Karar.com’a konuşan eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, “Cemaat, elinde nükleer silah var zannediyordu. Çok kibirliydiler. Hükümet erken uyandı ve savaşı kaybettiler” dedi.
Cezaevinden çıktıktan sonra Haliç’te Yaşayan Simonlar’ın devamını yazan Hanefi Avcı, Karar.com’a cezaevi günlerini anlattı. “Savaşı Cemaat kazansaydı Türkiye diktatörlük ülkesi olacaktı” diyen Avcı, hapiste okuduğu Muhiddin İbn Arabi’nin hayata bakış açısını değiştirdiğini belirterek “Her şerde bir hayır vardır. 39 ciltlik Fütuhat’ı okumak benim için en büyük hayırdı. Dört yıl cezaevinde yatmaya değdi” açıklamasında bulundu.
Cemaatin tek bir amacı yok
Gülen örgütü şifreleri hala tam olarak çözülememiş bir yapılanma. Sizce amaçları ne?
Tek bir amacı yok, amaçları var. Bu amaçlar da zaman içerisinde değişiyor. Ancak bugün söz ettiğimiz yapı, cemaat olarak amacını aşmış ve politik bir figür haline gelmiştir. Hatta bunu da aşmış, politik hedeflerine ulaşmak için suç yöntemleri kullanmaya başlamıştır. Toplumu ve devleti kendi istekleri doğrultusunda yönetmeye çalışan bir yapı. Üstelik bunun için siyasi bir parti veya düşünce grubu kurma ihtiyacı da hissetmiyorlar. Çünkü liderlerini kalbine ilahi ilham verilen biri olarak görüyor ve her sözünün kutsiyetine inanıyorlar.
Tarihte bildiğiniz buna benzer bir yapılanma var mı hiç?
Orta Doğu ve Asya’da tarih boyunca bunun küçük numuneleri olmuş. Ama bu anormal büyümüş, her şeyi kucaklayan bir yapı. Dünyada emsali yok.
Yabancı istihbarat örgütleriyle bir ajanlık bağı olduğunu düşünüyor musunuz?
Bu kadar büyüdükten ve yönetim ile bu kadar uğraştıktan sonra, elbette dünyadaki çeşitli istihbarat örgütleri temas kurmak ister. Ancak ben direkt olarak ajanlık yapıyorlar diyemem. Ama Güney Afrika’da bir rafineri ihalesine bile giriyorlarsa, bazı ülkelerin de desteğine ihtiyaçları var demektir. Bu tarihten sonra uluslararası ilişkileri daha farklı bir boyuta taşınabilir diye düşünüyorum.
Cemaatin tabanı söz konusu paralel yapılanmayı görmüyor mu sizce?
Bütün örgütler, kendi örgütünün doğru geri kalan her şeyin ve herkesin yanlış olduğuna inanır. PKK’da da bu böyle, TİKKO’da da böyle. Gülen Cemaati’nde de böyle. Her olayı evrensel değerlerle değil, kendi ölçü birimleriyle tartarlar. Cemaatin büyük kesimi hala masum ve suça karışmamıştır. Eğer iyice incelerlerse suç işleyen merkez yapıyı onlar da görecektir diye düşünüyorum.
Hanefi Avcı Cemaat tabanının masum olduğunu söylüyor ve ekliyor: Eğer iyice incelerlerse, suç işleyen yapıyı onlar da görecektir.
17 Aralık sonrası Cemaat medyası sosyal demokratmış gibi yazıp konuşuyor. Demokrasi bir cemaat yapılanmasının felsefesine aykırı değil mi?
Cemaat su gibidir. Hangi kaba girerse onun rengini alır. AKP ile ortaklık yapar yeşil olur, MHP ile ortaklık yapar mavi olur, CHP ile ortaklık yapar kırmızı olur. Bediüzzaman’ın çizgisinden tamamen sapmıştır. Örgütün dostluk ve düşmanlıklarına göre bir çizgi takip ediyorlar. Örgüt menfaatleri için hak, hakikat ve dini ölçüleri yok sayabiliyorlar. İnsani, vicdani, hukuki, ahlaki, dini hiçbir ölçüleri kalmadı. Bunun hesabını bu dünyada da öbür dünyada da veremezler.
Suç anonim olunca, kimse rahatsız olmuyor
Peki yaptıklarından dolayı vicdan azabı çekiyorlar mıdır sizce?
Suçu anonim işledikleri için kimse kendini direkt suçlu hissetmiyor. Herkes işin küçük bir bölümünü yaptığı için kendini suçlu olarak görmüyor. Ayrıca ‘harpte hile mübahtır’ mantığındalar.
