Karar yazarı İsmet Berkan, organize suç örgütü lideri Sedat Peker'in, yurt dışına kaçan ve aranan Sezgin Baran Korkmaz ile Bakan Soylu’ya dair iddialarının ardından, Peker’in anlattığı öykünün gizli kahramanının İnan Kıraç olduğunu ve İnan Kıraç'ın 45 milyon dolarlık alacak davasından nasıl kurtulduğunu yazdı.
YouTube üzerinden bölümler halinde yayınladığı videolarla ülke gündemine oturan organize suç örgütü lideri Sedat Peker, bu sabah 9. videosunu 'Yaşadıkça ve yaşlandıkça değil, direndikçe büyürüz' başlığıyla yayınladı.
Yurt dışına kaçan ve aranan Sezgin Baran Korkmaz ile Süleyman Soylu’ya dair iddialarda bulunan Peker, kendisinden ayda 10 bin dolar alan bir siyasetçi olmadığını, ancak daha fazla paralar verdiğini söyledi. Peker, AK Parti MKYK üyesi Metin Külünk’ün arabasına para bıraktığını da öne sürdü.
GİZLİ KAHRAMAN İNAN KIRAÇ
Karar gazetesi İsmet Berkan, Sedat Peker'in Sezgin Baran Korkmaz'ın silindiğini iddia ettiği 45 milyon dolar alacağının öyküsünü yazdı. HaftalıkGazete adlı internet sitesinde yazdığı yazıda, Sedat Peker'in anlattığı öykünün gizli kahramanının İnan Kıraç olduğunu belirterek, İnan Kıraç'ın 45 milyon dolarlık alacak davasından nasıl kurtulduğunu anlattı.
İsmet Berkan'ın yazısı şöyle:
Pazar sabahları artık ilk işimiz organize suç çetesi “reisi” Sedat Peker’in videolarını seyretmek.
Serinin dokuzuncu videosuna vardık, macera bitecek gibi değil. 1 saat 24 dakikalık videoyu sonuna kadar izleyenleri son 10 dakikada esas büyük ifşaat bekliyor.
Bir hayli karanlık ve karışık geçmişe sahip, son dönemin “türedi” zenginlerinden biri olan, halen yurt dışında kaçak yaşayan ama bir yandan da Türkiye’deki işlerini sürdürdüğü anlaşılan Sezgin Baran Korkmaz adlı biri var.
Bu kişiyle ilgili söylenecek çok şey var; kendisi hiç de masum değil. Daha önce bu sitede onunla ilgili kapsamlı bir toparlama yayınlamıştık; yine onunla ilgili kapsamlı yazı yazan ve hikayesini anlatanlardan biri de, gazeteci Ahmet Şık’tı.
“Mafyavari” yöntemlerle çalışan iş insanı
Hakkındaki soruşturma dosyalarına ve daha önemlisi iş dünyasında hakkında konuşulanlara bakılacak olursa Sezgin Baran Korkmaz’ın iş yapma ve para kazanma yöntemi “mafyavari” idi.
Korkmaz, zor duruma düşmüş, borçlarını ödeyemez halde ve iflasın eşiğindeki şirketleri buluyor, buraları (bazen suç gruplarının da katkısıyla) “ölü fiyatına” satın alıyordu.
Böyle satın alma örnekleri arasında ABD’de yaşayan iş insanı Yalçın Ayaslı’nın kurduğu BoraJet ve Türkiye’nin bazı köklü ilaç firmaları da vardı. MASAK dosyasına bakılacak olursa bu satın almalar için gereken maddi kaynak da ABD’den geliyordu.
Neyse, ben Ahmet Şık’a geri döneyim. Ahmet’in bence çok önemli olan o yazısı araya gitti; oysa çok önemli bir imada bulunuyordu orada.
SBK’ya Amerika’dan gelen para
Sezgin Baran Korkmaz, Amerika’nın Utah eyaletinde kapsamlı bir dolandırıcılık işi yapan bir aile ile iş ve çıkar ortaklığı içindeydi. Bu ailenin sahip olduğu bir bio-yakıt şirketi, üretilmemiş bio-yakıtları üretilmiş ve satılmış gibi göstererek ciddi haksız kazanç elde etmişti. Bu haksız kazancın önemli bölümü Amerikan hükümetinin bio-yakıtlara verdiği doğrudan maddi teşvikten ve dolaylı vergi teşvikinden gelmişti. Ayrıca bir çeşit hayali ihracat düzeni de kurulmuştu.
