Suriye'de Esad ailesinin birkaç haftada yıkılması Türkiye’deki Suriyelilerin geri dönüp dönmeyeceği sorusunu gündeme getirdi. Uzun yıllardır İstanbul’da yaşayan Suriyeli Mustafa ve Esma ile ne yapacaklarını konuştuk. Suriye’ye dönmek istediğini ve hatta girişimde bulunduğunu ancak buradaki Bağkur borcu nedeniyle gönderilmediğini anlatan Mustafa, “Türkiye’de emekli olmayacağım. Neden bu borcu ödeyeyim? Ülkeme dönmek istiyorum” dedi.
SEMA KIZILARSLAN
Suriye’de 27 Kasım’da Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) liderliğindeki gruplar, Halep ve Hama’yı ele geçirerek Şam’ı da kontrol altına aldı. Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad bir uçakla Şam’dan ayrılırken Kremlin kaynakları, 8 Aralık’ta Esad’ın Rusya’ya sığındığını ve kendisiyle ailesine sığınma hakkı verildiğini açıkladı.
Böylece 61 yıllık Baas Rejimi yıkıldı.
2011 yılındaki iç savaş sonrası, milyonlarca Suriyeli ülkesini terk etti ve Türkiye’de 3,7 milyon Suriyeli mülteci yaşamaya başladı.
Suriyeliler, Baas yönetiminin yıkılmasını coşkuyla karşılarken, Türkiye’deki bazı kesimler de Suriyelilerin artık geri dönmesi gerektiğini savunuyor.
Pazartesi günü, Türkiye’nin güney sınır kapılarında yüzlerce Suriyeli mülteci, Esad rejiminin çöküşü sonrası evlerine dönmek için hazırlık yapmaya başladı.
Cilvegözü ve Öncüpınar kapılarında toplanan mülteciler, valiz ve çuvallarına eşyalarını koyarak, soğuk havaya rağmen geceyi kamplarda geçirdi.
'DÖNÜŞ KARARI ALDIK ANCAK ÖNÜMÜZE ENGELLER ÇIKIYOR'
Geçici koruma statüsüne sahip Türkiye'deki Suriyelilerin çoğu, Suriye’deki iç savaştan ve rejim baskılarından kaçan insanlar.
Peki, Esad’ın devrilmesinin ardından Türkiye’deki Suriyeliler evlerine geri dönecek mi?
KARAR’a konuşan Mustafa M., savaştan kısa bir süre sonra, 2013 yılında Türkiye'ye gelmiş. Mustafa M., ailesiyle birlikte ülkelerine dönme kararı aldı. Ancak Mustafa M., karşılarına çıkan bürokratik engeller nedeniyle dönüş sürecinin zorlaştığını ifade etti. Türkiye’de geçici koruma statüsünde bulunan Suriyelilerin emekli olma ihtimalinin olmadığını belirten Mustafa M., özellikle Bağ-Kur borçları ve aile bireylerinin aynı anda gitmesi şartı nedeniyle sorun yaşadıklarını dile getirdi:
“2013 yılında Türkiye'ye geldim. Malatya'da 2-3 ay kaldıktan sonra Antep'e taşındım. Antep'te farklı işlerde çalıştım. En son 2014'ün Temmuz ayında bir dernekte halkla ilişkiler sorumlusu oldum. Bu süreçte birçok deneyim kazandım. Daha sonra 2016'da Bursa'ya geldim. 2016-2018 yılları arasında Bursa’da tercüman olarak görev yaptım. Daha sonra Sosyal Hizmet Merkezi'nde tercüman olarak, 2019'da ise Göç İdaresi'nde çalıştım.
Bildiğiniz üzere burada geçici koruma statüsüne sahibiz. Bu statüde birinin 20 yıl çalışarak Türkiye’de emekli olma ihtimali zaten yok. Ben 2023 yılında bir şirket kurdum. Yaklaşık 7-8 ay kadar işlerimi sürdürdüm. Ancak işler iyi gitmeyince şirketi kapatmak zorunda kaldım. Bu süreçte Bağ-Kur borcum birikti. Yaklaşık 80 bin lira civarında bir borç oluştu. Bu sırada ailemle birlikte Suriye’ye dönme kararı aldık. Ancak bu süreçte iki büyük sorunla karşılaştık.”