Haliç’te Yaşayan Simonlar kitabını yazarken başınıza bunların geleceğini tahmin ettiniz mi?
Bu kadarını tahmin etmezdim. Beni takip ederler, uğraşırlar, istismar edecek bir konu bulmaya çalışırlar, her hareketimden mana çıkararak rahatsız ederler diye düşünüyordum ama bana hiç uymayan, hiç olmamış, geçmişe yönelik sahte suçlar isnat edeceklerini hiç düşünmezdim.
Hesapları sağlamdı, kaybedeceklerini düşünmediler
Cemaat ile hükümet arasındaki savaşı kim kazanır?
Cemaat kaybetmiştir.
Kaybetme ihtimalini hesaplamadılar mı acaba?
Hesapları çok sağlamdı. Bu hesapta kimsenin kurtulma şansı yoktu. Kurtuluş mucizedir. Bir Genelkurmay Başkanı’nı bile terör örgütü kurmaktan tutuklattılar ve herkese inandırdılar. Hep kazanmışlardı. Kaybedeceklerini düşünemediler.
Kibre kapıldılar diyebilir miyiz?
Kesinlikle... Ellerinde sanki bir nükleer silah vardı ve bu silahla istedikleri herkesi içeri atabiliyorlardı. Ama sonunda Hükümet bizim bilemediğimiz bazı şeylerden dolayı uyandı ve tedbir almaya başladı. Mesela emniyet istihbarat yöneticilerini değiştirdi. O zaman paniklediler ve daha sonra yapmayı planladıkları 17 Aralık operasyonunu erkene aldılar. Tam hazırlık yapamayınca da çuvalladılar. Bu noktada en önemli duruş bence Efkan Ala’nın duruşu ve cesareti olmuştur. Ürkek davransaydı bu operasyondan kimse kurtulamazdı.
Başarsalardı, Türkiye tersyüz olurdu
Eğer Paralel Yapı kazansaydı ne olurdu?
Hükümeti yıkacaklardı peki yerine ne koyacaklardı... Ben bunu bilmiyorum. Bence herkes şimdi bunu sormalı. Eğer onlar kazansaydı, göstermelik bir hükümet kurulsa bile esas yönetim Cemaat’te olacaktı. Sermaye, finans ve basını ele geçirecekler, toplumun tüm kesim ve katmanlarını elden geçireceklerdi. Tam bir diktatörlük, faşizan bir yönetim kurulacaktı. 17 Aralık öncesi ülke yüzde 50 Cemaat ülkesi olmuştu. Bu yüzde 100 olacaktı.
Cezaevinde kaldığınız dört yıl boyunca en çok neye üzülüp kırıldınız?
Ben bir şeye kırılmadım. Her şeyin kader olduğuna inanıyorum. Bugün yolun ortasındayız, sonu ne olur bilemem. Ama yaşananlardan hepimiz dersimizi almalıyız. Her şerde bir hayır vardır.
Cezaevi günlerini okuyarak geçirdiğini söyleyen Hanefi Avcı,
"Herkesin kendi kaderine razı olması düşüncem, berraklaşıp netleşti.
Hiçbir şey tesadüf ve anlamsız değildir" diyor. (FOTOĞRAF: ARŞİV)
Cezaevinde İbn Arabi’yi okudum
Yaşadıklarınızda sizin için hayır olan neydi?
Cezaevi süreci benim için çok iyi geçti. Bolca okuma, yazma ve düşünme fırsatım oldu. Dünyaya daha farklı bir gözle bakma imkânım oldu. Dışarıda olsam okuyamayacağım Muhyiddin İbn Arabi’nin 39 ciltlik Fütuhat’ını okudum ve varoluşa, insana, eşyaya, geçmişe, geleceğe karşı çok farklı bir bakış açısı edindim. Tüm bunlar için dört yıl cezaevinde yatmaya değerdi. Herkesin kendi kaderine razı olması düşüncem, berraklaşıp netleşti. Hiçbir şey tesadüf ve anlamsız değildir. Ama biz anlayamayız. Bazı şeyler geçici olarak kötü görünebilir. Ancak sonu daima hayra varır.
Yeni kitapta cemaati bütün olarak görmeyi anlatıyorum
Yeni kitap yazdınız mı?
Haliç’te Yaşayan Simonlar’ın devamını yazdım, yakında çıkacak. Kitapta Cemaat’i bütün olarak görmenin yolunu anlatıyorum. Çünkü Cemaat tek tek olaylara bakılarak anlaşılamaz. Akıl gözüyle bakılmalı. Bu yeni kitapta akıl gözünün nasıl kullanılabileceğini anlatıyorum.