Milyarlarca doların döndüğü bu büyük dolandırıcılıktan 150 milyon dolara yakın bir pay da, Türkiye’ye, Sezgin Baran Korkmaz aracılığıyla düşmüştü. O Amerikalı ailenin mensupları Türkiye’de de iş yapmak istemiş, paranın geldiği adres olan Sezgin Baran Korkmaz’ın adı ve şirketleri Amerika’da o aile aleyhine açılan “haksız kazanç” davasına girmiş, Amerikalı bir yargıç, Türkiye’den Sezgin Baran Korkmaz’a giden bu paraları alıp Amerika’ya geri göndermesini istemişti.
Soruşturma önce kapandı, sonra yine başladı
Bu haber bilinen ve Sezgin Baran Korkmaz veya “SBK” ile ilgili en çok yazılan haberlerden biri. Ahmet Şık, az önce andığım yazısında SBK için bu haber bağlamında açılan soruşturma ve el koyma kararlarının tuhaf biçimde birkaç günde kaldırılmasını anlatıyordu.
Evet açılan ilk soruşturma MASAK’ın “Kara para aklandığını saptayamadık” raporuyla alel acele kapanmıştı ama aradan birkaç ay geçtikten sonra aynı suçlar yeniden meydana çıkmış, yeniden bir polis operasyonu yapılmıştı. Ahmet Şık’ın iması tam da buna ilişkindi: “Arada ne oldu da yeniden bu soruşturma başladı?”
Sorunun cevabı Peker’den geldi
Ahmet Şık’ın 11 Ocak 2021 günü sorduğu bu sorunun cevabı, 6 Haziran 2021 pazar sabahı Sedat Peker’den geldi.
Bakın Peker ne dedi:
“5 Aralık Resul Holoğlu, Organize Suçlardan Sorumlu Emniyet Müdür yardımcısı telefon açıyor Korkmaz’a. Sezgin Baran Korkmaz kim, ABD’de aranıyor. İçişleri Bakanlığı’na çağırıyor. Saat 10.30 giriş, 12.30 çıkış. Sezgin Baran Korkmaz’ın 45 milyon dolar bir iş adamından alacağı var. Süleyman (Soylu) buna ‘Senin hakkında tahkikat yapıldı, yurtdışına çık. Yukarının haberi var, bu parayı da sil, sorun çıkacak’ diyor. Yukarısı da Tayyip abi. Amerika’dan da büyük para gelmiş diye herkes biliyor ya… Bütün kayıtlar çıkacak. Sezgin Baran Korkmaz, 6 Aralık’ta yurtdışına gidiyor. İçişleri Bakanı, Organize Suçlar Daire Başkanı’nı telefonla arayıp, hakkında 6 aydır dosya hazırlanan adamı İçişleri Bakanlığı’na çağırıyor ve görüşüyor ve yurtdışına çıkmasını söylüyor. Bu 45 milyonu kabul etti ya Sezgin Baran, ne yapsın devlet var karşısında. Oteli de istediler. Böyle bir namussuzluk olur mu? Siz muhaliflere baskıyı kuracaksınız, 5 Aralık’ta Sezgin Baran Korkmaz İçişleri Bakanlığı’na geldi mi? Kamera kayıtlarını çıkarın. 6 Aralık’ta yurtdışına çıkmış mı? Sezgin Baran Korkmaz bakıyor her şey elden gidecek, dönmüyor. 28 Aralık’ta operasyon yapıyorlar. 29 Aralık da 45 milyon doların ödenme günü, haciz olacak o gün. Sezgin Baran Korkmaz’ın karısını gözaltına alıyorlar.”
İçişleri Bakanı mı, tahsilatçı mı?
Sedat Peker’den bu geniş alıntıyı yaptım ama sizin için tercüme etmem gerek bu alıntıdaki iddiaları:
En önemli iddia, kuşkusuz Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanı’nın kendi emrindeki polisin hakkında dosya hazırladığı bir iş insanına “Hakkında dosya var, gitsen iyi olur” demesi. Nitekim, Peker’in söylediği doğru, SBK hemen ertesi gün yurt dışına kaçıyor, halen de yurt dışında.
