Tarım ve Orman Bakanlığı, tereyağı ve sadeyağ üretimine yönelik yeni düzenlemeler getirdi. 1 Eylül 2025’e kadar uyum süresi tanınan tebliğe göre, ürünlerde tuz oranı %2’yi geçemeyecek, etiket bilgileri detaylandırılacak, hijyen kuralları sıkılaştırılacak ve üretici firmalara şirketleşme zorunluluğu getirilecek.
Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından hazırlanan ve 4 Nisan 2025 tarihinde Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren yeni tebliğ, tereyağı ve sadeyağların üretiminden tüketiciye sunulmasına kadar olan süreci ayrıntılı şekilde düzenliyor. Tebliğde hijyen, içerik, etiketleme, taşımacılık ve depolama koşullarına dair çok sayıda yeni zorunluluk yer aldı.
HİJYEN VE İÇERİK KURALLARI NETLEŞTİRİLDİ
Yeni düzenlemelere göre, tereyağı ve sadeyağ yalnızca hijyen kurallarına uygun süt ve kremadan üretilebilecek. Üretim sürecinde kullanılan tuz oranı %2’yi geçemeyecek. Çeşnili tereyağlarda ise sadece gıda mevzuatına uygun katkılar kullanılabilecek. Taklit ya da tağşişe yol açacak malzemelerin kullanımı kesin olarak yasaklandı.
ETİKETLERE YENİ ZORUNLULUKLAR GELİYOR
Tebliğ kapsamında, tüketiciyi bilgilendirme amacıyla etiketleme kuralları da yeniden tanımlandı. Etiketlerde ürünün içeriği, kullanılan süt tipi ve eğer tuz eklenmemişse bu bilgi açıkça belirtilecek. Ayrıca çeşnili ürünlerde kullanılan tüm bileşenlerin detayları da etiket üzerinde yer almak zorunda olacak.
SOĞUK ZİNCİRE UYUM ŞARTI
Üretim ve taşıma süreçlerine ilişkin düzenlemeler arasında en dikkat çeken unsurlardan biri ise sıcaklık kontrolü. Ürünlerin taşınması ve depolanması sırasında sıcaklığın 4°C’nin üzerine çıkmaması zorunlu hale getirildi. Ayrıca ürünlerin, belirlenen sınırların üzerinde pestisit veya bulaşan madde içermemesi gerektiği de vurgulandı.
GEÇİŞ SÜRECİ TANINDI
Yeni düzenlemelere uyum sağlamak için gıda işletmecilerine 1 Eylül 2025’e kadar süre tanındı. Bu tarihe kadar eski tebliğ hükümleri geçerli olacak. Ancak bu sürenin sonunda, tüm üreticiler ve dağıtımcılar yeni kurallara eksiksiz şekilde uymakla yükümlü olacak.
Söz konusu tebliğ, gıda güvenliğinin artırılması, tüketici haklarının korunması ve sektördeki standardizasyonun sağlanması açısından önemli bir adım olarak değerlendiriliyor.