'AİLENİN BİR KISMI GİDİP ORADA BİR DÜZEN KURMALI ÖNCE'
Ailesiyle birlikte Suriye’ye dönmeye karar verdiğini belirten Mustafa M., karşılaştığı ilk sorunun, Göç İdaresi’nin tüm aile bireylerinin aynı anda gitmesini zorunlu kılması olduğunu söyledi. Mustafa M., “Normalde, ailenin bir kısmı önce gider, bir düzen kurar ve ardından diğerleri gider. Ancak burada herkesin aynı anda gitmesi isteniyor. Bu, pratikte ciddi zorluklar yaratıyor” dedi.
"İkinci sorun ise Bağ-Kur borcu. Borcu olanları göndermiyorlar. “Borcunu öde, öyle git” diyorlar. Ama ben burada emekli olmak istemiyorum ki! Zaten Türkiye'deki tüm haklarımdan feragat ediyorum. Ülkeme dönmek istiyorum. Bu durumda benden emeklilik için gereken parayı istemeleri mantıksız. Bu süreçte, Göç İdaresi’ni aradım. Bana açıkça 'Herhangi bir borcun varsa, bu borcu ödemeden gitmene izin vermiyoruz' dediler. Bu durum bana çok anlamsız geliyor. Borcu olan birinin emekli olma gibi bir planı yoksa, bu parayı neden istiyorlar?”
Suriye’ye dönmenin mantıklı bir seçenek olduğunu belirten Mustafa M., Suriyeliler arasında ülkelerine dönme yönündeki isteğin giderek güçlendiğini ifade etti. 'Artık bir korku yok. Burada kalmanın bir anlamı kalmadı. Suriye’de evlerimiz var ve hayatımızı yeniden kurabiliriz' diyen Mustafa M., ailesi için de bu kararı aldıklarını söyledi."
Mustafa M., karşılaşılan bu sorunların çözülmesi durumunda Suriye’ye dönüşlerin hızlanacağını ve geçici koruma statüsünde kalan Suriyelilerin sayısının düşeceğini düşündüğünü söyledi.
“Bazı gazetelerde de 'Borcu olan mültecileri göndermiyorlar' diye haberler çıktı. Bu durum, Suriyeliler arasında bilinen bir gerçek. Yani herkesin dilinde bu var. Yaza kadar Türkiye’de çok fazla Suriyeli kalacağını düşünmüyorum. Kafamdaki tahmini rakam, vatandaşlık alanları saymazsak, mülteci statüsünde kalan Suriyelilerin sayısının 20-25 bini geçmeyeceği yönünde. Çünkü dönmeyle ilgili Suriyeliler arasında güçlü bir kamuoyu oluştu. Suriyeliler arasında “Gidelim, orada evimizi düzenleyelim, işlerimizi kuralım, hayatımıza orada devam edelim” şeklinde bir kanaat var. Yani artık bir korku da yok.
Artık burada kalmanın bir anlamı kalmadı. Orada bizim evlerimiz var, işlerimizi düzenleyebiliriz. Çocuklarım burada doğdu. Ama onlara ilk olarak Arapça öğrettim. Çünkü önce Arapçayı öğrenmelerini istedim. Zaten sonrasında Türkçeyi de öğrendiler. Çocuklarım için çok büyük bir fark olacağını düşünmüyorum. Bir kızım var, 2 yaşında. Bir oğlum var, 5 buçuk yaşında. Vatandaşlıkları yok ama geçici koruma kimlikleri var. Bu kimliklerle Türkiye'de haklardan faydalanabiliyorlar.”
'SURİYE’NİN BU BELİRSİZ DÖNEMİNDE ORADA OLMAK BİR GÖREV GİBİ HİSSEDİYORUM'
Türkiye’de hukuk fakültesinin son senesinde olduğunu ve buradan alacağı diplomanın Suriye’de geçerli olmayabileceğini söyleyen Esma A., bu nedenle, ileride Suriye’ye döndüğünde mesleğine devam edebilmek için diploma denklik süreciyle uğraşması gerekebileceğini söyledi. Rakka doğumlu olduğunu belirten Esma’ya göre şehrin şu anda YPG kontrolü altında olması, dönüşü için bir engel değil:
“Türkiye’de hukuk okuyorum ve bu sene son senem. Buradan alacağım diplomanın Suriye’de geçerli olmayabileceğini biliyorum. Bu nedenle denklik yaptırmam gerekebilir ya da mesleğime sıfırdan başlamam gerekebilir. Şu an Suriye’de nasıl bir devlet yapısı olacağı henüz belli değil. Bu durum netleştirildiğinde, mesleğime devam edebilmek için denklik mi yaptıracağım yoksa her şeye başından mı başlayacağım, buna karar vermem gerekecek.