İkinci önemli iddia, yine TC İçişleri Bakanı’nın iş dünyasındaki bir alacak-verecek meselesine, üstelik de hayli karmaşık bir alacak-verecek meselesine adeta bir “tahsilatçı” gibi girmesi, “yukarıdan” yani bizzat Tayyip Erdoğan’dan talimat aldığını söyleyerek bir iş insanından başka bir iş insanından 45 milyon dolarlık alacağının üzerine su içmesini istemesi.
SBK’nın alacağı İnan Kıraç’tandı
Alacaklı kişinin kim olduğu belli: SBK. Peki buradaki borçlu kim? O da, Koç Ailesinin damadı, artık kendi holdingi Kıraça Holding’de Karsan markasıyla taşıt aracı üreten, yanı sıra başka pek çok iş yapan İnan Kıraç’tan başkası değil.
Yazı çok uzuyor ama İnan Kıraç ile SBK’nın yollarının nasıl kesiştiğini anlatmam lazım.
İnan Kıraç vakti zamanında Koç Grubundan ayrıldıktan sonra kendi şirketini kurmuş, derken Koç Grubu’nun içinde sivrilmiş bir başka önemli isim olan Jan Nahum ve kardeşi ile otomotiv işinde ortak olmuştu. Jan Nahum’un babası Bernar Nahum, Vehbi Koç’un arkadaşı ve otomobil işindeki ortağıydı. Jan Nahum da hep otomotiv sektöründe kalmış, Tofaş Genel Müdürlüğü yapmış son derece parlak bir isimdi.
Jan Nahum, aynen zamanında İnan Kıraç’ın olduğu gibi Koç Grubuyla yollarını biraz kırgın biçimde ayırdıktan sonra, önce kendine bir otomotiv tasarım şirketi kurdu. Bir süre sonra Hexagon adlı bu şirket üzerinden Nahum kardeşler güçlerini İnan Kıraç’la birleştirdiler ve Karsan’a ağırlık verdiler. Karsan o dönemde New York şehri için bir taksi tasarladı ve yarışmaya girdi, başka pek çok böyle parlak girişimler oldu. Fakat anlamlı bir sonuç elde edilemedi.
2017 yılında Nahum kardeşlerle İnan Kıraç’ın arası açıldı, kavga çıktı hatta karşılıklı alacak verecek davaları açıldı.
Nahum kardeşler şirketlerini SBK’ya satıyor
Bütün bu karmaşanın sonunda Eylül 2020’de Reuters haber ajansı bir haber geçti. Daha önce Hexagon’u Naum kardeşlerden satın alarak dolaylı olarak İnan Kıraç’a ortak olan SBK bu kez kardeşlerin ana yatırım şirketi olan, merkezi Lüksemburg’da bulunan Silcolux Investment’ı 82 milyon dolara satın almıştı.
Bu vergi cenneti ülkede kurulu Silcolux’ün özelliği, İnan Kıraç’ın holdingi Kıraça Holding’in yüzde 45 ve daha önemlisi Karsan’ın yüzde 28.56’sına sahip olmasıydı. Yani, bu satışla birlikte İnan Kıraç ile SBK ortak olmuşlardı.
Daha ilk günden İnan Kıraç’ın bu durumdan fazlasıyla rahatsız olduğuna dair haberler çıkmaya başladı. Çünkü SBK tarafı şirketleri “atağa kaldıracağını” duyuruyor, hatta bu amaçla Honda’nın kapanmakta olan fabrika binasını satın alıp burada elektrikli otomobil üretimine başlayacaklarını söylüyorlardı.
Kıraç hisseleri satın almak istiyor
O dönem, yani Ekim-Kasım 2020’den başlayarak biri sürü dedikodu yayıldı. İnan Kıraç, dönüp SBK’dan Silcolux’ü, yani aslında Kıraça Holding’in yüzde 45’iyle Karsan’ın yüzde 28.56’sını satın almak istedi. Ama fiyatta anlaşamıyorlardı. Çünkü o zamanlar çıkan haberlere bakılacak olursa Kıraç’a göre bu hisselerin değeri ancak 40 milyon dolardı. Oysa SBK, şirketi satın alırken 78 milyon dolar ödediğini (ilk haberler 82 milyon dolar diye çıkmıştı ama o rakam doğru değildi anlaşılan) ve hisseleri ancak 80 milyon dolara devredeceğini söylüyordu.
