İstanbul Şehir Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Kösebalaban, Malezya’daki seçimleri yorumluyor.
1957 yılında İngiltere’den bağımsızlığını kazanan Malaya, 1963’de Malezya adıyla parlamenter ve federatif bir anayasal monarşi olarak kuruldu. İngiliz sömürgeciliği döneminde ve sonrasında ülke ekonomisi ağırlıklı olarak tarım ve madenciliğe bağımlı kaldı. İngilizlerin yarımadaya getirdiği çok sayıdaki Çinli ve Hintli göçmenler nedeniyle ülkenin yerlisi Malay toplumu neredeyse bir azınlık haline gelmişti. Ekonominin ve eğitimin giderek Çinli ve Hintli azınlığın hakimiyetine geçişi, aristokrat sınıfın da bu gidişata ses çıkarmayışı, Malay gençlerinin etnik milliyetçiliğe ve Malay kimliğinin önemli bir parçası olarak gördükleri İslam’a yönelişlerini artırmıştı.
Mahathir Muhammed bu muhafazakar milliyetçi dalgayla birlikte büyüyen neslin ilk temsilcilerindendir. Özellikle 1947-1953 yılları arasında Singapur’da gördüğü tıp eğitimi sırasında Malay dilinin resmi dil olarak tanınmasını talep eden ve Malay olmayanlara vatandaşlık verilmesine karşı çıkan öğrenci hareketinin liderliğini yapmıştı. Aslında Mahathir böyle bir mücadele için uygun bir isim değildi. Zira ne köklü Malay ailelerinden birine mensuptu, ne de baba tarafından Hindistan göçmeni bir ailenin çocuğu olarak aslında tam bir Malay sayılabilirdi. Siyasi kariyeri boyunca Mahathir’in bu multi-etnik kökeni, onun önünü kesmeye çalışan Malay aristokrasisi tarafından kullanılacaktı.
Malezya’da kendi kurduğu partiyi 61 yıl sonra sürpriz bir ittifakla deviren 92 yaşındaki Mahathir Muhammed, aslında ülkenin yakın dönem tarihinin canlı şahididir. İngiliz sömürgesinden kurtuluşla başlayan, Çin ve Hint göçleri ile demografisi değişen Malezya’nın ‘Asya Kaplanı’na dönüşümü hikayesinin de baş kahramanıdır.
Mahathir 1950’li yıllardaki doktorluk kariyeri sırasında Malay etnik milliyetçi ve muhafazakar bir parti olan Malay Birliği Milli Teşkilatı (UMNO)’na katıldı. 1964’de milletvekili seçilen Mahathir parlamento görevi boyunca Singapur’u bağımsızlığa götüren etnik gruplar arasındaki tartışmalarda öne çıktı. Ancak 1969 seçimlerinde koltuğunu yükselişe geçen İslamcı PAS’ın adayına kaptırdı. Mahathir parlamento dışından da Malay milliyetçisi çıkışlarını ve eleştirilerini devam ettirince UMNO’dan ihraç edildi.
ÇİNLİ-MALAY ÇATIŞMALARI
13 Mayıs 1969’da başkent Kuala Lumpur’da başlayan Malay-Çinli etnik çatışmalarında 600 insan hayatını kaybetti. Hükümet bu çatışmalara olağanüstü hal ilan ederek karşılık verdi. İç Güvenlik Yasası adı altında hükümete süresiz gözaltı hakkı getiren ve halen dahi geçerliliğini koruyan bir yasa çıkarıldı. 1970 yılında Mahathir bu olaylara bir tepki olarak Malay Dilemma adlı kitabını yayınladı. Kitapta Mahathir hükümeti ve aristokrasiyi Malayların haklarına sahip çıkmamakla suçluyordu. Malayların statülerinin iyileştirilmesi pozitif ayrımcılığa dayalı bir ekonomik programla mümkün olabilirdi. Mahathir UMNO’ya 1972 yılında yeniden kabul edildi ve milletvekili seçilerek kabineye girdi.
