Kim ki bu yapay ‘rejim krizi’ çıkaran?
Kaçırmışım, Abdülkadir Selvi 'hilafet çağrısı'na nasıl baktıklarını Beştepe'ye sormuş. Fahrettin Altun da Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı rahatsız ettiğini söylemiş.
Fakat orada kalmıyor Beştepe'nin tepkisi. Sanki CHP başlatmış gibi, şöyle sert çıkışıyor:
“Cumhurbaşkanımızın gözünde bu tartışmalar, gündemi zehirlemek için üretilmiş, hükümetimizin son dönemde elde ettiği başarıları gölgelemek üzere sahaya sürülmüş suni ve sorunlu tartışmalardır..."
Gündemi zehirleyen kim peki? Hükümetin başarılarını gölgelemek için suni kriz çıkarma suçlaması kime? Söylenmiyor.
Fakat açıklamanın devamında bir ipucu var. Bakın bakalım şu tarif kime uyuyor:
“Cumhurbaşkanımızın tavrı açık ve nettir. Ne yazık ki Cumhurbaşkanımızın siyaseti ile açık ve net hedefler üzerinden rekabet edemeyenler, bu ülkede yıllar yılı yapay rejim krizleri üretmeye çalışmışlardır. Bu son tartışmalar da bu rejim krizi üretmek isteyen vesayet sevdalılarına malzeme oluşturmak arzusundan başka bir şey değildir. Gel gelelim bunların Türkiye sosyo-politik gerçekliğinde bir yeri yoktur. Dolayısıyla Cumhurbaşkanımızın gündeminde de hiç ama hiç yer tutması da söz konusu değildir..."
Anlıyoruz ki hilafet tartışmasını başlatan gizli failin özellikleri şunlar:
Cumhurbaşkanı'yla dürüstçe rekabet edemiyor. Onun için de yapay rejim krizi oluşturarak, vesayet sevdalılarını Cumhurbaşkanı'na karşı dolduruşa getirmenin gayreti içinde.
Hilafet çağrısı, Yeni Şafak dergisi Gerçek Hayat'tan gelmemiş miydi?
Fakat tarif edilen profile uymuyor. Daha çok CHP ima ediliyor gibi.
Yeni Şafak grubunun Cumhurbaşkanı'na karşı laik rejim hassasiyetlerini kışkırttığı, AK Parti'ye tuzak kurduğu, iktidarın başarılarını sabote etmek için çırpındığı söylenmiyordur herhalde.
Ama eski CHP'nin de yerinde yeller esiyor. Hep AK Parti'ye yarayan o rejim bekçiliği siyasetinden eser yok ortada.
Üstelik hilafet isteyen belli, faili meçhul değil. CHP başlatmadığı gibi, ciddiye bindirip sürdürmüyor da tartışmayı.
Hatta muhalefet, bu çağrıyı kendisini din üzerinden kutuplaşmaya kışkırtan bir provokasyon ve tuzak olarak görmüş kadar temkinli.
Ayrıca...Haftasonu toplanan kurultaya Kılıçdaroğlu'nun "İkinci Yüzyıla Çağrı"sı damga vurdu. O çağrı, CHP'nin vesayetle mücadele misyonunu da AK Parti'den resmen devraldığını gösteriyor.
Artık milletin, sandığın iradesine karşı rejimi, statükoyu koruma çabasında bir CHP yok. Tersine, devlet gücünü kullananların dayatmalarına ve vesayet girişimlerine karşı demokrasiyi savunma iddiasında bir CHP var. O tarif, hiç üstüne oturur mu?
BU CHP'YLE DİN KUTUPLAŞMASI ZOR BE!
Hep uyarıyorum, dinin siyaseten istismarı artık ömrünü doldurdu. Ona fırsat ve malzeme veren, haklı görünmesini sağlayan yasakçı, baskıcı kafa değişti.
Bu değişimi ıskalayarak, olmayan ‘CeHaPe Zihniyeti’ni istediği kadar hala varmış gibi göstersin, AK Parti’ye kazandırmaz.
Hakkındaki yerleşik önyargıları yıktı CHP, onların inandırıcılığı kalmadı.
Şu iki fotoğraftan sonra, CHP’nin başörtüsü düşmanı olduğuna, ilk fırsatta yasaklayacağına kim inanır mesela?
Biri, Sevgi Kılıç (sağdaki). Kurultayda Parti Meclisi’ne girdi. Diğeri ise Kevser Celayir (soldaki). Daha önce İstanbul il yönetimine katılmıştı.
Ve bekler miydiniz; ikisi de Canan Kaftancıoğlu’nun ekibinden çıktı. Kılıç, CHP Beykoz ilçe yönetiminden gelmiş. Celayir ise yardımcıları arasında.
Kaftancıoğlu, ikisinin de görünüşleri değil birikim ve donanımları, çalışkanlıkları sebebiyle yönetime seçildiklerini ısrarla belirtiyor. Kapı gibi de arkalarında duruyor.
Varlıkları, göstermelik ve sembolik değil yani.
CHP’deki değişimin vitrinle sınırlı kalmadığı, söylem ve politikalarına yansımasından da belli zaten.
Kaftancıoğlu’nun Emirgan Beyaz Köşk’teki kahvaltı davetinde tam karşımda oturuyordu, dikkatimi çekmişti Celayir. Bingöllü hemşehrimmiş üstelik, bilmiyordum.
AK Parti eski AK Parti değil, CHP de eski CHP. Yer ve rolleri değiştiler. Bu saatten sonra din üzerinden kutuplaşmayı istediğiniz kadar deneyin, zorlayın. Tutar mı!
DERİLER THK’YA ÖYLE Mİ (!)
Bütün gençliğimiz, kurban derilerini THK’dan kaçırmaya çalışmakla geçti. Çünkü başka yere vermek yasaktı.
Polis şu tarikat vakfıyla bu cemaat derneğine ait depoları basar, korsan (!) toplayanları karakola çeker, kaçak (!) derilere el koyardı.
Türk Hava Kurumuna bağışlamak zorunluydu. İstediğinize veremezdiniz.
AK Parti devrinde, dün bir belediye hoparlöründen anons geçiliyordu, derilerinizi THK’ya verin diye.
Acı acı gülümsedim...
Kurban Bayramı’nız kutlu olsun.