Aslen Rakkalıyım ve Rakka şu an YPG kontrolü altında. Ancak bu durumu dönüş için bir engel olarak görmüyorum. Suriye’nin hemen her şehrinde tanıdıklarım var ve sadece Rakka’ya dönmek zorunda değilim. Bütün Suriye benim için bir vatan. Şam’a dönmeyi de düşünüyoruz. Eğer Rakka YPG’nin kontrolünden çıkarsa, tabii ki oraya gitmeyi tercih ederiz çünkü evlerimiz orada.
Bir genç olarak milliyetçi değilim ve aşırı vatansever birisi olmadığımı söyleyebilirim. Benim için onurlu bir hayat nerede mümkünse orada yaşamayı tercih ederim. Ancak şu an, Suriye’nin bu belirsiz döneminde orada olmak bir görev gibi hissediyorum. Ülkedeki belirsizliğin son bulması için gençlere büyük bir ihtiyaç var.”
Kendini seküler ve sola yakın olarak tanımlayan Esma A., Suriye’deki çatışmalara üçüncü ülkelerin müdahalesinin işleri zorlaştırabileceğini ifade etti. Bazı kişilerin Suriye’ye döndüğünde dini baskılarla karşı karşıya kalacağı yönündeki yorumlarını mantıklı bulmadığını söyleyen Esma A., Esad rejiminin yıkılmasının çok önemli olduğunu ve HTŞ gibi grupların çok parçalı olduğu için daha kolay yönetilebileceğini anlattı:
“Bir savaş yaşadık ve birçoğumuz çocuk yaşta ülkeden ayrılmak zorunda kaldık. Ancak dünyanın dört bir yanında iyi bir eğitim aldık. Şimdi, nitelikli bir nesil ortaya çıktı. Kimisi Oxford’da, kimisi Harvard’da eğitim gördü ve bu insanların birçoğu Suriye’ye dönmek istiyor. Çevremdeki insanların büyük bölümü, en azından Suriye’nin önümüzdeki 10 yılı için orada bulunup ülkenin yeniden ayağa kalkmasına katkıda bulunmayı hedefliyor. Bu beni çok umutlandırıyor. Her yerden insanlar bir araya gelecek ve eski halinden çok daha güzel bir Suriye inşa edeceğimize inanıyorum. Tabii çatışma ortamına üçüncü bir ülke, örneğin İsrail gibi, müdahil olmazsa.
HTŞ gibi mevcut gruplarla bir şekilde iletişim kurma ihtimali var. Nihayetinde onlar da bizlerle benzer sorunlarla yüzleşiyorlar ve çok örgütlü bir güç değiller. Ancak üçüncü ülkelerin müdahalesi durumu zorlaştırabilir.
Ayrıca ben çok dindar birisi değilim. Bazı insanlar bana ‘Oraya gittiğinde başını kapatacaksın. Orada yaşamana izin vereceklerini mi sanıyorsun?’ diyor. Bunu mantıklı bulmuyorum. Esad rejiminin yıkılması çok önemli bizim için. Muhalif grupların sanıldığı kadar baskıcı olacağını sanmıyorum ama eğer olurlarsa da onlarla mücadele ederiz.
Büyüklerimiz, özellikle Türkiye’de yaşadıkları ırkçılık nedeniyle kendilerini ezilmiş hissediyorlar. Bu durum onları memleketlerine dönme konusunda daha istekli hale getiriyor. Şu an genel olarak Suriye’ye dönme konusunda büyük bir heves var. Bunun sebebi sadece Suriye’de Esad’ın gitmesi ve yaşadıklarımız değil. Göç İdaresi’nin uygulamaları da bu kararda etkili oldu.”