Ölüme bakılan pencerede bir gurbetçi Mahler
Burada durmuş bekliyorum dostumu, son bir kez veda etmek için / Seninle dostum, akşamın güzelliğinin son bir tadını çıkartmak için / Nerede kaldın, uzun zamandır beni yalnız bıraktın / Yumuşak otların kapladığı yollarda dostuma veda, ölüme sarılmak için./
Herhalde insanlık tarihinde 'veda' kimse tarafından böylesine muhteşem anlatılmamıştır... Mahler'in ünlü eseri "Das Lied von der Erde" 6. veda bölümünü dinlerken eriyip gittiğimi hissediyorum.
Aslında bu Pazar yazı yazmak için hiç motivasyonum yoktu, şiirlere de, şarkılara da küs gibiydim... Ama Mahler dinlemek iyi geldi ve Pazar da şarkılara devam...
Bu bağlamda galiba bir konunun altını özellikle çizmem gerekiyor. Pazar günleri müzikle ilgili yazdığım yazıların hiçbirisini, entelektüel bir gösteri olsun diye yazmıyorum. Klasik Batı müziğinden klasik Türk musikisine, rock’tan caza kadar bütün müzik türlerini hayatımın vazgeçilmez bir parçası olarak görüyorum. Seslerin büyülü dünyasıyla her gün hayatı yeniden keşfettiğime inanıyorum. Çoğu zaman da müziğin evrensel sesine tutunarak ayakta kalmaya çalışıyorum.
Kuşkusuz bu bir seçim meselesi. Genel olarak insanlar geceler boyu müzik dinleyip ve de bu konuda kitaplar, yazılar okumayı pek tercih etmezler, ayrıca etmek zorunda da değiller. Ama bütün bunlar benim için hayatın bir rutini...
Eğer ruhunuza bir derinlik kazandırdığına inanmıyorsanız, neden her gece Mahler, Beethoven, Mozart, Miles Davis ya da Bob Dylan dinleyesiniz ki... Şiirler ya da şarkılar kime ne söyler bilemem, ama ben Pablo Neruda'nın "Eğilip akşamları gamlı bir ağ salarım okyanusun gözlerine” dizeleri eşliğinde Mahler'in "Das Lied von der Erde" (Yeryüzünün Şarkısı) şarkısıyla ölüme bakılan pencerede bir gurbetçi gibiyim...
Bu şarkıyla gökte güneşin, yerde toprağın bana gülümsediğini hissediyorum. Zaman zaman kalbim sıkışıyor, sanki yerinden çıkmış gibi yükseliyor, içime güneş kaçmışçasına yüreğim aydınlanıyor, şiirleri bitiremiyorum. "Das Lied von der Erde" şarkısı anlatımı, renkleri, düşünsel derinliği ile dinleyiciyi bilinmeyene, bambaşka bir dünyaya götürür.
Öyle inanıyorum ki Mahler'in bu metni seçmesinin nedeni, müziğindeki elementlerin tam olarak şiire yansımasıydı. Ruh dünyamızı sarsan bu metnin anlamı; dünya hüznü, doğanın gücü, yabancılaşma ve yalnızlıktan kaynaklanan geçici mutluluk ve çözümün ölüm yoluyla gerçekleşmesidir adeta...
Müzik otoritelerinin değerlendirmelerine göre Beethoven, Schubert ve Bruckner gibi dokuzuncu senfonisini yazdıktan sonra ölen bestecilerden sonra Mahler, dokuzuncuyu yazmanın kötü şans getirdiğine inanmış ve sekizinci senfonisini yazdıktan sonra yazdığı senfoniye numara koymaktan kaçınarak "Das Lied von der Erde (Yeryüzünün Şarkısı) - Tenor, Alto veya Bariton için Bir Senfoni" başlığını vermiştir.
Çağdaş müzik eleştirmenleri, Mahler'in, klasik müzikteki değişimi güçlü bir şekilde etkilediğine dikkat çekiyorlar. Onun eserleri, 20. yüzyılda kullanılan köklü yöntemlerin habercisi niteliğindedir adeta. Mahler tonal müziğin sınırlarını zorlamış, geleneksel armoni yapısına yeni boyutlar kazandırmıştır. Kuşkusuz 19. yüzyılda tüm besteciler senfonik müziğe katkıda bulunmuşlardır, ancak Mahler, Beethoven’in Dokuzuncu Senfoni’siyle başlayan bu geleneği geliştirmiş, senfoninin boyutlarını daha da büyütmüştür.
20. yüzyıla geçiş döneminde Avrupa ve dünya müziğine geniş ufuklar açan Mahler, 19 yaşındayken öğrencilik arkadaşı Joseph Steiner’e yazdığı mektup müziğinin düşünsel arka planı hakkında önemli ipuçları verir. Müzik eleştirmeni Avni Alanyalı’nın mektuptan aktardığı şu satırlar, Mahler’in ruh dünyasını aktarması açısından son derece önemli: "Tuhaf bir yazgı bu. Özlemim fırtınalı dalgalarla kimi zaman oradan oraya savruluyor. Kimi zaman da gülen bir güneşin ışınlarıyla esip gidiyor. Çok sevinçli bir yaşama gücünün ateşi ve her şeyi silip yok eden ölümün özlemi yüreğimde art arda yer alıyor... Çağdaş ikiyüzlülüğün ve yalanın beni onursuzluğa itmesi ve bunların yaşamımız ve sanatımızla doğrudan doğruya bağlantısı, sanata, aşka ve dine karşı yüreğimi iğrentiyle dolduruyor... Umutsuzluğun bana verdiği güçle tek avuntum olan acıya kenetleniyorum... Her tarafta sessizlik. Uzaklardan yalnız bir kuşun hüzünlü sesi geliyor... Artık yalanı biliyorum. Hiçbir görüntü artık beni aldatmaz... Ne acılar birikmiş bu toprağın altında. Günün birinde o büyük intikamcının karşısına çıkacak olan insan, acaba bu sorumluluğu nasıl yüklenip savunabilecektir."