Mahathir’in kitabında önerdiği pozitif ayrımcılık programı onun önce Milli Eğitim Bakanı (1974-77) ve sonra da ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı (1976-81) olarak görev yaptığı dönemden itibaren, Yeni Ekonomi Politikası adı altında uygulamaya sokuldu. Buna göre, yerli toplum (Bumiputra) olarak tanınan Malaylar hükümetten sermaye ve toprak imtiyazları elde ediyorlardı. Yine üniversiteler öğrenci alımlarını sadece başarıya göre değil, etnik grupların nüfus içerisindeki oranlarına göre yapmak zorundaydılar. Ancak bu uygulamanın meydana getirdiği sonucun amaçlanan hedeflerle aynı olmadığı her zaman tartışılageldi. Malaylar arasında girişimciliği teşvik etmediği, bütün bir Malay toplumunun değil, bir Malay ekonomik seçkin sınıfını ve yolsuzluğu ortaya çıkardığı, etnik azınlığı göçe zorlayarak beyin göçüne neden olduğu, yabancı sermayeyi ürküttüğü ve bir Malezya kimliğinin oluşumunu engellediği gibi argümanlar uygulamaya karşı çıkanlar tarafından ileri sürüldü. 1981 yılında Mahathir ülkenin başbakanı olunca pozitif ayrımcılık uygulamaları önemli ölçüde yumuşatıldı.
1981’de Mahathir’in ülkenin dördüncü başbakanı olarak görev başlaması Malezya tarihinin en önemli olayı olarak adlandırılabilir. Zira o tarihten bu yana Mahathir farklı şekillerde Malezya siyasetine damgasını vurmaya devam etti. Mahathir ve onun 1982’de siyasete dahil ederek başbakan yardımcılığına getirdiği, İslamcı gençlik hareketi lideri Enver İbrahim’in yürüttüğü kalkınma hamlesiyle Malezya dünyanın en hızlı büyüyen ülkelerinden biri haline geldi. Ülkenin kalkınma sorununu Batı’ya değil Doğu’ya yönelerek (Look East), Japonya ve Güney Kore modelleri örnek alarak başaracağını düşünüyordu. Onun döneminde Malezya, Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği (ASEAN) bünyesinde Endonezya ve Tayland gibi komşu ülkelerle gerginlikleri azalttı ve kapsamlı bir ağır sanayi hamlesi başlattı. Mahathir, önceki dönemdeki etnik Malay milliyetçiliğini bir kenara bırakmış, yabancı sermayeyi teşvik eden, imtiyaz sistemini gevşeterek etnik azınlıklardan ekonomik kalkınmada yararlanan liberal bir vizyonu uygulamaya başlamıştı. Mahathir’in kuşkusuz ülkesine yaptığı en önemli katkı psikolojik boyuttaydı. Ülkesinin sömürgecilik geçmişinin bıraktığı psikolojiden kurtulması Mahathir’in en fazla vurgu yaptığı husustu. Kendi güveni sağlam olan, bir gelecek vizyonuna sahip ülke inşa ediyordu. Malezya Başarabilir (Malaysia Boleh), 2020 Vizyonu gibi sloganları bir çok başka ülke liderine de ilham kaynağı oldu. Onun döneminde başkent Kuala Lumpur Asya’daki diğer güçlü rakipleri arasında önemli finans merkezlerinden birisi haline geldi.
