ve tutucu” davranmakla suçlayarak, görevinden istifa etti.
Ardından, Mehmet Ali Aybar tarafından yayımlanan, “Hür” ve “Zincirli Hürriyet” isimli gazetelerde, siyasal, sosyal, kültürel ve edebi konular üzerine eleştirel yazılar kaleme almaya başladı. 1948 senesinde ise, bir süre, Ulus gazetesinde, “Yolcu Notları” başlığı altında makaleler yazdı.
1 Ocak 1949'da, iki sayfalık “Yaprak” adlı kültür-sanat dergisini çıkarmaya başladı. 15 günde bir yayımlanan derginin ömrü, finansman sorunu yüzünden kısa sürdü ve 28 sayıyla sınırlı kaldı. Yaprak'ın yayım hayatı, 15 Haziran 1950 tarihinde sona erince, Kanık, İstanbul'a taşınmaya karar verdi. Aynı sene, Nazım Hikmet‘in yazılarından dolayı mahkum edilmesini protesto etti ve düşünce özgürlüğüne imkan verilmediğini öne sürerek, yakın dostları Melih Cevdet ve Oktay Rıfat ile birlikte, şairin serbest bırakılması için 3 gün boyunca açlık grevi yaptı. Bu eylemiyle, siyaset ve edebiyat çevrelerinde büyük yankı uyandırdı.
Aynı yılın Kasım ayında, bir haftalığına Ankara'ya gelen Kanık, 10 Kasım 1950 gecesinde, onarım için kazılmış, üzeri kapatılmamış bir çukura düşerek ayağını incitti. Daha sonra İstanbul'a dönen Kanık, bir arkadaş ziyareti sırasında aniden fenalaşması üzerine Cerrahpaşa Hastanesi'ne kaldırıldı. Orhan Veli Kanık, 14 Kasım 1950 tarihinde, beyin kanaması sonucu girdiği komada yaşamını yitirdi.
Cenazesi, Rumelihisarı‘nda bulunan Aşiyan Mezarlığı'nda toprağa verildi. Yakın arkadaşları tarafından 1 Şubat 1951 tarihinde anısına ''Son Yaprak'' adlı tek baskılık bir dergi yayımlandı.
ESERLERİ
Şiir
Garip (1941 – Melih Cevdet Anday ve Oktay Rıfat Horozcu ile birlikte)
Vazgeçemediğim (1945)
Destan Gibi (1946)
Yenisi (1947)
Karşı (1949)
Düzyazı
La Fontaine Masalları (1948)
Nasrettin Hoca Hikayeleri (1949 – manzum hikaye)
Nesir Yazıları (1953)
Edebiyat Dünyamız (1975)
Fransız Şiiri Antolojisi (1947 – derleme)
Çeviri
Bir Kapı ya Açık Durmalı ya Kapalı (A.de Musset'den – O. Rifat ile, 1943)
Barberine (1944)
Scapin'in Dolapları (Molière'den – 1944)
Sicilyalı yahut Resimli Muhabbet (1944)
Tartuffe (1944)
Versailles Tulûatı (1944)
Üç Hikâye (Gogol'dan – Erol Güney ile, 1945)
Turcaret (A. R. Lesage‘dan – 1946)
Hamlet ve Venedikli Tüccar (Shakespeare‘den – Ş. Erdeniz ile, 1949)
Batıdan Şiirler (O. Rifat ve M. Cevdet ile, 1953)
Antigone (J. Anouilh‘den – 1955)
Saygılı Yosma (J. P. Sartre'dan – 1961)
Bütün Çeviri Şiirleri (1982)
El Kapısında (Turgenyev‘den – 1994)