Fiyat farkı 1’e 2 olunca iki tarafın anlaşması imkansızdı. SBK, İnan Kıraç üzerinde baskı yaratmak amacıyla, şirketin geçmiş hesaplarından hareketle bir alacak davası açtı; iddiasına göre Silcolux’ün İnan Kıraç şirketlerinden 45 milyon dolar alacağı vardı. Bu dava mahkeme tarafından kabul edildi, hatta haciz işlemine başlanması ihtimali belirdi.
Bu da aslında SBK’nın “mafyavari” yöntemlerinden biriydi. Yani, bir biçimde eline geçen hisse senetlerini almak için fazla hevesli görünen ama fiyatı yüksek bulan İnan Kıraç üzerinde baskı kurmak istiyordu. SBK’nın yargı üzerinde rüşvetten kaynakladığı öne sürülen belli bir etkinliği vardı; bunu dile getirerek İnan Kıraç’a bir yerde şantaj uyguluyordu.
Ahmet Şık yazmıştı
Gazeteci Ahmet Şık, az önce linkini de aktardığım yazısında müthiş bir dedikoduyu aktarıyor, aynen okuyoruz:
“İddialara göre Kıraç, rahatsızlığının giderilmesi için de Türkiye siyasetinin ‘en tepesinde’ bulunanlardan yardım istemişti. Yardım çağrısı karşılıksız bırakılmayan Kıraç AKP’ye devşirilen bakanlardan birisine gönderilmişti. Erdoğan sonrası Türkiye siyasetinde yer kaplamak için canhıraş çalışan bakan için bu yardım çağrısı büyük fırsattı. Her şeyden önce kendisine emredileni yerine getirmiş olacaktı. Öte yandan da her adımını planladığı gelecekteki siyasal kariyerine erişmekte önemli bir yeri olan ve aynı siyasal anlayışı temsil eden sermaye gruplarından birine, ‘Sizi ben korurum’ mesajını güçlü bir şekilde iletmiş olacaktı.
Sezgin Baran Korkmaz vakit kaybedilmeden Ankara’ya hem de bakanlık makamına çağrıldı. Korkmaz’a hisseleri devretmesi gerektiği ve 40 milyon dolarlık icra takibinden de vazgeçmesi gerektiği nezaket sınırlarını aşan ama anlayacağı ‘uygun bir dille’ anlatıldı. Yaptığının ticari faaliyet sınırları içinde olduğunu ve hukuken elinin güçlü olduğunu düşünen Korkmaz geri adım atmayınca da uygun dille kendisine anlatılanlar devreye sokularak haddi bildirildi. Daha önceki soruşturmada mal varlıkları üzerindeki tedbirin kaldırılmasını sağlayan MASAK’tan gelen temiz yazısı son operasyona dayanak oluşturacak yeni bir ‘MASAK raporuyla’ bertaraf edildikten hemen sonra, 29 Aralık 2020’de operasyonlar başladı.”
Ahmet Şık’ın 21 Ocak 2021’de bu yazdıklarıyla Sedat Peker’in 6 Haziran 2021’de anlattıkları neredeyse bire bir uyuşuyor. Bir önemli fark var: Peker’e göre SBK’yı makamına çağıran İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, ona kaçmasını da söyleyen isimdi. Nitekim SBK bu görüşmenin hemen ertesi günü Türkiye’yi terk etmişti.
Altı maddede çıkan kısmın özeti
Buraya kadar yazdıklarımdan kafanız karışmış olabilir, durumu özetlemeye çalışalım:
1. Sezgin Baran Korkmaz, servetinin kaynağı belirsiz, iş yapma yöntemi “mafyavari” olan bir yeni “türedi zengin”di.
2. SBK’nın şantajına da maruz kalan İnan Kıraç adının bu kişiyle anılmasını istemiyordu. Bu amaçla son çare Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a kadar çıkıp şikayetçi olduğuna dair iddialar vardı.
3. Yine Ahmet Şık ve Sedat Peker’in iddiasına göre Erdoğan bu şikayeti ciddiye almış ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu görevlendirmişti.
4. Soylu, SBK’yı makamına çağırmış, İnan Kıraç’a karşı açtığı 45 milyon dolarlık alacak davasından vazgeçmesini istemişti.
5. Sedat Peker’in iddiasına göre Soylu aynı görüşmede SBK’ya “Türkiye’yi terk etmesini” de telkin etmiş, o da ertesi sabah gitmişti.