BOSNA ABLUKASINI DELEN GEMİ
Mahathir uluslararası diplomaside de aktif bir rol oynadı. Çeşitli Bağlantısızlar Topluluğu gibi uluslararası platformlardaki söylemleriyle Üçüncü Dünya’nın ekonomik kalkınmasına destek verdi. Filistin sorununun dünya kamuoyuna duyurulmasında öncülük yaptı. Onun döneminde meydana gelen Bosna Savaşı’nda Bosna’ya en fazla yardım gönderen Müslüman ülkelerden biriydi. Hatta BM tarafından konulan ablukayı bir Malezya savaş gemisi ihlal etmesi Bosna savaşının son erdirilmesinde çok önemli bir dönüm noktası oldu. Mahathir ve Enver’in himayesinde kurulan Uluslararası İslam Üniversitesi özellikle Müslüman azınlıklara mensup öğrencilere burs verdi ve eğitim imkanı sundu. Hiç kuşkusuz Mahathir’in bu uluslararası hamlelerinde demokratik yönelimli İslamcı siyaset kökeninden gelen Enver İbrahim’in büyük katkısı vardı.
Ancak iki lider arasındaki uyumlu birliktelik 1997’de başlayan Asya Finansal Krizi’nden sağ çıkamadı. Mahathir özellikle milli para birimini ve borsayı etkileyen krize karşı sabit kur sistemi gibi kapalı ekonomik sisteme dayalı tedbirler almayı savunurken, Enver İbrahim faiz oranını artırarak kuru dengede tutmayı tavsiye eden İMF ile ortak çözümü savundu. İkili arasındaki bu görüş farklılığı giderilemeyip, Enver İbrahim siyasetteki patronuna karşı açık bir tavır alınca Mahathir yardımcısını azletti. Mahathir’in bu tutumda komşu ülke Endonezya’da otuz yıl iktidarda kalan Muhammed Suharto’nun ekonomik krize karşı başlayan halk ayaklanmalarıyla devrilmesinin getirdiği paniğin rolü olduğu söylenebilir. Tıpkı Endonezya’da olduğu gibi Malezya’daki kronik yolsuzluk ve akraba kayırmacılığının bu krizi tetikleyen en önemli neden olduğu tarzındaki eleştiriler parti gençlik örgütü tarafından yüksek sesle dile getirilmeye başlanmıştı. Krizden uluslararası finans çevrelerini sorumlu tutan Mahathir, bu çevrelerin adamı olarak suçladığı Enver İbrahim’i azlederek, mahkum ettirdi. Ayrıca Mahathir Enver İbrahim’in siyasete dahil ettiği genç ve yetenekli ekibi de dağıttı. Mahathir etrafını çeviren kendisine daha sadık olduğunu düşündüğü bir dar kadro ile ülke yönetimini sürdürdü. Ancak Mahathir’in uyguladığı kapalı ekonomik sisteme dayalı tedbirler Malezya’yı liberal ekonomik sistemden kopardı. Böylece Malezya’nın başarı hikayesi ve model ülke olma iddiası dramatik bir biçimde iflas ediyordu.
2003 yılında Mahathir sağlık nedenleriyle görevi en yakınında yer alan isimlerden biri olan ve ılımlı siyasi görüşleriyle tanınan Abdullah Bedevi’ye bıraktı. Ancak çok kısa bir süre sonra eski Malay aristokrasisine mensup bir siyasetçi olan Necip Razak Bedevi’yi alaşağı ederek UMNO’yu ve ülke yönetimini eline geçirdi. Razak dönemi Malezya’nın daha da içine kapandığı ve ekonomik büyümesinin tamamen durma noktasına geldiği ve milyarlarca dolarlık büyük yolsuzluk söylentilerinin yayıldığı bir dönem oldu. Sonunda Mahathir de yaptığına pişman oldu ve Malezya Birlik Partisi adında yeni bir parti kurarak eski arkadaşlarına karşı muhalefet bayrağı açtı. Ancak Enver İbrahim’in eşi Wan Azizah Wan İsmail’in başkanı olduğu Halkın Adalet Partisi ve Malezyalı Çinli azınlığın partisi Demokratik Hareket Partisi ile ittifak yapma kararı alana kadar Mahathir’in iktidarı ele geçirme çabaları başarılı olamadı.
