İzmir'de Türk mühendislerden oluşan 10 kişilik ekip, uçaklarda bulunan kara kutulardan esinlenerek "Deprem Kara Kutu Sistemi" projesini geliştirdi. Sistem ile deprem öncesi, deprem sırası ve deprem sonrası oluşacak 4 risk faktörünün engellenerek muhtemel tehlikelerin önüne geçilmesi ve enkaz altında canlı bulunan kişilerin hayatta kalması amaçlanıyor.
6 Şubat'ta Kahramanmaraş merkezli yaşanan deprem felaketinin ardından Türkiye'nin deprem ülkesi olduğu gerçeği tekrar hatırlandı. Depreme karşı önlemler alınmaya devam ederken Türk mühendisleri çığır açacak yeni bir proje geliştirdi.
4 RİSK FAKTÖRÜNE MÜDAHALE EDİYOR
İzmir'de Türk mühendislerden oluşan 10 kişilik ekip, uçaklarda bulunan ve uçağın düşmesini engelleyen "kara kutu"lardan esinlenerek "Deprem Kara Kutu Sistemi"ni geliştirdi. Deprem Kara Kutu Sistemi ile deprem öncesi, deprem anı ve deprem sonrasında oluşacak 4 risk faktörüne müdahale ederek muhtemel tehlikelerin önüne geçilmesi amaçlanıyor. Geliştirilen sistem sayesinde binada bulunan kişilerin yerleri de daha önceden kayıt altına alınıp Afet Koordinasyon Merkezi'ne iletilerek enkaz altında kalan kişilerin hayatta kalması hedefleniyor.
BİLGİLER KAMUOYUYLA ÜCRETSİZ PAYLAŞILIYOR
Projenin çıkış aşamasını anlatan 9 Eylül Üniversitesi Deprem Merkezi Kurucusu Prof. Dr. Zafer Akçığ, kentsel dönüşümün tamamlanması için çok uzun bir süreye ihtiyaç olduğunu söyledi.
Depremlerden kaçamadığımızı ve şimdilik yıkımlardan kurtulamadığımızı dile getiren Prof. Dr. Akçığ, "O zaman tespit ettiğimiz önemli bir aksaklık 6 Şubat depremlerinde çıktı. İnsanlar enkaz altında canlı olarak kalıp, maalesef ilk 72 saat ulaşılamadığı için 'Onları nasıl kurtarırız?', 'Nasıl canlı çıkarabiliriz?' fikrini düşündük. Projede hem deprem öncesi hem sırası hem de sonrası var. Öncesinde, daha iyi yapılacak mikro bölgeleme ve çalışmaları, bilimsel verilere ışık tutacak bilgileri elde ediyoruz. Bu bilgileri araştırmacılar yararlanabilsinler diye kamuoyuyla ücretsiz paylaşıyoruz. Deprem anında ise eğer bina yıkılmadıysa, deprem büyüklüğüne göre bir ölçek belirliyoruz." dedi.
ALARM VERİYOR, SUYU VE DOĞALGAZI KESİYOR, ASANSÖRÜ DURDURUYOR
Binalarda iki adet kara kutu olacağını söyleyen Akçığ, "Bu kara kutulardan bir tanesi zeminde, bir tanesi çatıda. Aşağıdaki kara kutunun; depremi algıladığı zaman yaptığı dört tane işlem var. Önce alarm veriyor. Sonra suyu kesiyor. Daha sonra doğalgazı kesiyor. İlk planda asansörleri stabil hale getirip insanların orayı kullanarak sıkışmamaları için onları park haline getiriyor. En sonunda ise ana vanadan apartmana kalan mesafedeki doğalgazı kesiyor. Dolayısıyla yangın ve su basması gibi tehlikelerinde önüne geçmiş oluyoruz." diye konuştu.
CANLILARIN YERİNİ BULUP EKİPLERE BİLGİ VERİYOR
Sistemin beklediğini ve binada yıkım yoksa 10 dakika sonra tekrar çalışır hale geldiğini söyleyen Prof. Dr. Akçığ, şu ifadeleri kullandı:
"Cihaz bir yıkım algıladığı zaman, her ihtimale karşı bir tane de çatıda aynı özellikleri taşıyan bir aparatımız daha var. Ne olur ne olmaz düşüncesiyle aşağıdaki kara kutu kendini kapatıyor ve görevini yukarıdaki kara kutuya devrediyor. Her dairede sensörlerimiz var. Yukarıdaki kara kutu o sensörlerle devreye giriyor. Kara kutular insan nefesine ve nem basınç değişimlerine, karbondioksit tüketimine duyarlı. O nedenle canlı olma ihtimali olan yerleri ve paralelde GPS’leri de içinde olduğu için yaklaşık 25-50 santim hata payı ile canlıların yerini bulup aşağıya gelen kurtarma ekiplerine bilgi veriyor. Baygınlar da olabiliyor. Onların da yerleri tespit edilebiliyor."
Prof. Dr. Akçığ, sistemin enerjisini kendi kendine sağladığını belirterek, 72 saate kadar da dayandığını ifade etti. Akçığ, sistemin dayanıklılığını 98 saate kadar çıkarma çalışmalarının devam ettiğinin altını çizdi.
BİNAYA GİREN VE ÇIKAN KİŞİ SAYISI KAYIT EDİLİYOR
Akçığ, "Sistem dahilinde daha önceden yapılan çalışmalarla, yapıdaki kişi sayıları da baştan belli. Giriş-çıkışlardan dolayı gelen ve çıkanların sayısından apartmanda kimlerin olduğunu biliyoruz. Örneğin deprem bir tatil zamanı olduysa, bir iş hanı önceliğini yitiriyor. Bu da çok sayıda insanın binada olmamasından kaynaklanıyor. Öncelikle nerede yoğunluk var onları bulmayı amaçlıyoruz." şeklinde konuştu.
Deprem sırasında önceliğin canlılar ve baygınlar olduğunu ifade eden Zafer Akçığ, "Dolayısıyla 72 saat veya 96 saatten sonra canlı kavramı ortadan kalktığı andan itibaren de amacımız naaşları bütün çıkarabilmek. Enkazdan kol bacak parçalarının çıkmasını asgariye indirmek için çabalıyoruz. Bu çalışmaların temelinde yatan ana fikir de budur."