6. SBK alacak davasından vazgeçmeyince hakkında polis operasyonu başlatılmıştı.
İki iş insanı arasındaki bir alacak-verecek meselesine Türkiye Cumhuriyeti’nin hem Cumhurbaşkanı’nın hem de İçişleri Bakanı’nın müdahil olması, hayal edilebilir bir iddia değil. Eğer doğruysa, gerçekten inanılmaz bir şey.
Bu iddiayı daha da inanılmaz yapan şey, İçişleri Bakanı’nın adeta bir “tahsilatçı” gibi davranması ve iş insanlarından birinden “alacağından vazgeçmesini” istemesi. Doğruysa çok büyük bir skandal.
Normali elbette yargının devreye sokulması, varsa SBK’dan rüşvet alıp iş yapan yargı mensupları hakkında soruşturma açılması.
Ve İnan Kıraç hisseleri alıyor
Fakat tabii aslında hikaye orada bitmiyor. Sezgin Baran Korkmaz, kaçak durumda olmasına rağmen işlerini sürdürüyor. Baktığınızda SBK Holding’in web sayfası da halen açık zaten.
SBK Holding, bu dönemde çok sayıda varlığını elden çıkardı. Şimdi sıkı durun, elden çıkarılan, yani SBK’nın sattığı varlıkları arasında İnan Kıraç’ın ortağı olan Lüksemburg merkezli Silcolux S.A. da var.
Çok dikkat çekmedi, 28 Ocak 2021 günü, yani Sezgin Baran Korkmaz hakkında suç soruşturması açıldıktan bir ay, SBK Süleyman Soylu ile görüştükten 54 gün sonra Kıraça Holding iştiraki olan Karsan, borsaya bir açıklama yaptı. Bu açıklamaya göre, Silcolux, İnan Kıraç adına avukat Mustafa Levent Göktaş tarafından satın alınmıştı.
Açıklamada satış fiyatı yazılmamış, çünkü parayı ödeyen Karsan olmadığı için böyle bir yükümlülüğü yok. Satış rakamını şimdilik sadece taraflar, yani SBK, İnan Kıraç ve Kıraç adına bu alımı yapan avukat Mustafa Levent Göktaş biliyor.
Burada İnan Kıraç için bir paragraf açmam lazım. Kıraç, hiç kuşkusuz saygın bir isim ve bütün bu olayların içine adı kendi isteğinin dışında karışmış durumda. Nahum kardeşlerle olan kavgası, bu iki kardeşin büyük ihtimalle Kıraç’ı rahatsız etmek için şirketlerini SBK’ya devretmesine neden oldu. Kıraç da sahiden çok rahatsız oldu ve SBK’dan o şirketi, daha doğrusu kendi holdinginin hisselerini geri almaya uğraştı. Sonunda da başardı.
Tabii Silcolux’ün İnan Kıraç tarafından satın alınmasıyla birlikte Kıraç şirketlerine yönelik alacak davaları da sona ermiş oldu. (Bu konuyla ilgili mi bilmiyorum, geçen hafta Türkiye’nin ilk elektrikli otomobilini üretecek olan TOGG ciddi bir sermaye arttırımına gitti, İnan Kıraç’ın bu ortaklık içindeki şirketi Kök sermaye arttırımına katılmadı; yani TOGG’daki hissesi küçüldü. Belki Kıraça Holding bugünlerde nakit sıkıntıları yaşıyor, bilemeyeceğim.)
Bu arada meraklısı için bir not: Alım satımda adı geçen avukat Mustafa Levent Göktaş eski bir özel kuvvetler subayı. Ergenekon davasında tutuklandı ve hapis yattı. Sonra avukatlık sınavlarını vererek avukat oldu. Zaman zaman adı Hakan Fidan’ın yerine gelecek MİT müsteşarı olarak da geçti.
Sedat Peker, 6 Haziran 2021’de yayınladığı dokuzuncu videosunda “SBK’nın mallarının üzerine çöküyorlar, oteline el koyuyorlar” diyor ama görüyorsunuz bu malların bir kısmını SBK kendi eliyle satıyor zaten.
Bu satışlarda neyin ana rol oynadığını kestirmek zor. SBK’nın para muslukları kesildiği için satışlara mecbur hissediyor olabilir kendini veya Türkiye’de hakkında yürüyen ve temelde kendisinden 134 milyon dolar ödemesini isteyecek soruşturma da satışlarda etkili olmuş olabilir. Ama şu belli: İnan Kıraç’ı fazlasıyla rahatsız eden bir önemli sorun ortadan kalktı.