9 Mayıs’ta yapılan genel seçimleri Mahathir Muhammed-Enver İbrahim ittifakı Pakatan Harapan (Umut İttifakı), eski partileri UMNO’ya karşı kazanarak tarihe geçtiler. Mahathir, kendi döneminde olduğu gibi medyanın tamamen UMNO’nun kontrolünde bulunduğu ve alternatif medyanın yeni kabul edilen yeni “yalan haber” kanunu ile baskı altına alındığı bir ortamda, çok sınırlı kaynaklarla başarılı bir kampanya yürüttü. Umut İttifakı ezici bir çoğunlukla, Mahathir’in de 22 yıl boyunca bir parçası olduğu 60 yıllık UMNO iktidar dönemine son vermiş oldu. Bu kuşkusuz 92 yaşındaki bir lider için muhteşem bir dönüş.
ÇİN’İN YÜKSELEN EKONOMİK GÜCÜ
Ancak Mahathir bu iktidar döneminde 1980’lerden ve 1990’lardan çok farklı bir uluslararası ve bölgesel sistemde başbakanlık yapacak. Çin hem Malezya gibi uluslararası yatırım çekerek kalkınan ülkeler için bir rakip, hem Malezya sanayi sektörü için çok önemli bir yatırımcı, hem de Malezya’daki Çinli azınlığın da dahil olduğu bir büyük Çin ekonomik sisteminin lideri. Mahathir’in çok önem verdiği ve mimarı olduğu ülkenin yerli otomotiv şirketi Proton, Necip Razak tarafından Çinli bir şirkete satıldı. Mahathir seçim sonuçlarının açıklanmasından hemen sonra yaptığı açıklamada Necip Razak hükümeti tarafından Çinli şirketlere verilen pahalı altyapı ihalelerini yeniden müzakere edeceğini açıkladı. Çin ve Malezya Çin’in Bir Kuşak, Bir Yol projesi kapsamında bir dizi altyapı anlaşmaları imzalanmıştı. Bunlar arasında 14 milyar dolarlık Doğu Sahil Demiryolu Projesi bulunuyor. İç politika alanında ise, Malayların siyasi, Çinlilerin iktisadi hegemonyasının dengelenmesi önemli bir sorun olmaya devam edecek. Hiç kuşkusuz Umut İttifakı’nın karşısındaki en önemli zorluk, etnik milliyetçilikleri aşan bir çoğulcu Malezya milliyetçiliğinin oluşumunu sağlayacak reformları uygulamaya koymak olacak. Malezyalı Çinli azınlığın partisi Demokratik Hareket Partisi’nin de ittifaka dahil edilmesi ve genel başkanı Lim Guan Eng’in ekonomi bakanı olarak atanması bu doğrultuda atılmış bir adım.
Mahathir Muhammed’in 92 yaşında başbakan olarak dönüşü kuşkusuz Malezya için büyük bir moral kaynağı oldu. Önceki hükümetinin yönetim beceriksizliği ve uluslararası boyutlara ulaşan yolsuzluk skandalları halkta bıkkınlık ve umutsuzluk uyandırıyordu. Ayrıca Malezya tarihinde ilk defa seçim yoluyla bir partiden başka bir partiye hükümet değişikliğini gerçekleştirerek demokratikleşme konusunda ciddi bir aşama kaydetti. Ayrıca Mahathir açısından da çok başarılı 22 yıllık başbakanlık kariyerinin sonunda yaptığı kritik hataları tamir etme ve ülkesine daha olumlu bir siyasi miras bırakma imkanı da ortaya çıkmış olacak. Bundan sonraki süreçte Umut İttifakı’nın gerçek bir umuda dönüşebilmesi için ittifakı oluşturan partiler arasındaki uyumlu birlikteliğin devam etmesi, ittifakın kazandığı milletvekillerinin yarısına sahip olan Enver İbrahim’in koltuğu Mahathir’den devralma sürecinin sorunsuz gerçekleşmesi ülkedeki istikrar açısından çok önemli. Zira demokrasiye geçiş kolay, demokrasinin yerleşmesi ise sıkıntılı bir süreç.